EtkinliklerHaberler

İKTİBAS DERGİSİ PİKNİĞİ OSMANİYE ZORKUN YAYLASINDAYDI

Tevhid kardeşliğinin buluşmasıydı Osmaniye Zorkun yaylasındaki bu birliktelik. Muş, Mardin, Kayseri, Zonguldak, Manisa, İzmir, Malatya, Mersin, Adana, İstanbul, Batman, İskenderun, Bursa, Tarsus, Tunceli, Van’dan ve diğer şehirlerden gelen kardeşlerimiz güne kahvaltıyla başladılar. Kahvaltıdan sonra değişik illerden gelen kardeşlerimizin birbirleri ile tanış olanlar hasret giderdi, yeni tanışıklıklar ise sohbetler halinde devam etti, Osmaniyeli kardeşlerimizin özverili candan ve fedakâr çalışmaları-çabalamaları gözden kaçmayan bir gerçekti.

 

Piknikten fotoğraflar için tıklayın! Pikniğimizin videolarını izlemek için tıklayın!

Her yıl düzenlenen, tevhidi birlikteliğin pekiştiği, geliştiği gittikçe katılımın yoğunlaştığı bir piknikten öte tevhid kardeşliğinin buluşmasıydı Osmaniye Zorkun yaylasındaki bu birliktelik. Muş, Mardin, Kayseri, Zonguldak, Manisa, İzmir, Malatya, Mersin, Adana, İstanbul, Batman, İskenderun, Bursa, Tarsus, Tunceli, Van’dan ve diğer şehirlerden gelen kardeşlerimiz güne kahvaltıyla başladılar. Kahvaltıdan sonra değişik illerden gelen kardeşlerimizin birbirleri ile tanış olanlar hasret giderdi, yeni tanışıklıklar ise sohbetler halinde devam etti, Osmaniyeli kardeşlerimizin özverili candan ve fedakâr çalışmaları-çabalamaları gözden kaçmayan bir gerçekti.

Program Hamdi Kılçadır kardeşimizin moderatörlüğünde ilk olarak Osman Coşkun ağabeyin Kuranı kerimin Hucurat Suresi 1-9 ayetlerini okumasıyla başladı, okunan ayetlerin mealini genç kardeşlerimizden Yakup Akan okudu, Hamdi Kılçadır kardeşimiz, programa ev sahibi adına Hikmet Ertürk kardeşimizi daveti etti, Hikmet Ertürk kardeşimiz kısa bir konuşama ile programa katkıda bulundu. Hikmet Ertürk kardeşimiz bu yılki pikniğin ev sahipliğini Mersin Kahramanmaraş ve Osmaniyeli kardeşlerin birlikteliği ile gerçekleştirildiğini belirtikten sonra emeği geçen başta Salih kardeşimiz olmak üzere Osmaniyeli kardeşlere özverili çabalarından dolayı teşekkür etti, Hikmet Ertürk kardeşimiz bu tarz etkinliklerin birbirimizi farkına varıldığı etkinlikler olması ve bunun devamının ve kardeşliklerin daha üst düzeylere çıkarılması gerektiğini belirtikten sonra küresel olarak gelişmelerin hızlı bir şekilde elektronik iletişimin ve medyanın etkisiyle gündeme girdiğini Müslümanlar olarak inancımızın gereği olarak batı kaynaklı haberleri kullandığımızı özellikle bu bilgileri kullanırken doğruluğunu araştırarak bir topluluğa olan husumetimizin bizleri yanlışlığa götürmemsi noktasında dikkatli olmamız gerektiğini vurguladıktan sonra; bu tarz pikniklerin tanışıklıklara ve farkındalıklara sebep olması temennisiyle konuşmasını bitirdi. Moderatör kardeşimiz Hamdi Kılçadır, Programa konuşmacı olarak Hüseyin Bülbül ağabeyi davet etmesi ile devam edildi. Hüseyin ağabeyin Rahman ve Rahim olan Allahın adıyla başlayan konuşması tam metin olarak veriyoruz,

“Rahman ve Rahıym olan Allah’ın adıyla

Değerli misafirlerimiz! Hepiniz hoş geldiniz!

Sözlerimize başlarken, Sizlerle burada buluşma imkânı veren Rabbimize hamdediyor; O’nun selamı, Rahmet ve bereketi, bütün Elçilerine, Âline,  Ashabına ve tüm salih kullarının üzerine olmasını niyaz ediyoruz…

Değerli Kardeşlerim!

Sizler, nice zahmetlere katlanıp davetimize icabet ederek, kardeşliğin ve duyarlılığın en güzel örneğini ortaya koydunuz. Hepinize teşekkür ediyoruz.

Bizler için ev sahipliğini üslenerek bu güzel mekânda hizmet sunan başta Salih Gül kardeşimiz olmak üzere Osmaniyeli kardeşlerimize ve onlara yardımcı olan tüm Kardeşlerimize de teşekkür ediyoruz ve Allah ecirlerini versin diyoruz.

Değerli Kardeşlerim!

İslam gibi yüce bir davaya gönül veren sizlerle buluşmanın, gönüllerimizde meydana getirdiği memnuniyeti kelimelerle ifade etmek mümkün değildir. Bu sevgi ve memnuniyeti, karşılıklı olarak yüreklerinizin derinliklerinde hissettiğinizden eminiz.           Yüce bir davayı sahiplenerek yolunda yürümeyi her şeye tercih eden Allah erlerinin, Sadakat, Sabır, Samimiyet, Feragat ve Fedakârlık gibi yüce değerleri ahlak edinen kimseler olması, hedefe giden uzun soluklu bir yürüyüş için gerekmektedir.

Bu yolun öncüleri olan ilk Müslümanlar, hedeflerine ulaşmak için bu erdemleri kuşanmış, Resulullah’ı yalanlayanlara karşı onu tasdik etmiş; Bir ömür verdikleri söze sadık kalmışlardı. Çıktıkları yolda, yöneldikleri istikamette sonuna kadar sabretmiş; hedefe ulaşmak için her türlü fedakârlıkta bulunmuşlardı. Allah’ın dinini yüceltmek, küfrün elini mazlumların üzerinden çekmek için, malları ve canları konusunda hiçbir fedakârlıktan kaçınmamışlardı. Ondan sonraki nesiller destanlaşan bu Mücahitlerin mücadelelerini kendileri için güzel bir örnek kabul etmiş, onlara benzemeye çalışmışlardır. O neslin öncülerinin Her türlü zorluk karşısında Sabır ve Sadakatiniferagat ve fedakârlığını bilmeyenimiz yoktur. Kureyş’in Resulullah’ı yalanlamak için her yola başvurdukları bir zamanda, Onu tasdik etmiş;  Onun etrafında pervane olmuşlardı.  Bu uğurda yurdunu ve yuvasını terk ederek hicret etmişlerdi.

Onlara kapılarını açan Medineli Müslümanlar, fedakârlıkta onlardan geri kalmamış; sahip oldukları her şeylerini Muhacirler ile paylaşarak Ensar olma şerefine ulaşmışlardı. Onlar, mallarıyla, canlarıyla ve evlatlarıyla denenmişler; Rahatları kaçmış, işleri bozulmuş, Allah’ın elçisi içlerinde olmasına rağmen Ahzab savaşı günlerinde açlıktan karınlarına taş bağlamışlardı. Ama İsrail oğulları gibi Allah ve Resulünden asla şikâyetçi olmamışlar ve şöyle demişlerdi:

“Müminler, düşman birliklerini gördüklerinde: İşte Allah ve Resulü’nün bize vâdettiği! Allah ve Resulü doğru söylemiştir, dediler. Bu, onların ancak imanlarını ve Allah’a bağlılıklarını arttırdı.”(Ahzab 33/22)

Bizler henüz böyle bir imtihan ile denenmedik ama bu denenmeyeceğimiz anlamına gelmiyor. Böyle bir imtihana tabi tutulduğumuzda:

“Müminler içinde Allah’a verdikleri sözde duran nice Allah erleri vardır. İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir; kimi de (şahadeti) beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde (sözlerini) değiştirmediler.”(Ahzab 33/23) buyrulan Allah erleri olmak en büyük arzumuz olmalıdır.

Çünkü Allah’ta, Müminlere vermiş olduğu sözünü değiştirmiyor ve şu müjdeyi veriyor:

“Allah müminlerden, mallarını ve canlarını, cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşarak, öldürürler ve öldürülürler. Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da Allah’ın gerçek vaadi budur. Allah’tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır! O halde Onunla yapmış olduğunuz bu alış verişinizden dolayı sevinin. İşte büyük kurtuluş budur.” (Tevbe 9/111)

Değerli kardeşlerim!

Müminler olarak bizler de Allah’a vermiş olduğumuz sözü değiştirmeden O’nun yolunda Kitabını Ahlak edinmeye, yaşayıp tebliğ etmeye devam etmeliyiz. Bulunduğumuz yerde Kur’an’ı okuyan, okutan, yaşayıp örneklik eden, tevhide şirk bulaştırmayan muvahhitler olmalıyız!  Duruşumuzda ve anlayışımızda istikrarlı olmalıyız. İlişkilerimizde Sadakat, musibetler karşısında sabır ve hakka teslimiyet karakterimiz olmalı!..  En yakın komşumuzdan  başlamak üzere tüm dünyadaki mazlum ve mağdurların dertleri ile ilgilenmek işimiz olmalı!.. Dünyanın dört bir yanında mazlumlara karşı yürütülen savaşın ateşini söndürmek için meşru olan her çareye baş vurmalıyız!.. Fitneden eser kalmayıp din tamamen Allah’ın oluncaya kadar bu mücadele devam edecektir…

Müslüman halkların gözlerinin önünde yarım asırdır devam eden Filistin-İsrail savaşının son durumu Müslüman halkların yüreklerinde derin izler bıraktı. Siyonizm’in Sivil halka yönelik katliamlarının, insanlık anlayışı ile izahı mümkün değildir. Bu savaş batı medeniyetinin kendinden olmayanları nasıl gördüğünün en açık resmidir. Göstermiş oldukları duyarsızlık ile bunu ortaya koydular. Bu olaylar, İmandan ve İslam’dan nasibini almayan bir toplumdan Hak ve Adalet beklemenin mümkün olmadığını göstermektedir. Onların anlayacağı dil, güce daha üstün bir güç ile mukabele etmektir. Bunun için Rabbimiz:

“İnkâr edenler galip geldiklerini sanmasınlar. Çünkü onlar (bizi) âciz bırakamazlar.”  “Siz de Onlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve cihad için bağlanıp beslenen “ATLAR” hazırlayın, onunla Allah’ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah’ın bildiği düşmanlarınızı korkutursunuz. Allah yolunda ne harcarsanız size eksiksiz ödenir, siz asla haksızlığa uğratılmazsınız.” (Enfal 8/59-60) buyurmaktadır.

Aziz Kardeşlerim!

İnanıyoruz ki gücün, izzetin ve şerefin tamamı Allah’ın yanındadır. Yerin ve göğün orduları onun emrindedir. Onun yardımına ulaşmanın yolu ise, şirksiz bir imana salih bir amele sahip olmaktan geçmektedir. Salih amelin en kısa tanımı ise kaynağı Kur’an, örneği Peygamber olan anlayış ve davranışlardır. Hz. Ömer (ra) ordularını sevk ederken onlara şunu hatırlatıyordu: “Sizler düşmanınızın çokluğundan korkmayın işlemiş olduğunuz günahınızdan korkun. Sizi düşmanlarınıza galip getiren şey, Allah’a olan itaatinizdir. Allah sizin ellerinizle kendisine isyan edenleri cezalandırıyor. Sizler de düşmanlarınız gibi Allah’a isyan ederseniz Allah ta desteğini sizden çeker ve düşmanlarınızın eliyle sizi perişan eder.” inanıyoruz ki Allah, türedi düşüncelere, sapkın anlayışlara, çağdaş aşırılıklara bulaşanlara asla yardımını ulaştırmaz. Biz halimizi düzeltmediğimiz sürece, Allah Teâlâ’nın  da yardımlarıyla halimizi düzeltmeyeceği malumdur.(Rad /11) Rabbimizin açık ayetleriyle biliyoruz ki, birlik ve beraberlikten güç doğacaktır. Bu nedenle birlik ve beraberliğimize zarar verecek anlayışlara asla rağbet etmeyelim. Özellikle İslam toplumu içindeki mezhebi farklılıkları kaşıyanların oyunlarına gelmeden, “İnananlar kardeştir” hükmünü asla unutmayalım. Ümmet ve “millet” bilincini gönüllere yerleştirmeye çalışarak, bu kirli oyunları bozalım.  “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O’nun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle açıklıyor ki doğru yolu bulasınız.”(Ali İmran 3/103) sözüne kulak verelim.

Bu kadar açık gerçeklere, bunca yaşanmış tecrübelere rağmen, İslam ümmetinin bu günkü halini anlamak mümkün değildir. Emperyalist güçlerin çizmiş olduğu suni sınırlarla birliğimizi ve dirliğimizi kaybetmişiz. Sanki bu sınırlar düşünce dünyamızı da bir birinden ayırmış gibi birbirimizi unutmuşuz. Yetmemiş dışlamış ötelemişiz. Yetmemiş düşman ilan ederek kendi ellerimizle kendi insanımızı öldürmeye başladık!.. Ya Rabbi!.. Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır anlamak mümkün değil? Hesap gününe inanan bir insanın yapması mümkün olmayan çılgınlıklar, İslam adına gözlerini kırpmadan yapmaktadırlar. Bu anlayışları İslam’la bağdaştırmak mümkün değildir. İslam da alınan esiri öldürmek yoktur. Resulün tavsiyesi, “yediğimizden yedirmek ve hoş tutmaktır”. Ne biliyorsunuz belki de iki saniye sonra Müslüman olup, sizin din kardeşiniz olacaktır. O zaman yaptığınızdan utanmayacak mısınız?.. Bu sınır tanımaz anlayışlar ve esirleri merasimle boğazlamalar da, küresel güçlerin kirli bir tezgâhından başka bir şey değildir. Müslüman olduğumuzu söylüyorsak, Örnek aldığımız Peygamberimizin böyle bir uygulaması var mı(?) deme ferasetini göstermeliyiz!..İslam coğrafyasında  çirkin emellerine ulaşanlar ise, bu düşmanlığı kalıcı hale getirmek için ateşe benzin dökercesine yeni cinayetlerine devam ediyorlar.

Kardeşlerim!

Bu felaketlere son vermenin yolu, yeniden Allah’ın ipine sarılmaktan geçtiğine inanıyoruz. Kur’an bunun sayısız örnekleriyle doludur. Allah Teâlâ bu kitabı bizlere öğüt olması için gönderdiğini “öğüt alan yok mudur?” (Kamer 54/40) ifadesiyle önümüze koymaktadır. Nefsimize ve neslimize öğüt olması için Kur’an’a sarılmalıyız. Her fırsatı değerlendirerek bu gerçekleri anlamaya, anlatmaya ve yaşayan örnekleri olmaya çalışmalıyız. Bu konuda dergimizin 34 yıldır yapmaya çalıştığı hizmet hepinizce malumdur. Bu kervana sizlerde katılarak daha gür bir sesle dünyaya sesimizi duyuralım istiyoruz. Bulunduğunuz çevrede varlığınızı hissettirmenizi istiyoruz. Sizin nasıl inandığınızı ve düşündüğünüzü Allah biliyor. Bunu alenileştirin ki düşünceniz tercih sebebi olabilesin…

Kardeşlerim!

Sitemizde ve dergimizde herhangi bir değişiklik yoktur. Bildiğiniz üzere hizmetini sürdürmektedir. Herhangi bir konudaki fikrinizi, endişenizi ve önerinizi bizimle paylaşmanızdan memnuniyet duyacağımızı bilmenizi isteriz. Sitemizde günlük tıklama sayısı üç bini bulmaktadır. Takipçilerimizden tek istirhamımız yazılara yorumlarıyla katkıda bulunmalarıdır. Sizden çok şey istemiyoruz. Bir cümle de olsa okuduğunuz yazının altına bir yorumda bulunarak tepkinizi belirtmeniz yeterli olacaktır.

Kardeşlerim!

Bu buluşmalarımızı bölgelere yayarak sizlerle beraberliğimizi sürekli hale getirmeyi istiyoruz. Bildiğiniz gibi İstanbul İrtibat büromuzu açtık. İlgileriniz ile tüm illerimizde yenilerini de gerçekleştireceğiz İnşaallah!..

Gayret bizden sonuca ulaştıracak başarı ise Allah’tandır…

Sözlerime son verirken; nice yeni yıllarda yeniden buluşmak dileklerimizle diyor,  hepimizi Allah’a emanet ediyoruz!..

Allah’ın selamı, rahmet ve bereketi üzerinize olsun!..” Sözleriyle konuşmasını bitirdi.

Moderatör kardeşimiz konuşmasın yapmak üzere yazarlarımızdan Abdullah Pamuk kardeşimizi davet etti, Abdullah Pamuk, hazirunu selamların en güzeli ile selamlayarak konuşmasına başladı, konuşmasında genelde Müslümanlardan bazılarının doğru arayışlarından vaz geçtiklerini, dönemsel olarak Müslümanlar üzerinde uygulanan projelerin politikaların, bir takım partilerin birtakım arayışların taraftarı olarak savrulmaların olduğunu bu savrulmaları yaşayanlarla ciddi bir diyaloğun Müslüman’ca bir diyaloğun kurulamamasının nedeni fikri zeminin farklılaştığını kavramlarımızın, kaygılarımızın farklılaştığının neden olduğunu, bununda Müslümanların işini zorlaştırdığına dikkat çekerek, Müslümanların yeniden doğru arayışlarına ahiret merkezli, ahretini hesap ederek bütün davranışlarını değerlendirerek yeniden dönmek zorunda olduğuna vurguyla batı ideolojileriyle uyumlulaşan Müslümanların korkunç bir şekilde savrulmalar yaşanmakta olduklarını bu durumun da Müslümanlar için üzücü olduğuna devamla, dünyayı ve bölgeyi eskiden küresel küfür ve işbirlikçileri farklı yöntemlerle Müslümanları farklı şekilde kontrol ettiklerini sopa politikası ile zorbaların diktatörlerin kralların Müslümanları baskı altında tutarak onları terbiye etmeye emperyalistlerin sömürü emellerine uygun şekilde yönettiğini devamla değişen dünyada küresel emperyalistler arayışlara girdiler bu yol arayışlarını Müslümanları sinsice aldatan “Ilımlı İslam” projesini icat ettiler.

Bu projeyle Müslümanların değerleriyle batının değerlerini uyumlulaştırmaya çalıştılar, bunu yaparken kendi başlarına değil de içimizden bazı çevrelerin ne yapabiliriz arayışında olanları da yanlarına alarak bu projeyi uygulamaya koyuldular, ılımlı laik demokratik bir alanı “Müslüman”lara açarak bir çıkış sundular, bunun sopa politikasının karşısında havuç politikası olduğunu, bununda şeytanın sağdan yaklaşması olduğunu bununla batılı değerlerle uyumlulaşan “Müslüman”lar bunu bir çıkış olarak algılayıp bu tuzağa düştüklerini bununda zihinlerin kuşatılması sonucunda şirk bir yapı olan “ılımlı İslam” eksenindeki demokratik yapılanma “Müslüman”ların bir çıkış aracı olarak itibar ettiklerine dikkat çekerek bunun Müslümanların kabul edebileceği bir sonuç olmadığına bunun küresel küfrün Müslümanların yaşadığı bölgeyi farklı yöntemlerle kuşattığını, bunun yeni araçlar, yeni yöntemler, yeni stratejiler olduğunu hatırlattığımızda biz uyarıcı görevini yerine getiren Müslümanları görmezden gelerek yok saymaktadırlar. Laik demokratik sistem ile kurulan bu kirli ilişkiyi açıklamakta zorlanan bu kişiler sonuç olarak kurandan rum suresi 1. Ayeti ile mümtehine suresi 8. Ayetine atıfta bulunarak şirk düzeni ile yapılan ilişkiyi İslami bir ilişki olarak algıladıkları ve “laik ılımlı İslam” çizgisiyle bağdaştırarak kurulan bu zihinsel tuzağın farkına varmadıklarını bahisle bunu rabbimizin razı olmayacağı bir hal olduğunu, iktidar talebi olmayan hayatın tamamına karışmayan, batılı değerlerle uyum içinde yaşamaya razı olanlardan Allah’ın da razı olmayacağını belirterek Müslümanların bunlara karşı uyanık olmaları gerektiğini, bölgedeki ve Türkiye’deki gelişmelerin batılı ideolojinin ekseninde geliştiği, Türkiye’deki, siyasi aktörlerin hangi stratejinin aktörleri olduğunu doğru tanımlamamız gerektiğini. Son zamanlarda Türkiye’de İsrail’e karşı çıkan gür sesin sahici bir ses ama ne adına sahici bir ses, İslami bir perspektif İslami bir çizgide ortaya konulan bir ses olmadığı, laik ılımlı İslam ekseninde küresel küfrün bölgedeki hesaplarıyla çatışmayan, çelişmeyen, fakat neoconların ve İsrail’deki radikallerin bölgedeki hesaplarıyla çelişen bir ses, İsrailli radikallerin itiraz ettikleri veryansın ettiklerinin nedeni bunun olduğunu belirterek, Müslümanların zor bir dönemden geçtiğini siyasal ve düşünsel duruşlarında net olmaları, tevhit ekseninde uzlaşmayan Kur’anın bütünlüğü içersinde davranıldığında varılacak yerinde o olacağını işaret ederek sözlerini bitirdi.

Moderatör Hamdi Kılcadır’ın programın namaz ve yemek molasından sonra yazarların tanıtılmasından, yazarlara sorular ve sohbetlerden sonra programın bittiğini, vedalaşmalarla seneye bir başka yerde bu tevhidi birlikteliğin beklentisi ve temennisiyle sona erdi.

Daha Fazla

İktibas Çizgisi

İktibas Çizgisi Yönetici

İlgili Makaleler

3 Yorum

  1. Bu organizasyonu gerçekleştiren kardeşlerimize teşekkür ederken Rabbimden emeklerini zayi etmemesi temennilerimle.
    Güzel bir mekanda yüreklerin kavuşumu ile birlikteliklerin pekişmesi adına müthiş güzelliklere sahne olduğu,kim kimdir nedir necidir,meraklarının samimi bir şekilde giderildiği hakka bağlılığın ilmek ilmek işlendiği,Rabbimizin bereketi ile keyfiyet esaslı kemiyetin gözden kaçmadığı yaralı yüreklere bir nebzede olsa Osmaniyenin sıcak etmosferinde su serptiğini hissetmenin kıvancı ile…

  2. Böyle bir buluşmaya vesile olan ve hiç bir fedakarlıktan kaçınmayan ve emeği geçen bütün kardeşlerimize teşekkür ederim. Allah’ın hem onlardan hem de bizlerden razı olmasını ümit ederiz.
    Gerek piknik alanı gerek ise piknikte konuşulan konular ve ortam çok güzel idi . Bu durum bizlerin gönül vermiş olduğumuz davaya olan motivasyonunu daha da artırır inşallah. Seneye tekrar buluşmak ümit ve temennisiyle Allah’a emanet olunuz.

  3. Tevhidi düşüncemizin gereği olan bu kardeşlik buluşmalarına her ne kadar piknik densede özünde tevhidi birlikteliği pekiştiren geliştiren tanıştıran bir kardeşlik buluşmasıydı, Rabbimiz olan Allahın yardımı ve izniyle seneye buluşmak ve tanışmak üzere, katılanlara katkıda bulunanlara özveriyle çabalayan Osmaniyeli kardeşlere Allah razı olsun bu uğraşları misafirperverlikleri ve candan yaklaşımları için.

hamdi akan için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir