
Kur’an anlaşılmaz kompleks bir yapıda mıdır?
Soru: İlmi Metodoloji ile çalışmalar yapan bazı insanlarla çalışmalar yapıyorum. Hayatım boyunca hiç duymadığım tanımlamalar yapıyorlar. Bu tanımlamalar Kur’an hakkında da fikir beyan ediyor. Örneğin son çalışmamızda öğrendiğim bazı kavramlar: Atribü, Manifesto, Komplike Yapı, Kompleks Yapı… Komplike yapı için insan ürünü olduğunu ve enformasyon kaybının sıfır olduğunu söylüyorlar. Mesela Risale-i Nur komplike yapıdır. Mesela masa komplike yapıdır diyorlar. Kompleks yapı için de insan ürünü olmayan ve enformasyon kaybının sıfır olmadığı, anlamlar kümesinin kapanmadığını ifade ediyorlar. Kur’an’ın kompleks bir yapı olduğunu iddia ettiklerini söylüyorlar. Örneğin kuş da bir kompleks yapıdır diyorlar. Kur’an ile ilgili bir iddiada bulunuluyor! Bu konular hakkında bilgi verir misiniz? Kur’an kompleks yapıda mıdır yoksa bu tanımlar dışında başka yapıda olabilir mi?
Cevap: Öncelikle yeni öğrendiğiniz bu kelimelerin anlamlarını verelim:
Attribute: Atribu şeklinde telaffuz edilen bu kelimenin aslı baştaki yazıldığı gibi olup anlamı “Bir şeyin kendisini diğerlerinden ayırt eden en temel özelliği” demektir ki bunu kısaca bir şeyin alameti farikası diye tanımlamak mümkündür.
Manifesto: Bildiri, toplumsal bir hareketin siyasal inanç ve amaçlarının en açık ifadesidir.
Enformasyon: Danışma, tanıtma, haberleşme ve haber alma bilgilendirme demektir. Herhangi bir konuda bilgilendirme.
Kompleks: Hemen kavranamayan, çözümü güç olan, karmaşık, ruh karmaşası, aşağılık kompleksi demektir.
Komplike: Öğelerinin çokluğu sebebiyle anlaşılması güç olan, karışık demektir. (Türk Dil Kurumu Sözlüğü)
Bunlar yeni duyduğunuz ilmi kelimelerin anlamlarıdır. Anlaşılan odur ki sizin ilmi bir çalışma diye değerlendirdiğiniz bu çalışma dünyayı yeniden keşfe koyulmuş bir çalışma olsa gerek. Bir şeyin ilim olması için Hakk’a, gerçeğe uygun olması gerekir. Kur’an bu anlamda hakkın ve gerçeğin kendisidir ve “el-ilim’dir”. Bu ilmin kendi beyanıyla asla karışık, anlaşılması güç, karmaşık bir kitap değildir.
Tarihin bir döneminde yaşayan bir kavmin hayatına gönderilen bu kitap, o kavmin konuştuğu günlük dil ile, onların anlayacağı bir seviyede gönderilmiştir. İnsanlara ne yapacaklarını, nasıl Allah’a kul olacaklarını bildirmek üzere gönderilen bir kitabın anlaşılmaz, karışık bir yapıda olmasını düşünmek bile abes olmaz mı? İnsan bile meramını anlatmak için muhatabının anlayabileceği bir dil ve seviyede konuşmayı gerekli görürken Alemlerin Rabbinin kullarına gönderdiği mesajı anlaşılmaz kabul etmek kadar yanlış bir düşünce olamaz. Allah kitabını insanlara onlarca ayette şöyle takdim ediyor:
“(Resûlüm!) Sana bu mübarek Kitab’ı, âyetlerini düşünsünler ve aklı olanlar öğüt alsınlar diye indirdik.”(38/29) “Andolsun biz Kur’an’ı öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. (Ondan) öğüt alan yok mudur?”(54/17, 22, 32, 40). “(Resûlüm!) Biz Kur’an’ı, sadece, onunla Allah’tan sakınanları müjdeleyesin ve şiddetle karşı çıkan bir topluluğu uyarasın diye senin dilinle (indirilip okutarak) kolaylaştırdık.”(19/97). “(Resûlüm!) Biz onu böylece Arapça bir Kur’an olarak indirdik ve onda ikazları tekrar tekrar açıkladık. Umulur ki onlar (bu sayede günahtan) korunurlar yahut da o (Kur’an) kendileri için bir ibret ortaya koyar.”(20/113)
“Ey Muhammed! De ki, yemin olsun, eğer insanlar ve cinler bu Kurân’ın benzerini getirmek üzere toplansalar ve birbirlerine yardımcı olsalar bile, yine onun bir benzerini meydana getiremeyeceklerdir”. “Muhakkak ki biz, bu Kur’an’da insanlara her türlü misali çeşitli şekillerde anlattık. Yine de insanların çoğu inkârcılıktan başkasını kabullenmediler”(17/88-89). “Böylece biz âyetleri geniş geniş açıklıyoruz ki, “Sen ders almışsın” desinler de biz de anlayan toplum için Kur’an’ı iyice açıklayalım.”(6/105)
“Anlayasınız diye biz onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik”(12/2). “Biz Kurân’ı senin dilinle indirip kolaylaştırdık. Umulur ki onlar öğüt alırlar”. “Artık sen onların başlarına gelecekleri bekle. Çünkü onlar da bekleyip durmaktadırlar.”(44/58-5)
“Onlar hala Kur’an’ı gereği gibi düşünmeyecekler mi? Eğer o, Allah’tan başkası tarafından gelseydi, muhakkak ki içinde birbirini tutmayan bir çok şeyler bulurlardı. (4/82)
Andolsun ki biz size (gerekeni) açık açık bildiren âyetler, sizden önce yaşayıp gitmiş olanlardan örnekler ve takvâya ulaşmış kimseler için öğütler indirdik. (24/34) “Biz bu Kur’an’da insanlara her türlü örneği verdik. Fakat insan, tartışmaya son derece düşkün bir varlıktır”(18/54). “Suçluların tuttuğu yol iyice belli olsun diye, âyetleri işte böyle genişçe açıklıyoruz.”(6/55)
İşte Kur’an’ın yapısı budur. Açık, anlaşılır, çelişki ve kargaşadan uzak, ne dediği ve nasıl dediği gayet açık ve net ortada olan bir kitaptır. Bu kitaba yenilik ve ilmilik adına yabancı kelimelerle “komplike” yani anlaşılması güç, karışık bir yapıdadır demek Allah’ın beyanıyla çelişmektedir. Akıl ve iman sahibi olan insanların bunu yeniden, tekrar tekrar düşünmeleri gerekir diyoruz. Aksi halde bunun hesabını veremezler.
Ülkemizde bazı cemaatler Kur’an anlaşılmaz kampanyası başlatmışlardır. Özellikle sorunuzda örneklediğiniz Risale-i Nur kelimesi bu konuda durumunu ortaya koymaktadır. “Allah’ın kitabı anlaşılmaz enformasyon kaybı vardır ama Risale’i Nur anlaşılır” demeleri ne kadar hakikatle bağdaşmaktadır? Bunu test etmek okuma yazma bilen her insanın yapabileceği bir şeydir. Bir risaleden bir pasaj okuyun, bir de Kur’an’dan bir sure veya birkaç ayet okuyun. Hangisi daha anlaşılmaz göreceksiniz.
Baştan böyle bir anlayış Allah ve kitabına iftira olur. Yukarıda mealini verdiğimiz ayetlerin tezini reddetmek olur. Ayrıca Allah “açık ve anlaşılır” diye buyurduğu halde, birileri anlaşılmaz diyorsa bu işte bir başka iş var demektir. İnsan merkezli düşüncelerde düşüncenin merkezinde insan vardır. O insan her şeydir. O bilir! O anlar! O yapar! O açıklar! Artık O, onlar için her şeydir. O’ndan başka kimseye itibar edilmez, kulak verilmez, “acaba başkaları da doğru olabilir mi?” denilmez. Artık dünyanın merkezi o insan olarak görülmeye başlanır. İşte en bariz örneği, örnek verdiğiniz kimselerdir.
Eğer Kur’an herkes tarafından anlaşılan bir kitap olursa, onların saltanat tahtları yıkılacak ve onlar bu kadar itibar göremeyecekler. Aynı zamanda bu kadar fütursuz olamayacaklar. Kur’an’ı okuyanlar, anlayanlar yaptıklarını eleştirecek yerine göre sıgaya çekeceklerdir. Ayrıca halk Kur’an bilincine sahip olunca istedikleri gibi hezeyanlarını kabullendiremeyecek, bam tellerine dokunarak, ceplerini boşaltamayacaklardır. İşte bu ve benzeri nedenlerle “Kur’an anlaşılmaz, onu ancak şu kimseler anlar” diyerek birilerini imtiyazlı kılmaktadırlar.
Kur’an’ı anladığınız dilden ağır ağır, tertil ile, ne dediğini düşünerek ayetlerin ifade ettiği manayı anlamaya çalışarak okuyun. Zahirinde söyleneni düz bir mantıkla okuyun. Örneğin “Ramazan gecelerinde eşlerinize yaklaşmanızda size bir günah yoktur” emrini aynen “yeşil ışıkta karşıya geçmede size bir ceza yoktur” gibi anlayın. Batınında, önünde, arkasında bir şeyler aramadan olduğu gibi almaya çalışın, anladığınızı ve anlaşıldığını ve bir ilmihal kitabından bile açık ve anlaşılır olduğunu göreceksiniz.
Bunlar, apaçık Kitab’ın âyetleridir”(26/-2). “(Ey Muhammed)! Sen, sana vahyedilene sımsıkı sarıl. Şüphesiz sen, dosdoğru yoldasın. Doğrusu bu Kur’an sana ve ümmetine bir öğüttür, ondan sorumlu tutulacaksınız.”(43/43-44)