Ercümend ÖzkanGenel

Ercümend Özkan’ın Dini Görüşleri-Sünnet/Nübüvvet-

Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslami Bilimler Anabilim Dalı İslâm Mezhepleri Tarihi Bilim Dalı Öğretim Üyelerinden Yusuf Elmas’ın 2008 yılında yazdığı “Hizbu’t-Tahrir Ve Ercümend Özkan’ın Siyasi Ve Dini Görüşleri” başlıklı Yüksek Lisans Tezinin bir bölümünü istifadelerinize sunuyoruz. Bahse konu tezin siyasi ve Kur’an görüşüyle ilgili bölümünü http://www.iktibascizgisi.com/ercumend-ozkanin-siyasi-ve-dini-gorusleri/ ve http://www.iktibascizgisi.com/ercumend-ozkanin-dini-gorusleri/ yayınlamıştık

SÜNNET ANLAYIŞI

Sünnet lügatte bir kimsenin veya bir toplumun daha geniş anlamıyla bir kavmin yapa geldiği ya da yapmayı adet edindiği hep yaptığı şey307 anlamına gelir. Sünnet; Kur’an’ın Peygamber tarafından pratize edilişi,308 Kur’an’da anlayıp uyguladıklarının toplamı,309 Rasulullah’ın İslam’ı yaşayış şeklidir. Kur’an’ı ahlak edinişte tuttuğu yoldur. Bu anlamıyla bütün Müslümanlar için bağlayıcıdır. Sünneti hafif görmek İslam’ı hafif görmektir, Sünnetsiz İslam olmaz. Sünnet’e itiraz eden İslam’dan çıkar. Saç sakal kıyafet gibi insanların sünnet sandığı şeyler o zamanın şartları gereği yaşamın devamında olan şeylerdir. Bunlar cahiliye döneminde de vardı bunlar İslam’la beraber yeni bir şekil alarak310 varlığını devam ettirmektedirler.

Özkan, Sünnet’le Hadisi birbirinden ayırır. Sünnet Hz Peygamberin Kur’an’ı tatbiki iken;311 Hadis ise; Resulullah’ın söylediği söylenen sözlere verilen isim, söylediklerinden yaptıklarından ziyade söylediği söylenen yaptığı söylenen sustuğu söylenen sözlerdir. Özkan göre; “Hz Peygamberin vahyin dışında ki sözlerini yazılmasını yasakladığını biliyoruz. Allah sadece Kur’an’ı korumayı taahhüt ettiğini312 biliyoruz. Peygamber böyle bir şeyi niye men etti denilirse o da önceki kavimlerin yaptığı gibi sözlerin Kur’an’a karışmasını engellemek içindi.”313 Yani Allahın sözlerini önde tutup hiçbir şeyi ona karıştırmamış kendi sözlerini de onun sözlerinin yanında onlara eş tutmazken sonrakiler onun sözlerini Allah’ın sözlerini perdelemek için kullanmışlardır314 bunu engellemek için önceleri yasaklamıştır.

Özkan, “sünneti de hadisi de esas itibarıyla dışlamıyor. Kur’an’ı esas alan bir gözle bakarak Peygamber buyurdu diye gelen hadisleri de inceliyor ve Kur’an eleğinden geçirerek üstte kalanlara yani Kur’an’ın esprisine uygun düşenlere itibar ediyoruz yoksa hadis diye söylenen her şeyi baş üstüne demiyoruz. Toplumumuz kesinlikle Peygambere değil o böyle yaptı, şöyle dedi diyenlerin haberlerine itibar ediyor”315 şeklinde işin ruhuna uygun bir tetkik yapıyor.

Peygamberin dinde olan şeyleri açıklama yorumlama yetkisi vardır. Fakat bu ayetlerden bağımsız Kur’an’dan müstakil ya da Kur’an’a rağmen, Kur’an dışından bir açıklama değildir. Çünkü elçilik sıfatı ve ondanda sorgulanacağı316 gerçektir. Bu sorgulamayı yapan da Allah’tır. Elçinin onun gönderdiklerine ters onun dışında bir yanda onun gönderdikleri bir yanda benim dediklerim diyecek bir konumu yoktur. Bu elçi Allah’ında olsa müstakil bir açıklama yetkisi yoktur. Ancak rabbine sığınarak ve kendine gönderilen vahyi anladığı üslupla tabi Kur’an dairesine bağlı kalarak hareket etmek zorundadır.317

Durmuş, Özkan’ın Hz Peygamberin Kur’an dışında bir vahiy almadığını ona gelen vahyin Kur’an olduğunu şöyle belirtir. “İşte bu mevzu da Özkan’ın anlayışı gayet net açık ve pürüzsüzdür. O, Hz Peygamber’e Kur’an dışında herhangi bir vahiy inmediğine inanır. Sünneti vahiy olarak kabul etmez. Vahyin sadece Kur’an olduğuna, Kur’an dışında Peygamber’e bir şey gelmediğine inanır. Bu, aynı zamanda, Peygamber’in bir insan olduğu anlayışı ile temellendirilebilecek düşüncedir. Biz de bir insan olarak Peygamber’i rahatlıkla örnek edinebileceksek Peygamber’in kendisine gelen Kur’an vahyi dışında bizden bir farkının bulunmaması gerekir. Aksi takdirde geçerli bir mazeretimiz olurdu ve peygamber bizim için “usve-i hasene” olarak takdim edilmezdi.”318

Kur’an İslam’ın esası olduğunda, Peygamber de Kur’an’a uyduğu ve herhangi bir konuyu da Kur’an ışığında öğrenmek zorunda olduğundan, Kur’an Peygamber’e vahyedilen gayri metluv bir vahiyden bahsetmemektedir. Yani Kur’an sizlere ben mana  olarak vahyederim sizde bu manayı vahyi kendi sözlerinizle ifadelendirin diye bir ifadeyi bulundurmamaktadır. Ayrıca dini oluşturan şey vahiy ise bu vahiylerin bir kısmının yazdırılıp bir kısmının yazdırılmaması insanları yazdırılmayan şeylerde temettüde götürür. Yine vahiy dini oluşturduğundan Allah “elyevme ekmeltü”319 ayetiyle dinini tamamladığını bildiriyoruz. Kur’an bu kadar açık ifadelendirirken insanlar ise nasıl bunu Allah onlara vahyetmiştir diyebiliyor. Bunun tek amacı olmalıdır oda Peygamber’i daha yüceltmek düşüncesidir. Bu ise Kur’an’daki tevhide ve Peygamber tarifine aykırıdır. Kureyş’in insanüstü görmek istediği Peygamber’i Kur’an devamlı insan gibi tanımlamaktadır.320 Özkan böyle bir anlayış ise “ …geleneksel kültürümüzün bir parçası ama İslam’dan bir parça olmayan bu anlayışı terk edelim”321 der.

Özkan günümüzde sünnet diye yaşanılmaya çalışılan saç, sakal, entari giymek eli ile yemek yemeyi vb şeyleri sünnet değildir.322 Bizim için bağlayıcı olan sünnet olan Kur’an’ı ahlak edinmek olduğu vurgularken şunları söyler; “Hz peygamber’in giyimi yani entari giymesi, sarık sarması gibi bunlar o zaman ki Arab’ın birazda, iklimin etkisiyle oluşan gelenekleriydi. Peygamber normal hayatta giydiğiyle kalkar namaza dururdu. Namaz için özel bir hazırlık yapmazdı323. Bugün bakıyoruz Müslümanlar namazda başka namaz dışında başkadırlar. Sanki sarık, cübbe özel bir aksesuarmış gibi olmazsa olmaz olarak görüyorlar bunu da sünnet zannediyorlar.”324

Özkan sünneti inkâr etmenin tehlikesini şöyle ifade eder; “Sünnet Rasulullah’ın İslam’ı yaşayış şeklidir. Kur’an’ı ahlak edinişte tuttuğu yoldur. İşte bu yola itiraz insanı İslam’ın dışına çıkarır. Velâkin Peygamberimizin yolda yürürken, uyurken, hanımlarıyla her türlü münasebetlerinde ve dahi birçok hususta kendi şahsına mahsus her halini aynen taklit etmenin hem mümkün olmadığı hem de diğer insanlardan beklenmediği bilinmelidir.”325

 Kur’an- Sünnet İlişkisi

Kur’an, Allah’ın son elçisi Hz Muhammed’e göndermiş olduğu vahiylerin toplanılarak meydana getirilmiş kitabın adıdır. Allah tarafından korunmaya alınmış 326  olup resulüne gönderilen vahiylerin hiçbirisi onda eksik değildir. Tekrar tekrar okutularak resulünün kalbine yerleştirilmiştir.327 Resulünde yazdırdığı ezberlenmek suretiyle birçok insanın zihninde ve elinde yazılı olarak derlenmiş bir kitaptır.328

Kur’an, Allah’ın kullarına elçisi vasıtasıyla gönderdiği mesajların toplandığı kitabın adı, bu adı da ona Allah vermiş, dinini bu kitapta toplamış, bu kitapla anlatmıştır. Allah’ın elçisinin de dinini bu kitapta öğrendiği bir gerçektir. Yirmi üç yılda peyder pey inen ayetlerle hayatını düzenlediğini, kişiliğini oluşturduğunu görmekteyiz. Peygamber bu kitabı ahlak edinmiş, itikadını ve amellerini bu kitaptaki mesajlar doğrultusunda edinmiş ümmetinin de aynı şeyi yapmasını göstermiş ve öğütlemiştir.329 Rasulullahın en kapsamlı sünneti Kur’an’ı ahlak edinmekti. Bunu terk eden Kur’an’ı ahlak edinmeyen İslam dairesinden çıkar, yani inkâr eden Müslüman olamaz. Namazı kıldığı gibi, orucu tuttuğu gibi, haccı yaptığı gibi, alış verişte, sözlerde ve ahitlerde onun gibi davranmak Kur’an’ı ahlak edinmeden kaynaklanan sünnetlerdir, bu gibi sünnetler Müslüman’ı bağlayıcıdır.330

Kur’an, ahlak edinilmek için gönderilmiş bir kitaptır. Öncelikle Peygamber’in ve onu takip eden inananların dünya görüşlerini ve buna bağlı olarak amellerini düzene koyan bir kitaptır. Peygamber ve takip edenleri Kur’an’ı ahlak edinmeye özen göstermişler hayatların ona uyarlamışlardır. Diğer bir ifadeyle Kur’an sünnet edilsin diye gönderilmiş bir kitaptır.331

Sünnet, kişinin yapmayı adet edindiği kendisinin de sapmayı düşünmediği düşünce ve yaşam biçimidir. Sünnetullah Allah’ın yapmayı adet haline getirdiği ve kendisinin şaşmadığı esaslar bütünü anlamında iken bunu Kur’an’da belirtmiş ve başta Resulullah olmak üzere ona tabi olanlarda bunu yaşam tarzına dönüştürmüşler. Başka ifadeyle sünnetleştirmişlerdir. Fıkıh’ta sünnetin kullanılan manası nafile anlamında; istenilip yapılan istenilip vazgeçilen yapılıp yapılmaması insanın isteğine bağlı bulunan anlamındadır.332 Sünneti Rasulullah denildiğinde Rasulullahın Kur’an’da anlayıp uyguladıklarıdır. Bu bütün Müslümanlar için bağlayıcıdır. Peygamber’in Allah’ın elçisi olması Allah’ın dinini ilk kabul edip uygulayan olması bağlamında Müslümanları bağlar bu bağlama esas itibarıyla Kur’an’ın bağlamasıdır. O kendinde din uydurup  Allah’a isnat etmemiştir. Din adına ne bildirmiş333 ise Allah vahiyle bildirmiş Kur’an’da toplamıştır. Kur’an dışında vahiy bulunmadığına334 göre onun söyledikleri yaptıkları esas itibarıyla vahye dayanır.335 Özkan “Kur’an dışında vahiy aranmanın anlamı yoktur vahiy dini oluşturduğuna göre bir kısmının Kur’an’a alınması ve Allah tarafından korunması bir kısmının yani gayri metlüv denilenin alınmaması Allah tarafından korunmaması izah edilemez. Böyle olsaydı dinin bir kısmı korunmuş bir kısmı korunmamış bu yüzden onun rivayetine bırakılmış olurdu. Bu da insanların ihtilafı olurdu bunu açıklamak mümkün değil”.336 Zaten Hz Peygamber hem kendi dilinde konuşuyor hem de vahiy geldikçe konuşuyordu. Vahiy geldiğinde kendi sözlerinde vahyi, ayırmak için rabbim bunları bana vahyetti diyordu. Yine vahyin kendi sözleriyle karıştırılmaması için vahyin yazımı konusunda titizlilik, hassasiyet gösteriyordu.337

Özkan gayri metlüv vahyi kabul etmezken vahyi de ikiye ayırır ve şöyle sınıflandırır; “Birinci vahiy Peygamberlere gönderilen vahiy insanlara açıklanmakta insanların tabi olunması istenmekte fakat insanların buna tabi olmaları zorunlu bulunmamaktadır. Allah doğruları yanlışları bildirir, tavsiye eder uyduklarında iyi olanı yaptıklarını belirtir. Yani insanların seçimlerinden sonra bu seçimlerine bağlı olarak uymayı kendilerine sorumlu kıldıkları vahiydir. Bir diğer vahiy ise, insanların tümünü ilgilendirmeyen insanlara tebliğ gerektirmeyen kişiye özel diyeceğimiz vahiydir ki en belirgin örneği Hz Musa’nın annesi338 ile Hz İsa’nın annesine 339 gönderilen vahiydir. Allah Hz Musa’nın annesine çocuğu koruması için yapması gereken şeyi vahyetmesidir.”340 Bu da metluv vahyin içerisindedir.341

Hadis, Peygamberimizin yaptığı ve söylediği söylenen hususlardır. Namaz gibi büyük çoğunluğun aktardığı rivayetler haricinde ki hadislerin üzerinde tartışma olduğunu bu hadislerin külliyen reddini değil de Kur’an başta olmak üzere belli ölçülere ve özellikle de metin tenkidi yapılarak hadisler gözden geçirilmelidir. İmam Buhari, Müslim ve diğerleri birer insandı, yanılmaları da mümkündür, yanılmışlar da onların hadisleri irdeleme hakkı olduğu gibi ondan sonra kıyamete kadar insanlar da aynı hakka sahiptirler. Kimsenin kendisinden sonrakilerin önündeki yolu tıkama hakkı yoktur. Peygamberlik insanın becerisiyle elde edilmez, Allah’ın seçmesiyledir. Onun dışındaki bütün mertebe ve meslekler kabiliyetle çalışmayla elde edilir. Hadis diye bize gelen rivayetlerin gerçekten Peygamber tarafından söylenip söylenmediği ile ilgili çalışmada Peygamberlik olmayıp Peygamberinde dışındaki insanların niyeti çalışması ve akliyyeti ile yapılabilecek işlerdendir, kıyamete kadarda devam edecektir.342 Sıhhatinde hiçbir şüphe bulunmayan Kur’an’la sıhhatinde onu rivayet edenlerin, tedvin edenlerin de kuşkusu olan hadisler zorunlu olarak Kur’an süzgecinde geçirilmelidir. Hadis Kuran’a tabi olmalı Kur’an’la çelişmemelidir. Örneğin “biz müminlerin canlarını ve mallarını cennet karşılığında satın aldık343 “ayetiyle onu yalanlayan şu söz “Bir kimse akşam namazının ilk rekâtında Kafirun, ikinci rekâtında İhlâs Surelerini Fatihadan sonra okursa o kimsenin denizlerin köpüğü gibi günahları olsa af olunur.” Burada Allah’ın cenneti satması karşılığı basitleştirilmiştir. Bedel Allah tarafından ağırken bu söz bedeli kolaylaştırıyor. Bu kabul edilmez bir gerçektir, Kur’an’la çelişmektedir.344 Sünnete uymanın en başta gelen şartı Kur’an’a uymaktır. Kur’an’ı arada çıkarmak değildir. Zira Peygamberin en büyük sünneti de Kur’an’a uymaktır. Bu sünnetini de hiçbir zaman terk etmemiştir.345

Peygamberden olduğuna emin olduğumuz mütevatir hadisler doğrudur. Resulullah ne söylemişse doğrudur. Bundan kuşkumuz yoktur. İnsanların kuşkusu Kur’an’la çelişen İslam’ın getirdiklerini değiştiren daraltan ve ya genişleten hadis denilen sözleredir.346

Sünnet okunmalı, anlatılanlar, Kur’an ışığından anlaşılmaya çalışılmalıdır. Hemen hüküm verici olmaktan uzak durulmalı ulaşılan sonuçlar hemen demirbaşa kaydedilmemelidir. Elde edilen sonuçlar bilenlerle tartışılmalı karşılıklı tartılıp biçilmeli ve bir adım daha ileri gidilmenin yolu tutulmalıdır.347

Neyin sünnet olup olmaması için elimizde ki en önemli kıstas Allah’ın kelamı Kur’an olmalıdır. Çünkü Abdullah’ın oğlu Muhammed’e İslami kişilik kazandıran düsturlar, kurallar Allah’ın kendisine gönderilen vahiylerden oluşmaktadır. Kur’an da bulunmayan bir şey bize bildirildiğinde Kur’an eleğinden aşağı düşüyorsa bunu hadis, sünnet kabul edemeyiz. Eğer Hz Peygamberin insan olarak her yaptığı sünnet olsaydı hiçbir ilerlemeyi yeniliği İslam istemiyor ve tasvip etmiyor gibi bir anlayış ortaya çıkardı. İslam ise buna müsaade etmez.348

NÜBÜVVET ANLAYIŞI

  1. Elçilik ve Allahın Elçiliği

Elçi, yani Resul tasarruf yetkisi olmadan birinin sözünü olduğu gibi müdahale etmeden başkasına aktaran kimse demektir. Vekil, kefil ve vasi gibi kavramlara bazen delalet etse de elçiliğin bariz özelliği tasarruf hakkının bulunmamasıdır. Bundan dolayı elçiler görevlidirler ve görevlerini olduğu gibi yerine getirirler. Bu işlerinde de sorumlu değillerdir. Bu da herhangi bir sorumlulukta elçiye değil de gönderilenden sorumluluk olacak anlamına gelir. Elçiler insanlık tarihinde hep var olmuşlardır. İnsanlar arasında, toplumlar arasında, devletlerarasında başvurulan bir kurum oldukları gibi savaş çıkmadan veya savaş sırasında da başvurulan bir kurumdur. En ilkelden en gelişmiş toplumlara karşı başvurulmuş ve elçilik doğallaşmıştır. Elçiler insanlar arasında olduğu gibi; insanlarla Rabbi arasında da insanlığın ilk gününden beri olmuşlardır. Bazen hafife alınmış, ciddi karşılanmamışlar, bazen de toplumlarca kabullenilmişlerdir. Elçiye verilen değer elçiyi gönderene verilen değer olarak algılanmıştır. 349

İnsanların birbirine ya da Allah’ın insanlara gönderdiği elçiler arasında bir takım ortak noktalar vardır. Elçinin en önemli yönü, güvenilir olmasıdır. Bu güvenirliğin en azından gönderen açısından olması gerekir. Rabbimiz de elçi olarak seçeceğine kendisinin güvendiğini ve kendisine gönderilenlerin de güven duyacağı birisi olmasına özen göstermiştir. Elçinin sağlam bir ruh yapısına sahip olup herkes gibi biri olması da gereklidir. Yani elçi, diğer insanların hiç rastlamadığı özelliklere sahip değil de; insanların bildiği ve kabullendiği ölçülerde biri olmalıdır. Elçinin geniş anlayışlı, ciddi ve olgun olup; zayıf bir kişilik taşımaması gerekir. Elçi görevi alandır, görevlendirilendir. Bu itibarla görevlendirenin isteğine tabidir. Bütün sorumluluğu da görevi aldığına karşıdır. Onu razı etmek, onun istekleri doğrultusunda hareket etmesiyle ancak mümkündür. Elçiye zeval olmaması asıl olmakla beraber bazen kendisine gönderilen insanlar tarafından sorumlu tutulmuşlar, hatta cezalandırılmışlardır. İnsanlar kendilerine gelen elçileri ister. Allah tarafından isterse kendileri tarafından gönderilmiş olsun hakir görmüş, alaya almışlar, 350 zarar vermişler,351 işkenceler yapmışlardır. Elçilerin gördükleri bu muamele de onu gönderene karşı bir muamele olarak anlaşılır. Elçilik uzun, ağır ve külfetli bir işi de içerir. Bundan dolayı yorucudur, dayanaklılık isteyen bir iştir. Elçi görevini unutmadan, bezmeden yapmalıdır. Sevilmeyen, benimsenmeyen bir işi yapmak imkânsız olduğundan elçiler işlerini elzem görmelidirler. Elçilerin mesajını kolay kabul ettirebilmeleri için onlardan biri veya onlara yakın biri olarak seçilir aynı zamanda gönderilen toplumun diliyle352 konuşurlar, olağanüstü kişilerden seçilmezler. Özellikle Allah’ın gönderdiği elçiler insanların kendilerindendir. İnsanlar, Allah’ın gönderdiği elçileri kendilerinden farklı görmeye meyilli olmalarına rağmen; Allah insanlara hep kendilerinden olan elçiler göndermiştir.353 Elçiler görevini yapmadıklarında cezalandırılmaları da gerekir. Elçinin görevini yerine getirmemesi ya da bir şeyler katması halinde cezalandırılacağı354Allah tarafından bildirilmiştir. Bu cezaya da hiç kimsenin engel olamayacağını355 Allah haber vermektedir. Kendilerine elçi gönderilenlere sorulacağı gibi elçilere de elçiliklerini yapıp yapmadıklarından sorulacaktır.356 Elçi, görevi içinde olan her şeyi görevlendirenden öğrenir, hevasından ona hiçbir şey katmaz. Elçi, bu görevinde kendisini seçeni razı etmekle yükümlüdür. Elçi, gönderilenleri değil de göndereni hoşnut etmelidir. Elçi korunmuş ve masumdur. Korunmuşluğu gönderene aittir. “Acele etme. Onu senin kalbine yerleştirecek olan biziz.”357 Bu korunma ise onunla gönderilenin zayi olmamasını sağlamakla sınırlıdır.358

Allah’ın elçileri hayal mahsulü, uyduruk kişiler veya kişilikler değildir. Gerçek kişiler ve insanlardır. “De ki; ben de sizin gibi bir insanım”359 gibi ayetlerden de anlaşılan budur. Allah’ın, elçilerini insanlardan seçmiş olması o elçilerin kabul görmemesindeki başlıca neden olmuştur. İtirazlardaki temel neden ise Allah’ın kendileri gibi olan birisini seçmesidir. Yani insanüstü bir vasıfla vasıflanmış olması beklentisi onları redde götürmüştür. Allah’ın elçilerinin savaşlarda yaralanması, zaman zaman mağlup olmaları, bazı tedbirlerinin çıkmaması, yanılgıları, 360 gaybı bilmemeleri onların elçi olmalarına engel değildir.361

İnsanlar kendilerine gelen doğruları oldukları gibi korumakta ciddiyet göstermediklerinden onlara bazı şeyler kattıkları gibi bazılarını da eksiltmişlerdir. Bundandır ki Allah’ın elçilerinin getirdikleri değişikliğe uğruyor, asıldan uzaklaşıyor, asıl olmayana yaklaşıyor, gönderilenler böylece eksilip kayboluyor. 362

Peygamberler, getirdikleri dini en iyi anlayan, açıklayan ve uygulayan kimselerdir. Fakat onlar da insan olduklarından eksiklikleri ve hataları olabilmektedir. Peygamberlerin diğer insanlardan farklı olması, konumu gereği eksikliklerinin tamamlanması, korunması, Allah’ın gönderildiği dinin tam olarak bırakılması açısından zaruridir. Peygamberin her sözü vahiy değildir. Eğer vahiy olsaydı, Allah onların da korunmasını üzerine alır, Peygamber de kesinlikle kendisine vahyedilen ve Kur’an olarak anılan sözlerinin dışındaki sözlerini de titizlikle kaydettirirdi. Hz. Muhammed sözlerinin Kur’an ile karışmaması için yazılmasını yasaklamıştır. 363

Elçilik bir mesajın başka bir yere ulaşması için önemli olmuş ve insanlık tarihiyle yaşıttır. Allah İnsanlar arasında mesajını en güzel şekilde ulaşsın diye seçkin kişileri elçi olarak seçmiştir. Allahın bu şetçikleri kişilerde görevlerini en iyi bir şekilde yapmışlardır. Tabi ki sıkıntılara uğramışlardır ama görevlerinden yılmamışlardır. Allah’ın insanlığa gönderdiği en son elçisi ise Hz Muhammed’dir. Kıyamete kadar da yeni elçi gelmeyecektir.

  1. Peygamber ve Masumiyet

Resul elçi anlamındadır. Peygamber Farsça bir kelime olup haberci genel anlamını taşır. Nebi ve resul kendisiyle insanlara haber gönderilendir. İlk Peygamberden son Peygambere ve hatta günümüze kadar gelen bilgilerden sapmalar olmuş eksiltmeler değişmeler yanlış anlamlar olmuş ya da anlamamışlardır. Bu sapmalardan sonra Allah gönderdiği mesajı yeniden sağlamlaştırmak için tekrar Peygamber göndermiştir. Bunların bir kısmının ismini bildirmiş bir kısmının ismini bildirmemiş son Peygamber ise Abdullah oğlu Amine’den doğma Muhammed’dir. Peygamber kendisine Allah tarafından gönderilenlerin onda korunduğu kimsedir. Yani Allah vahyettiğini korunma taahhüdünde bulunmaktadır.364

İnsanlar hesaba çekileceği gibi Peygamberler de hesaba çekilecektir.” Kendilerine elçi gönderilmiş olanlara soracağız ve elbette elçilere de soracağız365 buyuran Allah Peygamberlerin masumiyetinin olmadığını onlarında mükellef  bulundukları şeylerden sorumlu oldukları ve sorgulanacaklarını açıkça belirtilmektedir.366 Bu anlamda Peygamberler de yaptıklarından sorgulanacak kimselerdir. Yani günahtan masum korunmuş değillerdir. Yalnız kendilerini günahtan alıkoyan, koruyan kimselerdir. Peygamberler olağanüstü birer masal kahramanı da değil olağanüstü şeyler yapmazlar. Onlar da gerçeklere uyduklarından dolayı gerçek birer kişilik sahibidirler. Hz Muhammed’den önceki Peygamberlere insanüstü bazı özellikler verilmişti. Hz Muhammed’e ise yalnızca Kur’an verilmiştir.367 Özkan’a göre Peygamberlerin büyük adam olmalarının nedeni ise “…normal bir insan olarak yaratıldıkları halde başarılarının olağanüstü olmasıdır. Şahıslarların değil de başarıların olağan üstülüğünde durmak onları gerçek yerine oturtacak sağlıklı düşüncedir.”368 Gerçektende Peygamber ancak böyle sağlam yerini bulur.

Peygamber olanlarında yanıldığını daha önce gönderilen Peygamberlerle ilgili Kur’an’daki ayetlere bakıldığında rahatlıkla görülür. “Güneşi doğarken görünce budur Rabbim bu daha büyük dedi oda batınca dedi ki ey kavmim ben sizin Allah’a ortak koştuğunuz şeylerden uzağım”369 gibi ayetler Peygamberlerde yaptıklarından sorumlu yani masum olmadığını ancak kendini koruduğunu anlatıyor. Yine Allah salih, doğrular sıddıklar olarak nitelediği kendilerinden söz aldığını söylediği Peygamberlerden doğruluklarından sorsun370 diyor ve her halinde Peygamberlerinde diğer ayetlerde olduğu gibi sorulacaklarını belirtiyor. Hâlbuki biz biliriz ki masum olana soru sorulmaz.371

Peygamberlerin korunmuşluğu tüm hayatını kapsamaz, yalnızca kendisine gönderilen vahyin korunmasıyla ilgilidir. Yani Resulullah’a gönderilen vahyin kaybolmaması eksilmemesi ziyadeleşmemesi hususunda Allah onu korumaya almış ve korumuştur. Allah’ın resulüne gönderdiği vahyi tümü itibarıyla korunmasına, değiştirilmemesine eksiltilip artırılmamasına ve ona insan sözü karıştırılmamasına meydan vermeyecek demektir zaten bu da gerçekleşmiştir.372 Özkan, “kısaca belirtmek gerekirse Peygamberler yalnızca kendisine gönderilen vahiyler doğrultusundan korunmuş, vahiyler doğrultusunda Peygamber kendisini Allah’ın azabından korumuştu. Böyle olmazsa bizlere örnek gösterilmez. Zira yapmadıklarını yapamayacaklarını örnek gösterilmesi erişilmesi imkânsıza erişme emri olurdu ki bu zulüm olurdu. Allah’a ise zulüm yaraşmaz. Eğer Peygambere ondan sadır olan her söz hareket vahiy sonucu olsaydı bu takdirde yanılmazlığı da söz konusu olabilir ki Kur’an bunun aksine şahitlik etmektedir. Örneğin Bedir esirleriyle ilgili uygulamada “az daha onlara meyledecektin”373 ayetinde olduğu gibi. Şunu da söylemek gerekirse Allah Peygamberini yanlış üzerinde bırakmamış onu düzeltmiş. Öyle olmasaydı biz Allah’a ait doğruları nasıl kimden öğrenirdik”374 diyerek Peygamberlerin masumiyeti getirdikleri şeylerle ilgilidir. Yoksa insan olmaları yönüyle korunmuş masum değildirler.

Allah dinini Peygamber seçtiği kimseler vasıtasıyla ilettiği gibi, o dinin uygulanmasını da aynı Peygamberler vasıtasıyla göstermiştir. Bu uygulama sırasında yanlış yapmışlarsa, Allah hemen yanlışları düzeltmiştir.375

Yeryüzünden gezip dolaşanların insanlar olması sebebiyle Allah bunlara gönderdiği elçileri içlerinden yani insanlardan göndermiştir. Gelen elçiler sürekli “Bende bir insanım376 demişlerdir.” İnsanlar ise onlarında insan olmalarını hep eleştirmişlerdir. İnsanlar akıllarıyla değil de hep zanlarıyla, kuruntularıyla hareket etmişler, Allah’ın elçilerinden hep insanüstülük aramışlardır. Allah kullarına rahmet ettiğinden bunlara Peygamber gönderirken kavimlerinin dilleriyle377 göndermiş bunun âmâcı da insanlara kolaylık olsun diyedir. Allah böyle hep kolaylık dilerken insanlar kuruntularına uyup hep zorlaştıran olma yoluna gitmiştir.378

Peygamberin bizim gibi olması; onun da yemesi, içmesi, uyuması, unutması, hata yapması demektir. İnsan olması itibarıyla insani zaaflar taşıması demektir. Elçi gönderilende ihtiyaç duyar, korkar, iyi gördüğü şey kötü olabilir, iyi görmediği de iyi olabilir. Bazılarına yüz ekşitebilir. Kimini yanında kovmayı düşünebilir, şüpheye düşebilir, tereddüt edebilir. Kâfirlere münafıklara meyledebilir. Sabırsız olabilir, izin verilmemesi gerekenlere izin verebilir. Gayb’ı bilemez eşleri olsun veya başkaları olsun insanların rızasını üstün tutmaya meyledebilir. Gereksiz yere yemin edebilir. Dünya malını isteyebilir. Bütün bunların örneklerini Kur’an’da görmekteyiz.379

Allah göndermiş olduğu elçisini düzeltmeli ki ondan dinini alanlar düzgün olsun, yani düzeltme işi elçiyi gönderene Allah’a aitti. “Namazları benden gördüğünüz gibi kılınız” hadisini Özkan, “Hz Peygamber kendinden bir şey yapmıyor. Allah onun yaptığına müdahale etmemekle onaylıyor”380 şeklinde yorumluyor. Sukutunda onaylamak olduğunu düşünürsek böyle bir kanat sergilenebilir.

Sonuç olarak Özkan birçok insanın, insanüstü, yanılmaz, hatta masal kahramanı gibi gördüğü Peygamberinde Allah’ın buyurduğu gibi insan olmasından dolayı hata yapabildiğini masum olmadığını, fakat hata üzere peygamberi Allah bırakmadığını söyler. Peygamberin yüceliği ise getirdiği şeylerin yüce olmasındadır.


307 Özkan, “Kuran ve Sünnet ”, TOS TV, Hollanda, 10.06.1992.

308 Mehmet Durmuş,“Ercümend Özkan’ın Sünnet Anlayışı”, İktibas, Ercümend Özkan Özel  Sayısı, Sayı:205, 45.

309 Özkan, “Kuran ve Sünnet ”, TOS TV, Hollanda, 10.06.1992.

310 Özkan, Selam İle II, 141.

311 Durmuş, “Ercümend Özkan’ın Sünnet Anlayışı”, İktibas, Ercümend Özkan Özel Sayısı, Sayı:205, 47. 312 15.Hicr, 9.

313 Özkan, Ercümend Özkan Yazıları, 423.

314 Özkan, Tasavvuf ve İslam, 12; Ayrıca aynı bilgi için bkz., Mehmet Durmuş, “Ercümend Özkan’ın Sünnet Anlayışı”, İktibas, Ercümend Özkan Özel Sayısı, Sayı:205, 47.

315 Özkan, Selam İle II, 324-325.

316 7.Araf, 6.

317 Durmuş, “Ercümend Özkan’ın Sünnet Anlayışı”, İktibas, Ercümend Özkan Özel Sayısı, Sayı:205, 45; Özkan, Ercümend Özkan Yazıları, 426.

318 Durmuş, “Ercümend Özkan’ın Sünnet Anlayışı”, İktibas, Ercümend Özkan Özel Sayısı, Sayı:205, 48.

319 5. Maide, 3.

320 Özkan, Selam İle II, 477-478.

321 Özkan, Selam İle II, 479.

322 Krş., Karaman, Bardakoğlu, Apaydın, İlmihal (İman ve İbadetler), 168

323 Aynı bilgi için bkz., Karaman; Bardakoğlu; Apaydın, İlmihal(İman ve İbadetler),191

324 Özkan, Ercümend Özkan Yazıları, 429.

325 Özkan “İktibastan Mektuplar”, İktibas, 7(1987), Sayı:122, 47; Özkan, “Kuran ve Sünnet”, TOS TV, Hollanda, 10.06.1992.

326 15.Hicr, 9.

327 25.Furkan, 32.

328 Özkan , “Kuran Ve Sünnet”, İktibas, 7 (1989), Sayı:129-130, 9; Özkan, İnanmak ve Yaşamak I, 53. 329 Özkan , “Kuran-Sünnet İlişkisi”, İktibas, 10 (1992), Sayı:163, 8; Özkan, İnanmak ve Yaşamak III, 39-40.

330 Özkan. “Kuran Ve Sünnet”, İlim ve Teknoloji Vakfı Konferansı, Malatya, 27.06.1992; Özkan, Ercümend Özkan Yazıları, 98.

331 Özkan , “ Kuran-Sünnet İlişkisi”, İktibas, 10 (1992), Sayı:163, 8; Özkan, İnanmak ve Yaşamak III, 40.

332 Özkan , “ Kuran-Sünnet İlişkisi”, İktibas, 8-9; Özkan, İnanmak ve Yaşamak III, 40-41.

333 53. Necm, 4.

334 Krş., Hayrettin Karaman;Ali Bardakoğlu;Yunus Apaydın,İlmihal(İman ve İbadetler), 32

335 Özkan , “ Kuran-Sünnet İlişkisi”, İktibas, 9; Özkan, İnanmak ve Yaşamak III, 41.

336 Özkan , “ Kuran-Sünnet İlişkisi”, İktibas, 9; Özkan, İnanmak ve Yaşamak III, 42; Ayrıca, Özkan, “Kuran Ve Sünnet”, İlim ve Teknoloji Vakfı Konferansı, Malatya, 27.06.1992.

337 Özkan , “Fikir”, İktibas, 2(1982), Sayı: 28, 5.

338 20.Taha, 38.

339 3.Ali İmran, 45.

340 Özkan , “ Kuran-Sünnet İlişkisi”, İktibas, 10; Özkan, İnanmak ve Yaşamak III, 44-45.

341 Özkan, “Kuran Ve Sünnet”, İlim ve Teknoloji Vakfı Konferansı, Malatya, 27.06.1992.

342 Özkan, İnanmak ve Yaşamak I, 55-56.

343 9.Tevbe, 111.

344 Özkan , “Kuran Ve Sünnet”, İktibas, 7 (1989), Sayı:129-130, 10; Özkan, İnanmak ve Yaşamak I, 57-60.

345 Özkan ,”Kuran Ve Sünnet”, İktibas, 12; Özkan, İnanmak ve Yaşamak I, 63.

346 Özkan, Tasavvuf ve İslam, 129.

347 Özkan, İnanmak ve Yaşamak I, 88.

348 Özkan, Karakurt Kampı, 16.10.1993.

349 Özkan, “Elçilik Ve Allah’ın Elçiliği Nedir?”, İktibas, 7(1987), Sayı:125, 6; Özkan, İnanmak ve Yaşamak I, 37-38.

350 21.Enbiya, 41.

351 Yahya (a.s), Zekeriya (a.s)’ı öldürmüşler, Hz Muhammed’in dişini kırmışlardı.

352 14.İbrahim, 4.

353 17.İsra, 95.

354 69.Hakka, 44-45.

355 69.Hakka, 47.

356 7.Araf, 6.

357 75.Kıyamet, 16-17.

358 Özkan “Elçilik Ve Allah’ın Elçiliği Nedir?”, İktibas, 7(1987), Sayı:125, 7,50.

359 14.İbrahim, 11.

360 Örneğin Hz Peygamberin aşıladığı hurma tutmamıştır.

361 Özkan “Elçilik Ve Allah’ın Elçiliği Nedir?”, İktibas, 7(1987), Sayı:126, 6; Özkan, İnanmak ve Yaşamak I, 38-45.

362 Özkan “Elçilik Ve Allah’ın Elçiliği Nedir?”, İktibas, 7.

363 Özkan “Elçilik Ve Allah’ın Elçiliği Nedir?”, İktibas, 7; Özkan, İnanmak ve Yaşamak I, 47-50.

364 Özkan, “Peygamber Ve Masumiyet”, İktibas, 7 (1989), Sayı:131-132, 8; Özkan İnanmak ve Yaşamak I, 66.

365 7.Araf, 6.

366 Özkan, Selam İle II, 181.

367 Özkan ,”Peygamber Ve Masumiyet”, İktibas, 8; Özkan, İnanmak ve Yaşamak I, 66-67.

368 Özkan, “İktibastan mektuplar”, İktibas, 8 (1990), Sayı:137, 63;Özkan, Selam İle II, 222.

369 6.Enam, 78;10. Yunus, 41; 11.Hud, 35.

370 33.Ahzab, 7-8.

371 Özkan ,”Peygamber Ve Masumiyet”, İktibas, 9-10; Özkan, İnanmak ve Yaşamak I, 71.

372 Özkan, Selam İle II, 183.

373 8.Enfal, 68.

374 Özkan , “Peygamber ve Masumiyet”, İktibas, 10; Özkan, İnanmak ve Yaşamak I, 72.

375 Özkan, Selam İle II, 180.

376 14.İbrahim, 11

377 14.İbrahim, 4

378 Özkan, “Allah’ın Peygamberini Düzeltmesi”, İktibas, 8(1990), Sayı 133, 8; Özkan, İnanmak ve Yaşamak III, 49-51.

379 Özkan, “Allah’ın Peygamberini Düzeltmesi”, İktibas, 9; Özkan, İnanmak ve Yaşamak III, 51-52; Örnekler ve olaylar için bkz., Özkan, İnanmak ve Yaşamak III, 53-75.

380 Özkan, Karakurt Kampı,16.10.1993.

 

Etiketler
Daha Fazla

İktibas Çizgisi

İktibas Çizgisi Yönetici

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi Çekebilir

Kapalı