GenelYazarlardanYazılar

Görünür Yaşamak= Riya

Gösteriş; insanlar da bulunan zafiyetlerinden birisidir, bu herkeste az veya çok gözlenmektedir. Bunun reel hayattan uzaklaşarak Problem haline dönüşmesi aşırılığa kaçarak, bazı çıkarlar uğruna insanları kandırmak ve olduğundan farklı görünmektir. Bu aklını duygularının hizmetine veren insanların yapacağı şeylerdir. Görünür olmak; görsel yaşamanın İslam da ki karşılığı riyadır, riya şu günlerde ‘irapta mahalli olmayan’ unutulmuş  kavramlarımızdan bir tanesidir.  Riya, yerine göre insanı şirke ve israfa götüren kötü bir haslettir.

Riya; ‘Allah için yapılması gereken amel ve ibadeti kullara gösteriş olsun diye yapma anlamında ahlâk-i bir terimidir’ der literatürümüz. Şu tariflerde olduğu gibi; Riya;
– “Allah’tan başkasının hoşnutluğunu kazanma düşüncesiyle amelde ihlâsı terketme” (et-Tarîfât, “riyâ” md.);
– “Allah’a itaat eder görünerek kulların takdirini kazanmayı isteme”(Gazzâlî, İhya,3.cilt, s 297);
– “ibadeti Allah’tan başkası için yapma, ibadetleri kullanarak dünyevî çıkar peşinde olma; Allah’ın emrini yerine getirmek maksadıyla değil insanlara gösteriş olsun diye iyilik yapma” (Kurtubî, V, 422; XX, 212);
– “insanların görmesi ve takdir etmesi için ibadeti açıktan yapma” (İbn Hacer, XXIV, 130) vb. (TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 35. cildinde, 137-138 numaralı sayfalar)

Riyaya çizilen bu alan, riyayı bizce belirli bir alana hapsetmek/kısıtlamak demek olur. Amel denildiğinde sadece belirli zamanlarda, belirli şekillerde diye tasniflenirse bu onu güdükleştirir. Amel; kişinin görünür veya görünmeyen idesini düşünceden eyleme geçirdiği her türlü davranış biçimidir. Dolaysıyla riya öncelikle düşüncede oluşur. Hiç Kimse bir başkasının düşüncesini okuyamayacağına göre bu yönüyle de insanlara gaybtır. Yani kimin riya yaptığını kesin tespitleriniz yoksa bilemezsiniz. Lügat anlamı da buna işaret eder; riya “görmek” anlamındaki re’y kökünden türeyen riyâ (riâ’) dır.  Istılah anlamı ise, özü sözü bir olmamak. İnandığı gibi hareket etmeyiş. İki yüzlülük etmek. Gösteriş için yapılan hareket. “Saygınlık kazanma, çıkar sağlama gibi dünyevi amaçlarla kendisinde üstün özellikler bulunduğuna başkalarını inandıracak tarzda davranma” şeklinde açıklanır.

Kuran-ı Kerîm’de riya kavramı şu ayetlerde geçmektedir. “Ey iman edenler, Allah’a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara karşı gösteriş olsun diye malını infak eden gibi minnet ve eziyet ederek sadakalarınızı geçersiz kılmayın. Böylesinin durumu, üzerinde toprak bulunan bir kayanın durumuna benzer; üzerine sağnak bir yağmur düştü mü, onu çırılçıplak bırakıverir. Onlar kazandıklarından hiç bir şeye güç yetiremez (elde edemez)ler. Kâfirler topluluğu hidayete gelmez.” (Bakara 2/264. Nisâ 4/38) Savaş için bile olsa insanlara gösteriş yaparak, çalım satmak bile yasaklanmıştır. “Bir de yurtlarından refahtan şımarıp-azıtarak, insanlara gösteriş yaparak çıkanlar ve (halkı) Allah’ın yolundan alıkoyanlar gibi olmayın. Allah, onların yaptıklarını çepeçevre kuşatandır.” (Enfâl 8/47) Yapılan ibadetler Allah’a has kılınıp, halis bir şekilde yapılmadıktan sonra O’nun indinde bir değeri yoktur. “Münafıklar, Allah’ı aldatmaya çalışırlar. Allah da onların bu çabalarını başlarına geçirir. Onlar, namaza kalktıkları zaman tembel tembel kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar ve Allah’ı pek az anarlar.” (Nisâ 4/142, Mâûn 107/6) Bu ayetlerden de rahatlıkla anlaşılacağı gibi gösterişe dönük her türlü inanç ve eylemin bir getirisi yoktur.  Üstelik de bu tür davranış şekli müşrik ve münafıklara nispet edilen davranışlardır.

Konuyu biraz daha açar ve güncelleştirir isek; bugün postmoderniz dünya içerisinde yaşanan bir çok gelişme ve buluş araçları amaç haline getirmiş görünmektedir. Bu ahlaki yozlaşmadan Müslümanlar da vareste değildir. İletişim ve teknoloji çağında yaşadığımız bir gerçek, teknolojik aletler ihtiyaç görmekten ziyade imaj, kurgu, görüntü ve ‘riya’ aslın yerini almış, sahip olunan (eşya) sahip olana artı değer katmış gibi algılanmakta; evi, arabası, diploması, telefonu… Görünüşün ve gösterişin patolojik bir duruma dönüştüğünün pek farkında değiliz gibi. İletişim araçlarının hızla geliştiği bu çağda, insanların davranışları üzerinde görsel yaşamı lokal olmaktan çıkarmış, kentlisi, köylüsü bütün bir dünya tek düzey görünür yaşamaktadır. Bu yaşam bize ait bir çok değerimizi değersizleştirmiştir; tevazu yerini aşırı tüketime, iktisatlı olma müsrifliğe, kul hakkı diyar gamsızlığa, israf imaja, riya görünürlüğe yerini terk etmiş durumdadır. Herkesin her şeyini görünür yaşama uğruna feda ettiği bir çağa dönüşmüş durumdadır dünya. Evlerin hiçbir mahremiyeti kalamamış, her şey sosyal medya yoluyla ifşa edilip faş olmakta.

Gösteriş kültürünün bu kadar yaygınlaşması ve kabul görmesinde kanımca; toplumdan ayrı düşmemek (sürü psikolojisi), beğenilme arzusu ve isteği, üstte olma, ondan bendede var, bende yaparım/yapabiliyorum, duygu temelinde realiteden uzak, salim aklı devre dışı bırakarak duygu yoğunluğuyla karar almaktan kaynaklanıyordur. Bunun nedeni başkalarını etkilemek olduğundan daha çok görselini öne çıkaracak ve görünür yaşamı çoğaltacaktır. Çünkü kararları aklı ile almamaktadır, duyguları ona yön verip, toplumdan geri kalmamasını, görünür yaşamı, popüler kültüre daha aktif katılmasını bu yarışta üste çıkmasını istemektedir. İnsanlar her zaman beğenilmeyi isterler, bu ego görünür yaşamada çok daha yüksektir. Görünür yaşamın emaresi beğenilir olmaktır, bu aynı zamanda tüketimi/israfı de beraberinde getirecektir, açığını kapatmak ve beğenilmek için sürekli bir şeyleri tüketmek zorundasınızdır; ev dizaynımızı en azından yılda bir değiştirmeliyiz ki, evinizim görünür o yeni eşyalar mevzu konusu olsun, arabamız bahse konu olacak türden/modelden olmalı, giyimimiz marka ama modanın en yenisi olmalı, çantamız, ayakkabımız, kemerimiz birbirine uyumlu ve tabi mutlaka marka olmalı, tatile gitmelisiniz ama şöyle gerilerek gösterebileceğiniz türden yerler olmalı, telefonunuz son model olmalı ki masanın üzerine ‘utanmadan’ koyabilmelisiniz… Bunların hangisi insanın kişiliğine kalite katıp şahsiyetini yükseltir? Bunlar olsa olsa aşağılık psikolojisinden kurtulamamış, iki yüzlü, kişiliksiz ne olduğunu dahi bilmeyen münafık insanlar türetir, hiçbir şeyi inandırıcı değil, her şeyi yapay ve yapmacıktır ve hayatı ‘mış’ gibi yaşayanlardır.

Her Cuma günü, Cumayla alakası olmayanlar bile size Cuma mesajı atıyor olması neyin göstergesidir? (Cuma mübarek de Cumartesi, Pazar, Pazartesi… mübarek değil mi?) Bunlar ‘bakın bende Müslümanım’ demenin görünürlüğü değil midir? Tabi, özü alınmış ‘kavurgalaştırılmış’ bir Müslümanlık; dış görüntüye bakıyorsunuz Müslümana benziyor, yanına yaklaşık da üzerini  biraz kazıdığınızda o görüntünün altında, aziz İslam’a yakışmayan habis kokuların yayıldığını algılıyorsunuz; hayatı algılayışı, eşyaya bakışı ve ahiret inancı öylesine kokuşmuş ki. İslam’a inanmayanları bile rahatsız ediyor. Riya gerçekten insanı ifsat eden bir hastalıktır, gerçekte var olan durumu kabullenmemenin sonucunda, öncelikle riyakar kendisine yalan söyleyerek kendi vicdanını kandırmakta, içerisinde bulunduğu realiteyi kabullenmeyerek kedisini riske atmakta ve rahatsızlıklar baş göstermekte; Giyim kuşamdaki marka düşkünlüğü, ona ulaşabilmek/sahip olabilmek için birçok şeyden kendisini mahrum etme pahasına sefihliğe/acılara katlanmaktadır. Alabildiğine israfın kol gezdiği düğün merasimleri; takısından, yemeğine-yemeğinden,  giyimine-giyiminden düğün konvoyuna ve birbirlerine övünç/gösteriş vesilesi olan dedikoduların orada kalmayıp sosyal medya üzerinden herkese servis edilmesi ve yaygınlaştırılması ‘benim kimden ne eksiğim var’ veya ‘el alem ne der’ anlayışıyla bunu görenler, kendisinin de evladının düğününde ‘ben bundan daha şatafatlısını, allı şallısını yapacağım’ demesi maddi durumu elvermese de bir yolunu bulup, borç harç, faiz demeden aynı gösterişi ‘riya’yı yerine getirme hissine kapılması aklın devre dışı kaldığının göstergesi değil midir? Riya hastalığı tedavisiz bir rahatsızlık değildir; kişi kendisinin bulunduğu durumu kabullenecek/kendisiyle barışacak, neyin ihtiyaç olduğunu/olmadığını kesin kanat getirecek, imkanları dahilinde ihtiyaçlarını giderecek, yaptığını ve yapacaklarını riyanın panzehri olan ihlasla yaptığı taktirde kendisini riya vebasına karşı karantinaya almış demektir.

Şekilselliği ve niceliği önceleyen, hayatı ve dini algılamada problemli olan bir toplumsal yapımız olduğu su götürmez bir gerçektir. Söz hamasetinden kurtulamayan, içerik ve niteliğe ehemmiyet vermeyen, bir türlü eyleme geçmeyen, bilgilerimiz, ‘söz söylemede’ de riya ve israflarımız var. Kur’an’ın ifadesiyle “Onları gördüğünde, bedenleri hoşuna gider. Konuşsalar sözlerini dinlersin. Onlar sanki elbise giydirilmiş kütükler gibidir. Her sesi kendi aleyhlerine sayarlar. Onlar gerçek düşmanlardır. Onlardan sakının; Allah, onları kahretsin, nasıl da haktan döndürülüyorlar!” (Münafikun 63/4)

Görsele dayalı semboller insanımızı gerçekten etkilemekte; sakal, cübbe, sarık, baş örtüsü vs. Bizde niceliğe ve biçimselliğe dayalı olan gösteriş daha fazla önemsenmektedir. Bu nedenle, bizde nicelik odaklılık ve biçimsellik çoğu zaman nitelikten ve özden uzaklaşmanın neden olduğu, bir kalitesizlik ve bozulma halinin temel nedenidir de. Gösterişe dayalı bu tür davranışların temelinde yatan şey üstte olma, ‘göz boyama’, başkalarını kandırma çabası gözlenmektedir. İnsanımız duygusallığa önem verdiği kadar niteliğe önem verseydi bugün bu halin birçoğunu yaşamaz, kanmaz ve kandırılmazdık.

Sonuçta, iletişim ve teknoloji çağında yaşayan her toplum gibi İslam toplumu da tarihte hiç görülmemiş bir hızda değişime uğramakta, değerler temelinde bir dönüşüm yaşamakta, kavramların içerisi boşaltılıp farklı içeriklerle doldurulmakta ve dolaysıyla da anlam kaymalarına/buharlaşmasına/önemsizleşmesine sebebiyet verilmektedir. Riya da bu kavramlardan bir tanesidir. Vesselam.

Daha Fazla

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir