Haydi Gençler İslâm’a
İnsanız, doğduk büyüdük teklifle muhatap olduk, ne zaman vakit dolacak (ölüm, son) gelecek bilmiyoruz.
Şu kadarını biliyoruz ki; Allah insana yeryüzünde varoluş gayesini açıklıyor ve bu doğrultuda yaşamın anlamlandırmasını onlarca ayette anlatarak istiyor.
Son olarak seçilmiş nebinin vahiyle muhatap olduktan sonraki yılları birer hikâye olarak almak yerine, bizzat bizi ilgilendiriyor oluşuna istinaden ilk muhatapları analiz etmeliyiz.
Kim ve kimin nesiydiler?
Hakikaten yazının başlığından da anlaşılacağı üzere, kimdi O’ gençler, nelerini feda etmişlerdi, bu gün onlara benzemek isteyenlerin sadece isimlerini almaları işi kurtarabilir mi?
Hikâye menkıbe ve bilinçaltımıza yerleşmiş bilgilerle onları ne kadar tanıyoruz, onlar üzerinden nasıl bir gençlik düşünüyoruz?
Zihin dünyamıza davetsiz yerleşmiş olan, sağlaması yapılmamış bilgilerle onlar, ulaşılması mümkün olmayan, aklını fikrini vahiyle bozmuş, yarı deli yarı akıllı insanlar olarak geliyorlar aklımıza!
Hatta piri faniler cübbeli sakallı beli bükülmüş, evden camiye camiden eve gidip gelen! Duadan başka bir şey ellerinden gelmeyen yaşlı insanlar olarak beliriyor zihinlerimizde veya gözümüzde.
Öyle mi idiler?
Aklımıza yerelmiş masal kahramanları mı idiler (?).
Hakikaten de ilk Müslümanlar, ilk inananlar, vahye iman edenler, resulümüzün izinden giden seçkin ve örnek Müslimler hayalimizdeki gibi, ya da günümüzdeki gibi camilerden başka gidecek mekânı olmayan aciz ve ömrünün son demlerini yaşayan, bir ayağı çukurda insanlar mıydı? Müslim olduklarında?
Üç aşağı beş yukarı zihin dünyamızda şekillenen resulün arkadaşları, ilk inanan Müslimler böyle idiler (!)
Bazılarının dediği gibi “ biz onları görsek deli derken, onlar bizi görse Müslim olarak kabullenmezdi!
Doğru mu bunlar?
“Haydi, gençler..
Bakın biraz irdelemeye çalışalım. Resul Muhammed(as) vahiyle muhatap olduğunda kırk yaşında gepgenç, hayatın baharında enerjik dinamik biri değil miydi?
O’na kimler inanmıştı, biliyor musunuz?
Mesela en genç olan, hatta çocuk yaşta iman eden Ali’yi düşünün.
Hz. Zeyd de genç bir delikanlıydı, Müslim olduğunda. Örnek Müslimlerden olan Mus’ab bin Umeyr de hayatının baharında gencecik Müslimlerden biri idi.
Devletin başkanı, müminlerin emiri resulümüz Yemen’e vali olarak atadığı Muaz bin Cebel de genç bir Müslim idi.
Hz. Ali’nin kardeşi Caferi Tayyar da, Abdullah ibni Mes’ud da hep genç Müslimlerden idi.
Allah’ın elçisinin, diğer ülke krallarına davet için gönderdiği elçileri de bu genç Müslimlerden seçilmişti
Kuranın davet üslubuna baktığımızda, örneğin;hitabının hep gençlere yönelik olduğunu görürüz.
Hz. Lokman’ın oğluna öğütlerini veren Lokman Suresi’nde “Ey Oğulcuğum!” diyerek bir Müslüman gencin nasıl olması gerektiği anlatılır.
Yusuf Süresi, baştanbaşa Hz. Yusuf’un gençliğini konu edinen bir süredir.
Hz. İbrahim’den bahseden Kur’an ayetlerinde de hep genç, dinamik, mücadeleci, iyiliksever, edep timsali, aynı zamanda yumuşak kalpli bir İbrahim görürüz.
Hz. Musa’dan bahseden ayetler, onun hayat gerçeğini bize aktaran bölümlerde de yaşlı bir insandan değil; genç bir mücahitten bahseder.
Dünya kralı Firavuna meydan okuyan, onu Allah’a davet eden, zulüm ve haksızlıktan alıkoymaya çalışan, arkasında Allah’tan başka güveneceği, sığınacağı bir güç olmayan bir gençtir.
Resullerin genç, enerjik dinamik oluşuna çarpıcı bir örnek;
Hz. İsa da benzer bir şahsiyet, muhatap olduğu Roma imparatorluğunu düşününce imanın hakikatinin insan/insanlar üzerindeki etkisini görebilmekteyiz.
Kur’an’ın bize örnek verdiği bir diğer genç topluluk ise Ashab-ı Kehf’tir.
Onlarla ilgili hikâyelere değil de bizatihi rabbimizin bildirdiği vahiylere müracaat ederek zihinlerimizde yanlış birikimlere izin vermemeliyiz.
“Haydi, gençler..
Bir müslimin / Müminin kimi neyine göre örnek alması gerektiği konusunda birkaç söz söylemeye çalıştık, özetle, onların tümü resule inanıp, onu rol model bilip vahyi meşale edinerek unutulmazlar listesine dâhil olmuşlardır.
Bunların hiç biri hayal kahramanı değildir. Vahyi resulle birlikte yaşayarak tarihe geçmişlerdir. Hayali kurgular yerini, vahyin doğrularına terk etmelidir.
Haydi, gençler,
Vahyi okuyup anlayıp yaşamaya. Allah’ı razı etmek istemiyor musunuz? Ondan ne kadar razı iseniz O’ da sizden o kadar razı olacaktır.
Bu bilinçle, can tende, akıl başta iken, dur durak dinlemeden, Allahtan razı olup onu razı etmenin yollarında ömür tüketelim.