
“Hikmet kelimesi, “ha-ke-me” fiilinden türeyen bir mastardır.
H-k-m maddesi, fiil, mastar ve isim olarak Kur’an’da 210 defa,hikmet şekliyle ise 20 yerde geçmektedir.
Hikmet; hüküm, hâkimiyet, hükümet, mahkeme, muhakeme, ihkam, hakem gibi kelimelerle aynı köktendir. Lügatte; herhangi bir şeyi ıslah için menetmek, sakındırmak, alıkoymak, zapt etmek, tutmak, emretmek gibi manaları içermektedir. Araplar tarafından bu fiilin mastarı olan hüküm, atın gemine ve atı gemlemeye verilen addır. Bu manasıyla bir güç, tahakküm, karar verme, egemenlik ifade eder. Aynı şekilde bu fiil, insanı yanlıştan, kötüden menetmek manasına da kullanılıyordu. Yargıç veya hükmedene bu özelliğinden dolayı hakem denmiştir. Hakem, hükmeder, lehte veya aleyhte yargılayıp sonuçlandırır. Bu kelimeler insan için kullanıldığında, kişinin dini ve dünyası için her türlü zararlı düşünce, alışkanlık ve davranışlardan sakınması manasındadır.
H-k-m ’den türeyen ‘hakeme tün’ kelimesi yüzün ön kısmı, alnı,başı anlamında, mecazi olarak da şan, şeref ve makam anlamında kullanılmaktadır. Birçok hadiste bu şekliyle kullanılmıştır. Hâkim, âlim ve hikmet sahibi, işleri sağlam yapan doğru görüşe sahip akıllı kimse olup kendisini nefsanî arzulardan alıkoyan filozof kimse diye tanımlanmaktadır. Ayrıca yargıç, hüküm koyan manalarına da gelir. Eşyayı layık olduğu yere koyan, tecrübelerin olgunlaştırdığı, sanatının inceliklerine ve estetiğine dikkat ederek iş yapan kimseye de hakim denir. İslam öncesi kaynaklarda, hâkim, geçmiş tecrübelerinden genel doğruyu veya davranış düsturunu çıkarma kabiliyeti olan ve dolayısıyla bunlardan yararlanabilen, herhangi bir durumda bir çıkış yolu bulabilen kimseye deniyordu.
Ayrıca bilginin kendisi değil, fakat onu uygulama ve söyleme Kabiliyeti insanı hâkim yapardı. Yine önemli unsurlardan birisi, konuşmanın uygun olmadığı durumlarda vakur bir sessizlik hikmet olarak tanımlanmıştı.
Özetle hikmet, her şeyi kendisine yakışan biçimde yerine koymaktır ki, bu da işte isabetlilik ve uygunluğu gerektirdiği gibi, her türlü akılsızlıktan, nefsi davranışlardan sakınarak, makul, isabetli ve doğru görüşe sahip olmak ve adaleti gerçekleştirmektir.”
Zira adaletin en makul tanımı da “ Bir şeyi ait olduğu yere koymaktır.” Emaneti ehline teslim etmek, hükümde adaleti gerçekleştirmek, görüş düşünce ve kararlarda isabet kaydetmek, eşyanın tabiatına uygun davranmak insandaki hikmetin tezahürleridir.
– Liderlik ile Hikmetli davranmak arasında şöyle bir ilişki kurmak mümkündür:
Yukarıda tanım ve tezahürlerini vermeye çalıştığımız “Hikmetli davranmak” herkesten çok bir toplumun liderliğini yüklenmiş olan kimseye daha çok yakışır. Adalet güzeldir. Kim yaparsa yapsın bu güzellik asla zayi olmaz. Fakat bir hâkimin adil olması daha güzel sonuçlar doğuracağı muhakkaktır. Liderin hikmet ehli olması da daha güzel sonuçları meydana getirecek bir güzelliktir. Kararlarındaki isabetlilik, işleri en uygun şekliyle çözüme götürmesi, fikrin tabiatına uygun davranması, toplumla ilişkilerini aklıselim ile halletmesi onun liderliğini pekiştirir ve karizma sahibi bir lider konumuna yükseltir.
Bu şu anlama gelmemeli, liderin aldığı kararlar herkesi memnun edecek, kimsenin aleyhine olmayacak, lider hiç hata yapmayacak, hiç muhalifi olmayacak, herkes onun kararlarının doğruluğunu bir bakışta anlayacak ve teslim olacak! Hiçbir zaman ve zeminde kimse için böyle bir şey beklenemez. Allah’ın elçileri için bile toplum böyle bir davranış sergilememiştir. Her düşüncenin muhalifi olduğu gibi, her Liderin isteyeni ve istemeyeni de bulunacaktır. İsabet ettiği görüşleri olduğu gibi yanılgıları da olacaktır. Zaferleri olduğu gibi yenilgileri de olacaktır. Sonuçta hak üzerinde olduğundan ve samimiyetinden emin isek onunla birlikte felaketlerin üzerine yürümeye devam etmeliyiz ki, hakkın galibiyeti gerçekleşmiş olsun.
Allahın resulü bile içtihatlarının bir kısmında ilahi iradeye uygun düşmediğinden Allah tarafından vahiyle düzeltilmiştir. Bu düzeltilme sadece resule özgü bir şanstır. Ondan başka sı için böyle bir şey söz konusu olamaz çünkü Allah sadece elçilerine vahyetmiş, sadece elçilerini insanlara örnek göstermiştir. Ayrıca vahyin tamamı hikmettir: “Elif. Lâm. Râ. İşte bunlar hikmet dolu Kitab’ın ayetleridir.”(Yunus 10/1) buyrulmaktadır. Bu nedenle Allah’ın vahyine muhatap olan Elçiler en hikmetli olan insanlardır. Ondan sonra da en çok Kur’an’ı özümsemiş inanlar gelmektedir. Çünkü hikmetin kaynağı Kur’an’dır. İnsan ne kadar Kur’an’a uygun iş yapıyor, ne kadar uygun hüküm veriyor ve ne kadar uygun konuşuyorsa, o kadar hikmetli insan demektir.