İnsanları hak yoldan saptıranlar ve durumları
SORU:: Ben anladım ki, ” Kuran bizden tarihin yükünü kaldırmak istiyor: “Ankebut 13 Nahl 25 Nisa 85 de ki gibi. Yani ben insanları saptırırsam çok kötü yükler yükleneceğim, mesele ülkücülüğü övüp insanları ülkücü, laikliği övüp insanları laik, sosyalizmi överek insanları sosyalist yaparsam bu saptırdıklarımın sürekli günahını yükleneceğim. Peki Hz Muhammedi kabul etmeyenler veya “kabul etmeseniz de olur” diyenler insanları saptırmış olmuyor mu?
CEVAP : Bahsetmiş olduğunuz ayetlerin mesajı sorunuzun cevabını çok açık bir şekilde vermektedir. Elbette insan kendi amelinden hesaba çekilecektir. Bu başkalarını doğruya ulaştırmak için yapıldıysa mükafatını, yanlışa düşürmek için gayret edildiyse mücazatını görecektir. Allah bunun örneğini kafirler üzerinden bize şöyle göstermektedir
“Onlara: Rabbiniz ne indirdi? denildiği zaman, «Öncekilerin masallarını» derler. Böylece kıyamet günü kendi günahlarını tam olarak, bilmeden saptırdıkları kimselerin günahlarını kısmen yüklenirler. Dikkat edin, yüklendikleri yük ne kötüdür!” (16/24-25) Burada kısmen yüklenmelerinin sebebi, bu işe mudahil oldukları kadar sorumluluk yüklenmiş olmalarındandır. Yapılan işte yapanın hiç günahı yok demek değildir. Onun da aklını kullanması, düşünüp taşınması gerekirdi.
“Bir de küfredenler o iman etmiş olanlara: «Bizim yolumuza uyun, biz de sizin günahlarınızı yüklenelim!» dediler. Oysa onlar, onların günahlarından hiçbir şey yüklenecek değillerdir ve onlar kesinlikle yalancıdırlar.”
“Elbette kendi yüklerini, kendi yükleriyle birlikte nice yükleri taşıyacaklar ve uydurup durdukları şeylerden kıyamet günü mutlaka sorguya çekileceklerdir.” (29/12-13)
Her hangi bir işe teşvikin ötesinde insan, aracılık ettiği işlerden de bir pay sahibi olacaktır:
“ Kim güzel bir işte aracılık ederse, ona o işin sevabından bir pay vardır. Kim de kötü bir şeyde aracılık yaparsa, ona da o kötülükten bir pay vardır. Allah her şeyi gözetip karşılığını verir.” (4/85)
Hal böyle olunca bilerek saptırmak İhanet, Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığı halde karanlığa taş atar gibi zanlarıyla insanları saptırmakta cehaletlerinden olmaktadır. Sonuç olarak fazla fark etmemektedir. İnsan haddini aşmış, ihtiraslarının ve cehaletinin kurbanı olmuştur. Şimdi bu işleri yapanlar görsel medyanın gözdeleridir. Kimi Allah’ ile aldatıyor, kimi peygamberle. “Dine karşı din” anlayışının bir uzantısı olarak hakikat yerine hurafe, Allah’ın ayetleri yerine rüya ve hikayelerle yeni bir din / (anlayışı) oluşturuyorlar.Allah’ın değişmez ayetlerini dillerine dolayıp tartışarak toplumda bu hükümlerin hürmetini bitiriyorlar. Bunların durdukları yer, teşhir ettikleri anlayış mahkumiyetlerinin belgesi olarak yeterlidir. İşte bunlar kendi fiillerinin yükünü taşıdığı gibi, bilerek bilmeyerek saptırdıkları kimselerin yükünden paylarına düşeni de taşıyacaklardır. İnanıyoruz ki, Allah hesap günü bunların da yakasını bırakmayacaktır.
“Son peygamberi kabul etmeseniz de olur” anlayışının gündeme taşınmasında oryantalizmin, misyonerliğin ve bunların eşliğinde küresel emperyalizmin parmağının olduğunu düşünüyoruz. Allah’ın elçisini kabul etmeyenin Allah ile ilgisinin olamayacağı gayet açıktır. Bu kendi hevasını ilah edinmekten başka bir şey değildir. Peygamberi kabul etmeyip Allah’ı sevdiklerini söyleyen kureyşli müşriklere Allah şöyle cevap vermişti:
“De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız hemen bana uyun ki Allah da sizleri sevsin ve günahlarınızı bağışlasın; Allah, daima bağışlayan ve esirgeyendir.” (3/31) Şimdi kendini ehli kitap sayanlar için de Allah şöyle buyuruyor:
“Yanlarındaki Tevrat ve İncil’de yazılı buldukları o elçiye, o ümmî Peygamber’e uyarlar. İşte o Peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten men eder, onlara temiz şeyleri helâl, pis şeyleri haram kılar. Ağırlıklarını ve üzerlerindeki zincirleri indirir. O Peygamber’e inanıp ona saygı gösteren, ona yardım eden ve onunla birlikte gönderilen nûr’a (Kur ‘ana) uyarlar. İşte kurtuluşa erenler onlardır.” (7/157) Allah’ın elçisini kabul etmeyenleri Allah da kabul etmeyecektir.