Kandiller ve Yılbaşı
GÜNCELLEME: Bu yazı daha önce 29 mart 2017 tarihinde sitemizde yayınlanmıştır
Allah’ın elçisi yaşıyorken müslümanlar Onun yaş gününü veya doğum gününü kutlamazlardı. Böyle bir âdet Onun vefatından sonrası için de söz konusu olmamıştı. İslama taşınan islam dışı kültürlerin getirildiği teressübâttan olarak böylesi günler daha sonraki yıllarda müslümanların aralarında yayılmaya ve yerleştirilmeye başlandı.
GÜNCELLEME: bu yazı 29 mart 2017 tarihinde sitemizde yayınlanmıştı
Ercüment ÖZKAN/Yeni Yüzyıl; 7/1/1995
Kendilerini Müslüman olarak tanımlayan kimselerin asırlardan beri muhtelif tarihleri çeşitli isimlerle andıkları ve bu tarihlere özel önem atfettikleri bilinir. Bunlara genel olarak Kandil, özel olarak da Miraç, Mevlut, Berat, Regâib, Kadir gibi isimler verilmiş ve özel isimleriyle anılmaktadırlar. İsimlerinden anlaşılacağı gibi kimisi peygamberin doğumu, kimisi Kur’an’da geçmeyen yine peygamberi göklere çıkararak Allah’la bizzat görüşmesi, kimisi Kur’an’ın indiği geceye izafe edilmiş, kimisi de insanların (müslümanların) günahlarının affedileceği gece gibi anlamlar kazandırılmış anma günleri olarak bilinmekte ve anılmaktadırlar. Bu isimleri taşıyanlar müslümanlar arasında anılırlar iken, Yılbaşı gecesi gibi neye dayandığının yine bilinmediği fakat hıristiyan dünyasınca anılan günler de batı siyâsi hegemonyasının müslümanların ülkelerinde varlığını bütün ağırlığı ile hissettirmeye başlamasından bu yana bir hıristiyan geleneği olduğu halde anılmakta veya kutlanmaktadır.
Kutlamak, takdis etmek manasındadır ki hangi dine ait bir kutlama ise o dinin esaslarını belirlediği günler geceler söz konusu olur. Bu tanımdan sonra baktığımızda İslam dininde Kurban Bayramı, Ramazan Bayramı ve haftalık bayram diyebileceğimiz toplantı günleri (Cuma günleri) bulunmaktadır. Bunların dışında Allah’a kulluğun yoğunluğunun kendilerinde toplandığı ne bir gün ne de bir gece bulunmaktadır. –
Allah’ın elçisi yaşıyorken müslümanlar Onun yaş gününü veya doğum gününü kutlamazlardı. Böyle bir âdet Onun vefatından sonrası için de söz konusu olmamıştı. İslama taşınan islam dışı kültürlerin getirildiği teressübâttan olarak böylesi günler daha sonraki yıllarda müslümanların aralarında yayılmaya ve yerleştirilmeye başlandı.
Kadir Gecesinin, diğer gecelerden hiçbir farkı yoktur. Nasıl diğer geceler Allah’ın ise ve her gece müslüman Allah’ı razı etmek durumunda ise, o gecelerden bir gece olarak da Kadir gecesi öyle bilinmelidir. Bu gecenin öneminden bahseden (97/1-5) âyetlerde Kur’an’ın bu gecede indirildiği ve bu gecede ‘her iş hakkında bir takım emirler alarak melekler ve ruh’un yere indiği, bu gecenin selamet ve esenlik’ gecesi olduğu yazılıdır. Bu gecede Allah’a kulluk etmekle, bir başka gecede kulluk etmek arasında sevab bakımından hiçbir fark yoktur. Hem Allah kullarından bazı gün veya gecelerde yoğun olarak kulluk etmelerini, bazılarını ise es geçebileceklerini asla söylememekte, istikrarlı ve aşırı gitmeyen bir kulluğu bütün hayatlarında göstermeleri gerektiğini belirtmektedir.
Adından da anlaşılacağı gibi ‘Kandil’ hıristiyanlıktan gelmedir. İslamla alakası yoktur. Zayıf rivayetlere dayanmaktadır ve itibar edilmez bu rivayetlere.. Din, özellikle de İslam bir hayatı bütünüyle, istikrarlı bir şekilde ve bilinçli olarak, aşırı da gitmeden Allah’a kulluk etmeyi, Allah’ı razı etmeyi hedeflemiştir. Bu konuda Allah kulları ile arasındaki ilişkileri düzenlemeyi bizzat üzerine aldığından, ruhban sınıfına yer kalmamış ve bu sebeble de ruhbanlık islamda reddedilmiştir.
Bir müslümanın kadın olsun erkek olsun kaçındığı bir haram sebebiyle kazanacağı sevab hangi gün veya gece olursa olsun değişmeyeceği gibi, yerine getirdiği bir farzın da sevabı hangi gün veya gece olursa olsun aynıdır. İslam, insanda istikrar istiyor. Bunun içindir ki çok tanrılı dinlerde olduğu gibi formelliklere boğulmuş, ibadetleri belirli gün ve vakitlere yığılmış değildir.
Din islam olunca kurallarını belirleme konusunda Allah’ın dışında hiçbir yetkili kural koyucusu yoktur islâmm. Hüküm koymada da Allah, ortak kabul etmemektedir. Kendi içinden kimi kimselerin hurafeler üretmesine izin vermediği gibi, kendi dışından gelecek hurafelere de asla sıcak bakıp, izin vermez, müslümanım diyenler izin verseler de.. Dini, Allah’a has kılmanın anlamı budur.
Yılbaşı kutlamaları da bir hurafedir. Üstelik de haram işlenerek yaşanan belirli bir günün adıdır. İnsanlar haram işlemek için değil, belirli günleri, hiçbir günü seçmemelidif. Bütün hayatı boyunca, yaşam tarzında haram bulundurmamaya, farzları
terketmemeye çalışmalıdır. ‘Büyük günahlardan hayat boyunca kaçınılmaya çalışılması halinde Allah küçük günahlarımızı örteceği’ (4/31) ne söz vermektedir.
Kendi dünya görüşü ve buna dayalı yaşam tarzını gereği gibi bilmeyen, bildiği halde gereklerini yerine getirmeyenlerde meydana gelecek kişilik bozuklukları kendine güvensizlikten başlayarak başkalarına da güvensizlik verir ve meydana gelen boşluk yabancı düşünce, kuruntu ve kavramlarla dolar.
Bu toplumun en az iki yüz seneden beri içine düştüğü ve daha önceki yüzyılların getirişi olan kendini anlama, dinini ana kaynağı Kur’an’dan kavrama ve yaşama geçirmedeki esaslı yanlışları sonuçta bugünkü hâle gelmemizi kaçınılmaz kılmıştır.
İçi boş, bit yeniği buğdaylar gibi olanlardan ancak emperyalizme yem olanlar çıkar. Nasıl ki bit yeniği buğdaydan un olmaz; ekmek, börek, çörek olmaz ve ancak hayvan yemi/kepek olursa, tıpkı onun gibi…
İnsanımız düşündüklerinin ve yaptıklarının sağlamasını yapmadıkça, kendilerinden öncekilerden kalan mirasa göre yaşayıp, bu mirası mahiyetine bakmadan korumaya çalıştıkça bozuklarını atıp, sağlamlarını muhafazayı düşünmedikçe bugün şikayet ettiği halinden asla kurtulamıyacaktır.
Sorun, insan sorunudur. İnsanın kendi gerçeğini bilmesi sorunudur. Tabiatı bilmesi, eşyanın özelliklerini, insanın fıtratını bilmesi ve gereğine göre hareket etmesi sorunudur.