GenelMektuplara Cevap

Muhtelif eserlere giren müşkül ayetler aslında Kur’an’da var mı?

SORU:  Muhtelif eserlere giren müşkül ayetler aslında Kur’an’da var mı yoksa kasten veya şuursuzca insanlar mı müşkül vaziyete getirmiştir?

CEVAP: Tefsir usulü kitaplarında müşkül’ün tanımı şöyle yapılmaktadır: Kur’an’ı kerimde ayetler arasında ihtilaf ve tenakuz gibi görünen durumlara Müşkül -ül Kur’an denilmektedir. Ancak böyle bir şeyin Kur’an için düşünülmesi şu ayet ile çelişmektedir:

“Onlar hâlâ Kur’an’ı gereği gibi düşünüp anlamaya çalışmazlar mı? Eğer o Allah’tan başkası tarafından indirilmiş olsaydı mutlaka onda birçok çelişkiler bulurlardı.” (Nisa 4/82)

Şimdi bunun üzerine söz edilebilir mi? Allah Teala  kitabı için çelişki yoktur buyuracak, insanlar onun ayetleri arasında çelişkiden bahsedecek!.. Bu asla mümkün değildir. İnsanlar kusuru kendilerinde aramaları gerekir. Bunu örnekler üzerinde mütalaa edersek daha iyi anlaşılacaktır.

Bakara suresinin 51. Ayeti ile Araf suresinin 142. Ayeti arasında çelişkiden bahsedilmektedir. Ayetler şöyle:

“Musa’ya otuz gece vade verdik. Sonra bunu on ile tamamladık. Böylece Rabbinin tayin ettiği vakit, kırk gece olarak tamamlandı. Musa kardeşi Harun’a dedi ki: Kavmim içinde, benim yerime geç. Islah et ve fesatçıların yoluna uyma.” (Araf 7/142)

“Hani Musa ile kırk geceliğine sözleşmiştik de siz onun arkasından buzağıyı ilâh edinerek zalimlerden olmuştunuz.” (Bakara 2/51)

Ayetlerin ifade etmiş olduğu manaya dikkat edilirse, birinci ayette sözleşmenin yapılış aşamasındaki oluşumun nasıl gerçekleştiğinden bahsediyor. İkinci ayette ise, bu olay olup bittikten sonra Musa (as)’ın toplam olarak kalmış olduğu süreden bahsediliyor. Dolayısı ile sonuçta bir değişiklik yoktur. Her iki halde de turda kalış süresi kırk gecedir.

Bir başka örnek Nisa suresinin 3. Ayeti lile 129. Ayeti arasında olduğu ifade edilmektedir. Ayetler şöyle:

“Eğer, velisi olduğunuz mal sahibi yetim kızlarla evlenmekle onlara haksızlık yapmaktan korkarsanız onlarla değil, hoşunuza giden başka kadınlarla iki, üç ve dörde kadar evlenebilirsiniz; şayet, aralarında adaletsizlik yapmaktan korkarsanız bir tane almalısınız veya sahip olduğunuz ile yetinmelisiniz. Doğru yoldan sapmamanız için en uygunu budur.” (Nisa 4/3)

“Eğer bir kadın kocasının geçimsizliğinden yahut kendisinden yüz çevirmesinden endişe ederse, aralarında bir sulh yapmalarında, onlara bir günah yoktur. Sulh hep hayırlıdır. Zaten nefisler kıskançlığa hazırdır. Eğer iyi geçinir ve geçimsizlikten sakınırsanız, şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.”

“Üzerine düşüp uğraşsanız da kadınlar arasında âdil davranmaya güç yetiremezsiniz; bari birisine tamamen kapılıp da diğerini askıya alınmış gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir, günahtan sakınırsanız Allah şüphesiz çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.”

“Eğer karı – koca birbirlerinden ayrılacak olurlarsa, Allah, onların her birini geniş lütfüyle muhtaç bırakmaz. Allah’ın lütfü geniştir, hikmeti büyüktür.”(Nisa 4/128-130)

Burada birinci ayette(Nisa 4/3) eşler arasındaki adalet, hukuki yönden her birine eşit davranmak. Yani elinde olan imkânları her birine eşit şekilde tevdi etmektir. Aynı zamanda bu muamele hayatın normal seyri içerisinde devamı halindeki bir durum iken;(Nisa 4/ 129.) Ayette bahsedilen adalet ise bir önceki ve bir sonraki ayetleri de konuyla birleştirerek okuduğunuzda eşlerin kavgalı hale gelmiş oldukları bir ortamı hatta boşanmaya varan ayrılığın arifesinden bahsedilmektedir. Artık bu durumda siz ne kadar adil davransanız da karşı taraf bunu öyle görmeyecektir. Çünkü araya nefisler girmiştir artık. Nefisler ise “kıskançlığa meyyaldir” ifadesiyle açıklanmaktadır. Ayrıca burada bahsedilen adalet ise insanın gönlünde olan “sevgi” konusundaki adaletten bahsedilmektedir. Eğer kastedilen hukuki yönden eşitlik olsaydı Allah, “Ne kadar hırs gösterseniz de kadınlar arasında adil olmaya güç yetiremezsiniz” buyurmazdı. Bunun eşit şekilde sevgi ve muhabbet olduğunu göstermektedir. Yoksa olay fiziksel ve davranışsal bir eşitlik olsa, insan bunu yapmaya güç yetirir. Ancak insan gönlüne duygularına güç yetiremez. Kadınların fiziki güzellikleri farklı olduğu gibi, ahlaki güzellikleri de farklı olabilir. Bu da gönüldeki sevgi ve muhabbeti farklı kılar. Sizde bunu eşitlemeye güç yetiremezsiniz. Bunu Hz. Yakub’un oğullarından Yusuf (as)olan sevgisi ile,   Muhammed (as)’ın Hz. Hatice Validemize olan sevgisinde görüyoruz. Hz. Aişe validemiz, Hz. Hatice (ra)  için: Peygamberimizin eşleri arasında hayatta olmamasına rağmen en çok Hz. Hatice Validemizi kıskandığını”  ifade etmiştir. Bu ne demektir? Peygamberimiz ilk eşi ve çocuklarının annesi olan Hatice validemize olan sevgi ve saygısını her zaman ifade etmiş olmalı ki onu kıskanmıştır. Ancak hanımları arasında hukuken eşit davranmaya ömrünün son gününe kadar devam etmiştir. İrtihaliyle sonlanan hastalığı günlerinde diğer hanımlarının iznini alarak Hz. Aişe validemizin odasında kalmıştır.

Ayrıca, “Bari birisine tamamen kapılıp da diğerini askıya alınmış gibi bırakmayın” ibaresi de bunun gönül boyutuna delalet ettiğini göstermektedir. Dolayısı ile iki ayet arasında bir çelişki yoktur. Diğer ayetleri değerlendirirken de, ayetlerin siyak ve sibakını, konuya taalluk eden ayetlerin tamamını göz önünde bulundurarak değerlendirmemiz gerekmektedir. Bizim için Rabbimizin Nisa suresi 82. Ayetindeki şahadeti yeterlidir. Bütün varlığımızla iman ediyoruz ki bu kitapta çelişki yoktur.            Birde surenin 3. Ayetindeki “ev” edatına “veya” anlamı yerine “yani” anlamı daha uygun düşmektedir. “ma meleket eymanüküm” lafzı cariye olarak değerlendirilmiştir. Burayı cariye olarak aldığımız takdirde, hür insanları birden fazla hür kadınlarla evlendikleri takdirde aralarında adalet yapmaktan korkarsanız, cariyelerle evlenin demek olur ki, bunu Allah sadece hür kadınlarla evlenmeye gücü yetmeyen erkekler için şartlı olarak müsaade etmiştir. Zinaya düşme korkusu olmayanların da cariye ile evlenmeye mecbur etmeden sabretmelerinin kendileri için daha hayırlı olacağını bildirmiştir. Aşağıdaki ayeti dikkatlice okuduğumuzda bunu göreceksiniz. ( “Ma meleket eymenüküm” her yerde cariye demek değildir. “ Malınızdan mihrini vererek sahip olduğunuz zevceniz anlamında da kullanılmaktadır. )

“Sizden her kim hür mümin kadınları nikâh edecek bir zenginliğe gücü yetmiyorsa, ona da ellerinizin altındaki mümin cariyelerinizden efendilerinin rızası ile nikâhlayın. Allah sizin imanınızı daha iyi bilir. Siz birbirinizdensiniz. O halde sahiplerinin izni ile ve mehirlerini örfe göre vermek suretiyle cariyelerden iffetli olan, zina etmeyen, dost da edinmeyenlerle evlenin. Evlendikten sonra bir fuhuş yaparlarsa, o vakit hür kadınlar hakkında gerekli bulunan cezanın yarısını verin. Bu hükümler, içinizden günah işlemekten korkanlaradır Sabretmeniz ise, sizin için daha hayırlıdır. Allah Gafurdur, Rahimdir (çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir). (Nisa 4/25)

Bu ayette görüldüğü gibi cariyelerle evliliğin belli şartları vardır. Bu şartlara sahip olanlar içindir bu ruhsat herkes için değil.

Daha Fazla

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi Çekebilir

Kapalı