GenelYazarlardanYazılar

Mü’min Kişiliğin İnşâsında İbadet Eğitiminin Rolü

Yeryüzünüzün seçebilme yeteneğine sahip tek varlığı insandır. İnsan bu yeteneği sayesinde tercihte / tercihlerde bulunur ve bu tercihleri onu hayatta sorumlu kılar.  İnsanın hayatta yaptığı en önemli tercihi, inanç tercihidir. Çünkü inanç bir insanın hayatını anlamlı kılan, yaşamına değer katan, evreni ve içindeki her şeyi belli bir anlam çerçevesinde bir yere oturtmasını sağlayan en temel unsurdur. Bir bakıma inanç insanın hayatının anlamıdır. İnsan seçebilme gücünü kullanarak bir tercihte bulunur, hayatını da bu tercihin gereksinimlerine göre düzenler. Kulun inanç tercihi noktasında özgür bırakılışını Rabbimiz Bakara Suresi 256. Ayette şöyle ifade ediyor: “Dinde zorlama yoktur. Artık hakla batıl birbirinden ayrılmıştır…” Bu ayetten de anlaşılabileceği gibi Allah yarattığı kullarının inanç tercihlerine asla müdahale etmiyor, kullarına, doğru yolun / Allah’ın razı olduğu yolun ne olduğunu da gösteriyor; ancak kullarını bu tercihlerinde özgür bırakıyor.

Mü’min, tercihini bu özgür irade çerçevesinde ilahi iman ekseninde yapmış olan insan tipidir. O iradesini Allah’a râm etmiş, O’nun kendisi için uygun gördüğü yaşam tarzını hayatının mihengi kılmıştır. Allah yolunu tercih eden kişinin nasıl bir kişilik oluşturacağını,  nasıl yaşayacağını; hayatı nasıl ve hangi ibadetlerle donatacağını yine O belirlemiştir. Mü’min’lerin yeryüzündeki yegane amacı Allah’ı razı etmek ve O’nun razı olduğu bir kul olabilmenin mücadelesini vermektir. Mü’min Allah’ı nasıl razı edebileceğini yine onun gönderdiği kitaptan öğrenecek, peygamberinin uyguladığı şekilde de hayatına aksettirerek örnek bir tip olacaktır.

Allah, “ Ben insanları ve cinleri ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.” (51/56) derken O’nun muradı acaba kullarının ibadetine ihtiyacı olduğundan mıydı; yoksa ibadete ihtiyacı olan bizler miydik? Allah’ın  elbette kimsenin ibadetine ihtiyacı yoktur. İbadete ihtiyacı olan gerçekte bizleriz. Çünkü insanın fıtratında bir şeye inanmak ve yüce bir güce kul olma ihtiyacı vardır. İnsanı yaratan, insanın bu ihtiyacını bildiğinden Mü’min’lere ibadet sorumluluğu yüklemiştir.

İbadet çok geniş kapsamlı bir kavramdır ve ibadetlerle ilgili Kur’an’da bazen özel, bazense genel anlamda kullanılmış onlarca ayet vardır. Bütün bu ayetler gösteriyor ki Allah ibadetler aracılığıyla Mü’min kullarını muhatap alıyor ve onlarla direkt olarak iletişim kuruyor. İbadetlerin tamamının Allah’ın hem bireysel, hem ailevi, hem de toplumsal anlamda Mü’min’leri  eğitme amacı güttüğünü görüyoruz. Mü’min’ler ibadetler aracılığıyla yaratanla sürekli iletişim halindeler ve ibadetler Mü’min’nin, hayatına Allah’ı dahil ettiğinin somut göstergeleridir. Mü’min ibadet bilinciyle hayatının her alanına Allah’ı dahil ettiğinin farkında olarak hareket eder.

Allah Mü’min’lerin kendisine nasıl kulluk edeceklerini bildirdiğinden kulların kendilerine göre kulluk yolları icat etmeleri samimi de olsalar bir sapkınlıktır. Bize düşen O’nun bizim için belirlediği ibadet yollarına uymak ve onları hayata uygulamaktır. Amacımız Allah’ı razı etmekse – ki öyle- o halde O’nun bizim için belirlediği ölçülere uymak ana hedefimiz olmalıdır.

Rabbimiz, “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının, O’na yaklaşmaya vesile arayın ve O’nun yolunda cihad edin ki kurtuluşa eresiniz.” (5/35) buyuruyor.

İbadetler kulu Allah’a yaklaştıran / yakınlaştıran araçlardır. İnsan doğru bir hedefe ancak doğru araçlarla ulaşabilir. O halde Mü’min’ler Alllah’la iletişimlerini, Rabbimizin bizlere vahiyle bildirdiği tüm ibadet şekillerini hayatta tatbik ederek yerine getirmekle sağlıklı bir şekilde gerçekleştirebilirler.  Mü’min’ler hayatlarında çelişkiler barındıramazlar. Çünkü ibadetler onların günlük hayatlarında uyanık kalmalarını sağlar.  İbadetler Mü’min kişiliğin oluşum sürecinde önemli rol oynar. Allah’la sürekli iletişim halinde olduğunun bilincinde olan Mü’min’ler  Allah’ın yasakladığı hangi şeylere eğilim gösterme / yapma cesareti gösterebilir ki? Mü’min’ler bilirler ki Allah’ın haram kıldığı bütün emirler çiğnendiği takdirde Mü’min kişiliğe zarar verir. Haramlardan uzak durma ve farzları yerine getirme konusunda dikkatli davranır ve asla nefsinin cazibesine uyarak Allah’ın nehiylerini eğip bükme, keyfi yorumlama eğilimi içerisine asla girmez. Bilir ki yüreğine, vicdanına ve hayatına hakim olan Allah onu böyle bir tavır içerisine girmekten onu men etmiştir. İbadeti Mü’min kişiliğin bir oluşum süreci gibi okuyan, algılayan kişi dünyalık adına ahiretini tarumar etme cesaretini asla gösteremez.

Doğru bir inanç, doğru bir düşünce; doğru bir düşünce ise doğru bir yaşam tarzı demektir. Mü’min ‘doğru inanç ve doğru düşünce’ temelini sağlam atmış kişi olduğundan onun hayatı İslam inanç sisteminin somut bir göstergesidir. O Kur’an’ı ahlak edinmiş, ahlakını Kur’an’la şekillendirmiştir.  İslam düşmanlarına karşı kullanabileceğimiz yegane silahımız mü’mince bir hayatın örnekliğini ortaya koymaktır. Namazımız, giyim kuşamımız, toplumsal ilişkilerimiz, ticaretimiz vb. ibadet hayatımızın doğal bir tezahürü olmalıdır. İnsan fıtratı, iddialarının aksini yaşayana itibar etmez. İddialar ancak ispatlandığında bir değer ve anlam ifade eder. İbadetlerimiz ve onun tezahürlerinin ortaya çıkardığı sonuçlar bizim kimliğimizin aynası olacaktır.

 “Sana indirilen Kitabı oku, namazı dosdoğru kıl! Gerçekten namaz çirkin utanmazlıklardan ve kötülüklerden alı koyar…”(29/45) Kitabı okumak, Mü’min’ce bir eğitimin temel taşıdır. Cehaletten kurtulmak, vahyin aydınlığında yol almak, bilgi ve bilinç üretebilmek ve Mü’min’ce bir örneklik ortaya koymak öncelikle Kitabı okumakla mümkün olabilir. Çünkü kişi bilmediğini nasıl yaşayabilir ki? Okumayan kendi kör karanlığı içinde debelenir durur ve sadece cehalet üretir. Namaz eğitimi ise Mü’min’in günlük hayat içerisinde onu Allah’a yaklaştıran en dinamik bağdır. Mü’min namazla toplumsal hayatta tanınır ve örnekliğini namazla ilan eder. Diyebiliriz ki namaz Mü’min kişiliğin toplumdaki aynasıdır. Namazın dosdoğru olması ve Mü’min’leri sakındırması Allah’ın belirlediği sınırlara uymakla mümkündür. Kötülüklerden ve utanmazlıklardan alıkoymayan bir namaz anlayışı Allah katında bir değer ifade etmez.

Onlar namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda infak ederler.” (8/3) ayeti namazın koruyuculuğu ile birlikte Allah yolunda harcamanın Mü’min kişiliği oluşturan önemli bir eğitim aracı olarak sunulmuştur. İnfak etmek Mü’min’lerin cimrilik ve dünyevileşme hastalığına yakalanmalarının önündeki en önemli engeldir. Nefisler mal – mülk sevgisine eğilimli yaratılmışlardır. Tabiî olan bu durum tutku düzeyinde bir ilişkiye dönüşürse bu bir hastalıktır. Rabbimiz kullarının dünyevileşme hastalığını malî ibadet eğitimiyle engelliyor. Mü’min için mal – mülk elde etmek bir amaç değil Allah’ın va’di olan cenneti elde etme de bir araçtır. Bu önemli araç adam gibi değerlendirildiğinde Mü’min’e cennetin kapılarını açar; aksi takdirde en büyük kayıp yaşanır.

Kısacası ibadetler Allah’ın Mü’min kullarını kendi belirlediği ilkeler çerçevesinde eğitme yol ve yöntemleridir. Mü’min’ler eğer bu çerçevede bir ibadet algı ve anlayışa sahip olurlar ve ona uygun yaşarlarsa “ Yaşayan Kur’an” olurlar. Aksi takdirde kitap yüklü merkepler kategorisine dâhil olmak gibi bir sonuçla karşı karşıya kalırlar.

Sonuç olarak ibadetler hayatı Allah’ın sınırlarına uygun bir şekilde yaşama mücadelesidir. Kim hayatını böyle yaşar ve yaşanmasının mücadelesini verirse, Allah’ı razı eden, Allah’ın’da razı olduğu Mü’min kul olma şerefini elde eder.

Daha Fazla

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir