
Müslümanım Diyenler İslam Adına Yaşadıklarını Sorgulamalıdırlar (3)
Değerli okurlarım bundan önceki iki bölümde anlatabildiğim kadarıyla şunu ortaya koymaya çalıştım. Bugün yaşadığımız İslâmın , tarihde nasıl bir yere oturtulduğunu, bugün kü yaşanan İslâmi halimizi sorgulamaya çalışıyorum.
Son bölüme şöyle başlamak istiyorum. Kimse kusura bakmasın, bugün hangi İslâm yürürlükte ?
Farkındamıyız bilmem, biliyormusunuz bugünlerde , dünyada peygambersiz sadece Allah’ın var olduğu ,evrensel din olmasının çalışmalarını yapıyorlar. Evren ,gök, yer ,bitkiler, hayvanlar hoşgörü sevelim sevişelim ,sarılalım öpüşelim, İslâm ne ki , terör demek dünya kamuoyuna böyle lanse ediyorlar. Bizler hâlâ yüce kitabımızı anlamadığımız dilde çok güzel okuma yarışmaları coşku ve büyük heveslerle, seçkin büyük büyük alimler eşliğinde Avrupa’nın değişik ülkelerinde yarışmalar düzenlemekteler.
Bir nevi uyarı niteliğinde başlangıç yaptıkdan sonra ,neden böyle olunduğuna,neden böyle sonuçlara, ne günlere gelmişiz bu yaşanan adı İslâmın, dünyayı hele İslâm dünyamızı etkilemiş ne hale gelmişiz.
Şimdi esas meselemize dönelim; bilindiği üzere Muaviye halife seçilmiştir.
Muaviye’ ye biat etmeyenler, Hz, Ali’ yi halife kabul ederek onun tarafında saf tutmaya, topluluk oluşturmaya, iki topluluk olarak mücadeleye başlamışlar.
Şimdi bundan sonra Muaviyenin ,Emevi devleti yoluna nasıl girdiğini, nasıl strateji işlettiğini anlatmaya çalışacağım. Tabii olarak şimdi rakibi Hz .Ali’yle mücadeleyi planlayarak ,Hz .Ali’ ye savaş açma yollarını fitnelerle, ambargolarla Hz. Ali’ yi güçten düşürerek , bu arada kendi güçlenip devlet olma yolunda ilerlemek, yanına da yardakcılarını alıp ,oğlu Yezite ‘de büyük görevler vererek , kuracağı Emevi sultanlık çağını ortaya koymaktı.
Burada iki hususu da açıklamak istiyorum ; Hz .Ali ‘nin halifeliği elinden alındıktan sonra Hz .Ali ‘nin taraftar bulması , Hz .Ali ‘nin her zaman haktan, adaletten yana, fakir fukaranın haklarını savunması, adaletsiz olanlara mualif olmasından ,taraftarlar onu tercih etmişlerdir.Hz. Ali ‘nin siyasi anlayışı, insani yapısı itibariyle ,politik tutumu yoksul ve ezilenlerden yana koymuştur, bu da örgütlenmeyi zorunlu kılmıştır.Hakları yenilen ufak tefek kabileler de Hz .Ali ‘nin tarafında saf tutmuşlardır.Burada şu hususa da açıklık getirmem lâzım .
Ümeyyeoğulları ,öteden beri zaten zengindiler, sonradan müslüman olmuş olanlara , Peygamberimiz dahil , Hz. Ömer, Hz .Osman’ da onlara çok ganimetler dağıtmışlar, İslâma ısınsınlar, müslümanlara zarar vermesinler niyetiyle. Fakat bu durum Hz. Osman’ ın zamanında bayağı göze çarpmış, bunu gören küçük kabileler de Hz . Ali’nin tarafında, ezilen zayıflar ,köleler saf tutmuşlar. Bu açıklanan birinci husus , ikinci husus bir de hariciler taraftarları var, bunlar kendi aralarında bağımsız diyebileceğimiz bir gurup ,bu hariciler içinde bulundukları dönemin en radikal, en devrimci muhalefet gurubunu oluşturuyorlardı . Hariciler , Irak’ın Basra ve Küffe şehirlerinde yoğunlaşan ,örgütlenmeye çalışan ,Kuran’ı ezberleyen, ibadetlerine düşkünlükleri ile bilinen bir halk kitlesiydiler. Hz. Osman halifeliğinde ,ganimet dağılımında adil davranılmadığı için de, Hz .Osman ‘ın katlinde ,onların parmağının olduğu gelen rivayetler arasındadır.
Halifeliği ele alan Muaviye, zenginlik ,soy ,kabile gücünü kullanarak ,mualif olanları tehdit ,korku ,yıldırmayla susturuyor, bir çoklarını kendi tarafına geçiriyor , böylece gücüne güç katıyordu.Buraya ufak bir misal vermek istiyorum ; Hz .Ali ‘nin, işin ehli olan, Ziyad isimli birini, vali olarak atamıştı. Muaviye’nin babası Ebu Süfyan; ” bu Ziyad bizim nesebimizden senin kardeşin sayılır ” , demesi üzerine Muaviye, Ziyad ‘ı kendi tarafına çekerek onu kendine mücahit olarak, Muaviye idarecisi olarak, Muaviye karşıtı olan herkesi kılıçtan geçirmeye dayalı siyâset izlemiş. Bu Ziyad’ın oğlu Ubey Abdullah ‘da aynı babası gibi, aynı yolu takip etmiş , hatta Hz .Ali ‘nin oğlunu
Kerbela’da tam anlamıyla katletmiştir. İşte bu Muaviye zihniyetinde olan egemenlerin, zihniyetlerini de ortaya koymaktadır , bu da sebeplerin devamlılıklarını tarihsel ibret belgesidir. Bu zihniyet, o günden bu güne Muaviye ‘nin yanlılığını da ortaya koymaktadır. Muaviye güçlendikçe Mısır’ı ele geçirmeyi planlayarak daha önce Hz. Ali ‘nin atamış olduğu Hz. Ebubekir’in oğlu Muhammed Bin Ebubekiri ,Muaviye ‘nin kumandanı Amr Bin As komutasında ,Mısır’ı ele geçirdikten sonra öldürmüş,ölüsünü ölmüş eşeğin karnına koyarak yaktırmıştır.
Muaviye iktidarının ,siyasi niteliği ,idarecilerinin nevi şahsında görüldüğü üzre ,saltanat ,ganimet buna paralel baskı üçgeninde yaşam bulan bir anlayıştır. Onların yaptıkları o’dur budur ,yapılanlar adalet hakkaniyet gözetilmemiş her türlü oyun ve entrikalarla devlet haline gelmişler ve devleti aynı zihniyetle yönetmişler . Aynı zihniyet hala devam etmektedir….
Ekonomi alanında ,Muaviye zihniyetine baktığımızda bugün bu zihniyetin takipçileri ,özellikle günümüz ekonomi, politik ilişkilerde kendilerine yer bula- bilmek ,ekonomi yapısının fırsatlarından istifade edebilmek için , ne İslamcın mülk ,hâk ,adalet, bölüşüm, infak emirlerine uyarlar , ne de bu bağlamda bir istişare, bir tartışma içine girerler. Bırakın İslâm’ı, usul sahabeler gibi uygun yaşamayı, bu pratiği hayata geçirmek isteyenlere bile göz açtırmıyorlar. İnsanların gözlerinin içine baka baka, İslâmi holdingler , servet sahibi iş adamları olabiliyorlar. İşte bu tam bir Muaviye ,Emevi saltanatı devamlılığıdır.
Burada şuraya da değinmem gerekiyor ; Muaviye’ nin soy sop ganimet zenginliği ile elde ettiği gücünün yerleşmesinde , o zaman da mantar gibi biten hadis yazarlarının ,uydurma rivayetler, masal, hurafelerle Muaviye ‘ye methiye düzmelerinin payı çok çok büyüktür. Hele İmamı Azam Ebu Hanife’nin talebelerini mukâfatlandırarak, çıkarına olan fetvaları İmamı Azam’a izafe ederek söyletmiş ,bu şekilde de yerini sağlama almıştır. Aynı zamanda İmamı Azama’da yalanlarla eziyetler yaptıkları, tarih sayfalarında yazılıdır. Abbasiler ‘de İmamı Azamı rahat bırakmamışlar.
Şunu da vurgulamam lâzım ; hadis yazarlarının çokluğu Muaviye zamanında olduğu da dikkat çekicidir ,hatta hadislerinde de bir çok tutarsızlıklar da söz konusudur. Hadis fazlalıkları da ayrı bir konu … Hz .Ali peygamberimizin her zaman yanında olduğu halde ,en az hadis rivayetinin azlığı da dikkate değer.
Medine televizyonunda en çok Ebu Hureyre’nin hadislerinin çokluğu da büyük soru işaretidir. Bugün Sünni aleminde de en çok Ebu Hureyre’nin hadis rivayeti dillendirilmektedir, gelen rivayetlere göre Ebu Hureyre Peygamberimizin yanında çok az kalmıştır, nasıl oluyor da bu kadar hadis nakledebiliyor?
Muaviye her türlü hileye baş vurarak , yalanla dolanla bir devlet kurmuş, zulümle saltanat sürmüştür.
Bugün de ruhuna rahmet okuyan, okutturan bir zümre vardır . Adeta toz kondurmuyorlar. Ben bugün şunu anlıyorum , bugün yaşanan, adı İslâm olan yaşamın temelleri , kısacası bugün kü hali kurucusu , kurgulayıcısı Muaviye , Emevi devletiyle başlamış , sonra Abbasi devletiyle bilahere sultanlar, padişahlar ,krallar ,ağalar bugünlere gelinmiş. Bugün ortada iki İslâm var , birincisi ; kendi nefislerine uydurulmuş, zahmetsiz ,keyifli, emeksiz ,amelsiz ,banane , bana dokunmayan yılan bin yaşasın ,evimizde Kuran var , duvarda asılı, gelin sandığında saklı, bazı ayetler çerçevelenmiş evin muhtelif yerlerinde asılmış , çocukluğunda okumasını öğrenen çok az kimse cuma akşamları bir iki sayfa veya yasin süresini okudun mu ama ne okuduğunu bilmeden, sabun köpüğü gibi bir islâm… bir de Allah büyüktür’ü eklenildi mi El fatiha…
İkincisi; Elhamdülillah, Kuran’dan okuyup, okuduğunu anlayıp, hayatlarına güçleri yettiğince yaşamaya çalışan müslüman kardeşlerimiz, çok şükür vardır. Ne yazık ki bu kardeşlerimizi de en çok rahatsız eden ben müslümanım deyip,kendilerini sorgulamadan gerçek sıratılmüstekiym yolunda gidenlere cahillikleriyle saldırabiliyorlar.
Değerli okurlarım , kıyısından köşesinden kısa kısa ortaya koymaya çalıştığım üç bölümde anlatmak istediğim maksadımı , anlamış olduğunuza inanıyorum , Kitapımız Kuran’ı okuyarak yaşamımızı tarihimizi de inceleyip günümüze ışık tutarak , kendimizi sorgulamalı , Allah cc ‘nun dini İslâmı olsun, aksi halde Asr süresinin muhatabı olduklarından ,olup hüsrana uğrayanlardan olmayalım.
Şu açıklamayla da yazıma son vermek istiyorum . Yahudi gelmiş ,arap yarım adasının kalbine girmiş ,yerleşmiş , zülüm üstüne zülüm yapıyor , onlar bunu yapabilirler ,ellerindeki kendi inanışlarına göre yazılı metinleri var ” Şöyle ki bir yahudi olmayan ne kadar insan öldürürse cennetin en yüksek mertebesine erişecekler” , bir başka metin ” Yahudi olmayanlar yahudilerin köpekleridirler” , Yahudiler bu inançları için , var güçleriyle çalışıyorlar , dünyayı avuçlarına almışlar , dikkatinizi çekerim dünyada bir işçileri dahi yoktur. Bakmayın onların hıristiyanlara hoşgörünmelerine , onlardan yana gözüküp takiye yapıyorlar, onlar insanlığın düşmanıdırlar.
Şimdi şu soruyu sormamız gerekmez mi ? Üç bölümdür anlattığım Allah’a ve Resulüne inandığını söyleyen Muaviye zihniyeti, ve de bugün dahil. Muaviye sevicileri , o devirdeki Peygamber efendimizin ehli beydini kılıçtan keçirip kafalarını kesenler , onlara savaş açanlar nasıl oluyor da Allah diyor, Resül diyor, İslâm diyorlar, yahudilerden çok mu masumlar… Aklımızı başımıza alıp bu durumu düşüncelerimize sunuyorum. Onun için de sorgulamamız lazım diyorummm.
Kısacası şunu da eklemek istiyorum, dünyaya baktığımızda suçu şuna buna atmaya , tabirimi bağışlayın artık kıvırmayalım, bugün insanlık kan ağlıyorsa ki öyle , bunun sebebi ben müslümanım deyip, işin kolayına zahmetsiz, bilgisiz , hikâye ,masal , hurafelerle, gelenek kırıntılarıyla , şeyhle , şıhla , bir köşeye çekilip kafa sallayıp, tesbih çekmeyle tembel uyuşuk müslümanlar da ayan beyan ortadadır. Silkinip ayağa kalkmanın zamanıdır, Kuran’a sarılıp onu yaşam biçimi yapmadıkdan sonra dünya insanı müslümanım diyenler, boşuna şunun bunun peşine takılıp huzur beklemesinler. Hesabımızı acilen yapmamız lazım diye düşünüyor, düşünmeye davet ediyorum.
Düşünüp Kuran’a uyanlara selâm olsun!.. Selam ve dua ile