
Namazınız Size Neyi Emrediyor?
Allah’ın ilk insan ve ilk peygamber olan Hz. Adem a.s ile göndermeye başladığı dinin adı İslam’dır. En son gönderdiği dinin adının da İslam olduğu gibi. Adı İslam olan bu dinin bazı temel prensipleri vardır. Ki bunlar kesinlikle değişmemiştir. Biz bunlara dinin ana omurgaları da diyebiliriz. Bunlara birkaç örnek verecek olur isek: Tevhit ilkesi ki: Allah’tan başkasına kulluk etmemek, Allah’tan başkasına çağırmamak, her konuda Allah’ı birlemek ve yaratılmışlardan hiç birini hiçbir konuda Allah gibi görüp yetki vermemek. Allan’ın melek Cebrail ile elçisine getirdiklerine sımsıkı sarılmak ve bunları dininin esası olarak kabul etmek. Diğer bir değişmeyen ilke ise ahirete imandır. Kısaca dünyadaki yapıp ettiklerimizden bir gün hesaba çekileceğimize iman ederek yaşamaktır. Oruç ibadetini de örnek vermek suretiyle yazımıza konu olan hususu sizler ile paylaşalım.
Namaz ibadeti de Kuran’dan öğrendiklerimize göre Allah’ın ilk insandan başlayarak kıyamete kadar gelecek olan en son insandan istemiş olduğu temel ibadetlerden birisi olduğunu söylemek yanlış olmasa gerekir. Hangi peygamberin ne zaman ve hangi vakitlerde kaç rekât namaz kıldığı hususuna girerek konuyu esas amacından saptırmak ve konuyu sulandırmak isteyenlere bu yazının konusunun bu olmadığını hatırlatmakta fayda var. Zira onlar bir ümmet idi gelip geçtiler onların yaptıklarından sizleri sizlerin de yaptıklarından onları hesaba çekmeyeceğim buyuran rabbimiz bizlerden önce gelip geçenlerin durumunun geride kalanları ilgilendirmediğini onların işlerinin tamamen kendisine ait olduğunu belirterek bu kapıyı kapatmıştır. Onlardan ziyade kendi durumumuzu düşünmek ve ona göre yaşamak daha akıllı bir davranış olsa gerekir. Gün itibariyle kıldığımız namazların rekât ve vakitleri üzerinde yapılan tartışmaları ve ortaya konan görüşleri de ciddi delil ve argümanlardan yoksun temelsiz ve aynı zamanda popülist, fevri görüşler olarak değerlendirdiğimizi de çok açık ve net bir şekilde söylemekte sanırım fayda vardır. Zira Son Peygamber Hz. Muhammed as. On üç yılını Mekke’de kalan on yılını da Medine’de olmak üzere hiçbir tartışmaya ve kargaşaya meydan vermeyecek şekilde kendisine uyanlara bizzat imam hayatının son birkaç gününde ise cemaat olarak namaz kıldırmış veya kılmıştır. İslam ümmetinin yaşanılarak gelen ibadetlerinden birisi olan namaz konusundaki tartışmalar bu ümmete hiçbir şey kazandırmaz aksine var olan görüş ayrılıklarına bir yenisini eklemekten başka bir işe de yaramaz.
Yazımızın konusu namazın nasıl ve ne şekilde, hangi vakitlerde kaç rekât kılınmasından öte namazın kılan insanlar üzerinde meydana getirmesi gereken olumlu ve istenilen davranışları kişi üzerinde meydana getirip getirmemesidir. Mesela namaz kılan veya kıldığını söyleyen bir insan hem Müslüman hem de insan aklının ürünleri olan bir takım yönetim biçimlerinden olan demokratik sistem ve yönetim biçimlerine kayıtsız şartsız teslim olup destek olabilir mi? Böyle bir inanışın namazının kendi üzerinde istenilen olumlu davranışları meydana getirmediğinin ne zaman farkına varacak? Yoksa bu inanışının imanına bir zarar vermediği safsatasına inanmaya devam mı edecek? Bizler şunu net olarak söylemeye devam etmek zorundayız. Namaz hayatın tamamına yön veren ve hayatın tamamımın ona göre şekillendiği bir ibadettir. Neyin iyi neyin kötü olduğuna karar vermek biz yaratılmış kulların işi olmayıp bizi ve bizim dışımızdaki her şeyi yaratan Allah’ın işidir. İnsan Aklının ürünü olan bütün sistem ve yönetim biçimleri Allah’a ve onun yaşanılsın diye hükümlerini içerisinde barındıran Kuran’a bir başkaldırıdır ve isyandır. Kuran’ın ortaya koyduğu her hüküm ve uygulamaya karşı diğer sistem ve yönetim biçimlerinin de alternatif bir kuralının olduğunu hatırlatmakta yarar görmekteyiz.
Mesela Allah nikâhsız her türlü cinsel ilişkiyi haram kılmıştır ve küçüğüne de büyüğüne de aşırılık ve hâddi aşmaktır diyerek bu suçun karşılığını yüce kitabı Kuran’da belirlemiştir. Bu gün demokratik sistemlere verdiği desteklerin namazlarına bir zararlarının olmadığını düşünen namaz sahipleri destek verdikleri bu sistemlerin bu suçun karşılığı olan cezayı kişisel özgürlük ve eşitlik adına nasıl hayatın dışına attıklarının ne zaman farkına varacaklar? Namaz kılanların kendilerine musallat olan kötülüklerden kurtulmalarını onlardan isteyen şu Kuran ayetinin mealini vererek yazımıza devam edelim: “Ey Muhammed! Kitaptan sana vahyolunanı oku, namazı da dost doğru kıl. Çünkü namaz, sahibini her türlü hayasızlıktan ve kötülükten alı kor. Allah’ı anmak olan namaz elbette en büyük ibadettir. Allah bütün yaptıklarınızı bilmektedir.” (Ankebut-45)
Evet, Yukarıda mealini verdiğimiz bu kuran ayeti nasıl bir namaz kılmamız gerektiğini ve namazın bizler üzerindeki yapması gereken olumlu ve güzel davranışların neler olması gerektiği konusunda da önemli ipuçları vermektedir. Şimdide bunların neler olması gerektiği üzerinde yoğunlaşmaya çalışalım. Yine konumuza bir ayet mealini vererek başlayalım: “ Dediler ki: “ Ey Şu’ayb! Babalarımızın taptığını yahut mallarımız hakkında dilediğimizi yapmayı terk etmemizi sana namazın mı emrediyor. Oysa sen gerçekten yumuşak huylu ve aklı başında bir adamsın.” ( Hud-87)
Namazın kılan kişi üzerindeki olumlu etkisini bu kadar net ortaya koyan bu kuran ayeti ne demek istiyor birazda ondan bahsedelim. Kavminin ileri gelen mele takımı aslında bu söyledikleri ile Allah’ın elçisi Şu’ayb ile alay edip dalgalarını geçmektedirler. Tıpkı kendilerinden öncekilerin elçiler ile alay ettikleri gibi ki son elçiye kadar Allah’ın bu sünnetinde herhangi bir değişiklik olmamıştır. Bu gün de kıldıkları namazlarının farkına varıp öyle davrananlar ile inanmayanların veya namazlarından gafil olanların yaptıkları gibi aslında değişen hiçbir şey yok. Bu tür insanların sözlerinin her kelimesi, her cümlesi buram buram alaycılık kokuyor. Ne var ki, cahilce, anlayışsıza, bilgiden ve zekâdan yoksun körü körüne bir inat uğruna bu iddialarında ısrar ediyorlar. Bu adamlar anlamıyorlar ki ya da anlamak istemiyorlar ki namaz Allah’ın gönderdiği din olan İslam’ın inanç sisteminin gereklerinden olan Allah’a kulluğun ve ne yerde nede göklerde ondan başka ilah olmadığının kayıtsız ve şartsız egemenliğin sadece Allah’a ait olduğunun benimsenerek başka bir şekilde ifade edilme biçimidir. Ayrıca bu tevhidi inanç sisteminin hayata hâkim ola bilmesi için ticarette, her türlü mal alış verişinde, pratik hayatın her alanında, bütün insanlar arası ilişkilerde uygulanması gereken Allah’ın bu yasalarıdır. Bunlar bir birleri ile ilgili ve ilintilidirler. Dolayısıyla ne inanç, namazdan nede bunların ikisi pratik hayattın yasalarından ve sosyal kurumlardan ayrılamazlar.
Peki!
Ne oldu da özellikle son iki yüz yılda din insanların sosyal hayatlarına yön verme hükmetme konumundan uzaklaştırılarak adeta hayatın dışına atılıp sadece bireysel dindarlık ve dua boyutuna indirilip sadece mezarlar ve mübarek gün ve gecelerde! Hatırlanır hale getirildi. Bu durum sadece İslam’ın başına gelmedi Allah’ın Hz. Musa ve İsa as. Gönderdiği ve sonradan Allah’ın böyle birdin indirmemiş olmasına rağmen adını o dine inandığını söyleyen Yahudi ve Hristiyanların sadece kilise Yahudilerin ise Havra dinine çevirip tahrif ettikleri dinlerin de başına gelmiştir. Malumunuz aynı akıbet sadece camilere hasredilmek suretiyle bu gün aziz İslam’ında başına gelmiştir. Zira camilerde anlatılan din sadece işin dua ve yakarma boyutuna taalluk etmektedir. Bu duruma gelinmesinde bir değil binlerce sebep ve neden ortaya koymak mümkündür. Zira ortada bir problem var ise malumunuz bunun bir tane değil belki birden çok sebebi vardır. Bize göre en belirgin ve geçerli sebeplerden birisi İslam’ın mensuplarının Allah tarafından hayatın bütün alanlarına hükmetmesi, yönetip, yönlendirmesi için indirdiği kitabı hayatlarının dışına atıp hükümlerini uygulanamaz hale getirip sonrada İslam’ın düşmanları tarafından kendilerine sunulan ve tamamen insan aklının ürünü olan sistem ve ideolojilere kayıtsız ve şartsız inanıp teslim olmalarıdır.
Böyle bir teslimiyet ise onların hem bu dünyada hem de ahirette kaybetmeleri için yeter de artar bile. O halde yapmamız gereken şey nedir veya ne olmalıdır? Öncelikle İslam’ın temel esaslarını oluşturan namazdı, oruçtu, hacdı bu tür ibadetlerini veya diğer ibadetleri günlük veya yıllık ritüeller ve dua boyutundan kurtarıp bu ibadetlerin özelde hem de genelde vermek istediği mesajları ön plana çıkartarak kişi ve toplum üzerinde oluşturmak istediği gayeleri ortaya çıkarmak olmalıdır. Doğru yolu bulanda bir delil üzere olsun doğru yoldan sapanda yine bir delil üzere olduğunu bilerek varlığını devam ettirsin. Namaz kılan birisi niçin ve neden namaz kıldığını bu eylemiyle ne demek ve hangi hedeflere varmak istediğini bilerek namazını kılsın. Özellikle ne dediğini bilerek namazını kılsın. Kıldığı namaz kılanın bütün hayatını bir kulluğa dönüştürmekten uzak kalıyor ise bu kişinin durup düşünmesi gerekmez mi? Namazımız bizlerin hangi sistem veya ideoloji ile yönetilmemiz gerektiği konusunda bir fikir veriyor mu? Allah’ın hayatın yönlendirip yönetilmesi için gönderdiği ilahi emirler hayatın dışına atılmış diğer bir ifade ile yüce Kuran hayatın dışına atılarak işlevsiz hale getirilmiş ise bu durumda namaz kılanda bundan rahatsız olmuyor ise bunun kıldığı namazın yaratan katında bir değerinin olduğunu savunmak mümkün olur mu?
Oysa rabbimiz bu Kuran’ı hayata okumak diğer bir ifade ile Kuran’ı hayata taşımak için göndermişti. Kuran hayat kitabıdır bu yüzden her namaz kılanın amacı Kuran’ı hayat kitabı haline getirmek olmalıdır. Bu gün böylemi? Cevabımız elbette hayır. Sadece ve özelliklede ölüler ile irtibatlı hale getirilen bu kitap daha çok mezarlıklarda ki merasimlerde en ön planda yer almakta iken siyasi kararların veya helal ve haramların belirlendiği ortamda bulunması bir yana bu tür ortamlara girmesi yasak olan bir kitap konumundadır. Ondan sonrada kitaba iman ettiğini söyleyen insanlar: “ Müslüman coğrafyada olup bitenleri bir türlü anlayamadıklarını” dillendirip durmaktadırlar. Bunun nedeni ise siyasi körlükleridir. Zira okudukları Kuran veya kıldıkları namazları kendileri için siyasi bir alan açmaktan ve bir bilinç oluşturmaktan çok uzaktır. Bu durumun farkına varmaktan uzak olan bu insanlar sadece bu ibadetleri yerine getirmek suretiyle Allah’ı razı edip cennete gireceklerini zannediyor veya zannediyor isek bir kez daha durup düşünmemiz gerekmez mi? Şimdi sizleri bir şey yapmaya davet ediyorum o da yazımızın başlığını değiştirmek suretiyle oraya başlık olarak oruç veya haccı koyarak iktibas sitesi okuyuculardan gelen yazılar bölümüne bir yazı göndermenizdir. Başka bir yazıda buluşmak üzere Allah’a emanet olunuz.