
O’nu Anmak Değil, Anlamak.
Bahsi geçen şahsın kimliği üzerinden hareketle, yakın tarihte, gerek sevenlerinden ve gerekse onu tanıma şansına ulaşanların takdirini, beğenisi, insan üzerindeki etkisinden İslam’ın arıtılması üzerinde yazdıkları yazıların içeriği, etkisi, yenilenme, inşa sürecindeki sağlıklı yaklaşımları üzerinde söz etmiş bazı kişilerin yazılarından alıntı ile, o’nu yâd etmeye çalışırken, yeniden hatırlamakta yarar olduğunu düşündüğüm “ Salihleri anma metaforu gözden uzak tutulmamalıdır. Bir müminin ifadesi ile,Aklımızı elimize veren adam, Ercümend Özkan’dan bahsedilen yazılardan alıntılar yapmaya çalışarak, onu hayat felsefesini anlamaya vesile edinmek istemekteyim.
Kesin İnançlı Adam: Ercüment Özkan için şu ifadeyi kullanan Yusuf Alioğlu, Türkiye düşünce müktesebatına geleneksel ve modern hurafelerden uzak durarak üçüncü halin mümkünlüğünü müjdelediği için;
‘Hakikatin ve sahih akidenin teşekkülü’ adına samanlıkta iğne ararcasına verdiği yoğun emek/salih amel için kendisine rahmet diliyoruz…
El hak, söylediğini yapan hatta yaptıklarını kısarak söyleyen bir mütevazi kişiliği vardı.
Gittiği her yerde, ‘Kur’an Okunmalı’ diyerek bu ülkede insanların ‘anlama ve anladığını yaşama eksenli bir kur’an tasavvuru’ inşa etmeye çalıştı.
‘Peygamberin hayatını kendi hayatımız gibi bilmeliyiz’ diyerek siret anlayışında içi doldurulmuş bir bakışı ve özgün bir dili temsil etti.
Edille-i Şer’iye’nin aşağıdan yukarıya değil yukarıdan aşağıya okunmasını savundu.
Zamanın ilerisinde olma ufku beraberinde ona yalnızlıklar da yaşattı.(C.Aktaş)
Fikir ve kanaatlerinin şahidi olmaktan bir adım geri durmadı. Örneğin;
N.Fazıl Kısakürek’in bir konferansta ‘vahdet-i vücud ve vahdet-i şuhud’ üzerine anlattıklarına, ‘Bu anlattıkların İbnü’l Arabi ile İmam-ı Rabbaninin safsatalarıdır.
Bunun dinle, İslam ile ne alakası var. Bunları din diye ve yüksek bir dini hakikatmiş gibi gençlere anlatıyorsun’ diyerek karşı çıkmış, tozu dumana katmıştı.
Bu çıkışıyla kendisine ait şu sözü örnekliyordu adeta: ‘İslam’ın anlaşılmasının önüne kim geçerse, velev ki ben dahi olsam, elinizin tersiyle itin’
‘Hakikatin ve sahih akidenin teşekkülü’ adına samanlıkta iğne ararcasına verdiği yoğun emek/salih amel için kendisine rahmet diliyoruz.
“‘Aklı müslümanların gündemine sokan adam’
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Eski Türk Edebiyatı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Muhammed Nur Doğan, Ercümend Özkan hakkında şunları söyledi:
“Ercümend Özkan aslında Türkiye müslümanlarının gündemine aklı sokan adamdır.
Akılsız, aklı kullanmadan, akla dayanmadan hiç bir şeyin olmayacağını, tabi onun da bu sistematik fikri sonradan ayrıldığı Hizbut Tahrir’den geliyordu. Hizbut Tahrir’de çok ciddi bir şekilde bu kavramlar hazırlığı yapılmış ve eğitimi de verilen bir şeydi, bir durum arz ediyordu.
Fakat sonradan Ercümend Özkan bu Hizbut Tahrir’deki daha çok Arapçılığa kaçan bu yaklaşımı eleştirerek, Türkiye merkezli, İstanbul merkezli bir İslami Hareketi oluşturdu ve kendi tabiriyle Hizbut Tahrir’den 9 talakla boşandım dedi.
Ve Türkiye’nin şartlarına uygun, daha evrensel bir İslami hareket oluşturma çabasına girdi. Ve ondaki o samimiyet, arılık, duruluk, fıtrilik, tabiilik, hiç bir kapalı tarafı yok, her şeyi apaçık şeffaf bir insandı.
Tartışmaya gelir, katiyen kendisinin görüşünü böyle bastırarak bunu kabul edeceksiniz, başka türlü olmaz anlayışında olmayan, saygılı, son derece nazik, efendi ve halk bilgesi bir insandı. O yüzden ben bu kitabı ona ithaf etmekten gerçekten onur duyuyorum…”
İsa Dervişoğlu
Gazete ipek yolda yazdığı makalesinde;
İslami mücadeleyi fakat ve amasız, Komplekssiz ve dik durarak, sistemi eleştirebilen, megaloman bir kimliğe sahip olmayan, Kur’an’ı eksen alan ve her türlü hurafeyi, bidatı, ilahı reddeden, sisteme karşı İslam’ı savunurken cisimlendiren, tanımlayan ve açıkça ilan edebilen bir tarzı vardı.
Yaşayanlardan da var Allah’ a şükür ama vefat etmiş nadide insanlardan dünya aleme ve bilhassa gençlerimize; ‘adam gibi adam görün’ diyebileceğimiz ender insanlardandır, Ercümend Özkan.Allah rahmet etsin ve bizleri onu anlama nimetinden yoksun bırakmasın, üzerimizdeki hakkını eda edebilenlerden, onu hakkıyla yad edebilenlerden, hatırasına sahip çıkabilenlerden eylesin, omurgalı insanların çok zor ve nadir yetişebildiği, din tüccarlığının ve din kisvesiyle her türlü fitne ve fesadın zirve yaptığı bu coğrafyada onun duruşunu yeniden gündeme taşıyabilme sorumluğumuzu hakkıyla eda edebilenlerden kılsın.
Sistemi sorgulardı, Amerikancı değildi, muvahhitti. Cihanşümuldü. İran devrimi de dahil tüm Müslümanları ve onların evrensel mücadelelerini savunur, sahiplenirdi. Devrimciydi, mezhepçi değildi, ırkçı da…
Yeni nesle, onu ve onun duruşunu, İslam’a yaklaşımındaki sarsılmaz yöntemini, toplumdaki herkesle ve her kesimle hasbıhal oluşunu, ulaşa bilirliğini aktarmamız oldukça önem arz eder.
O, örnek alınacak ve çağımızın ihtiyaç hissettiği değerli bir mücadele adamıydı.
Yatay düzlemde Kur’an’ı yaşamın tüm sathına serpiştirmeye çalışıyor; dikey manada derinlikli Kur’ani etütler yapıyordu.
Şimdiki Kur’an bilimciler diyebileceğimiz türden farklı olarak siyasal alanı vahiyle sorgulamaya tabi tutup İslam’ı alternatif -ya da tek çözüm- olarak ortaya koyuyordu.
Siyasal İslam’ı bir vesileyle günlük entelektüel politik tartışmaların odağına taşımayı hep başardı.
Agresif psikolojik bir reddiyeciliğe düşmeden makul bir itirazın sesi oldu.
Meal, sünnet, hurafe, İslamcılık tartışmalarında koyduğu taşların çoğu daha olduğu gibi yerinde durmaktadır.
İran devrimini benimsemesi, tasavvufun yozlaştırıcı yönünü ortaya koyması, hilafet tartışmalarındaki duruşu, Kürt sorununa bir başlık açmaması ona çok hasım kazandırmıştı.
Şu husus belirtilmeli ki günümüzde Kur’an’dan ekmeğini kazananların çoğu onun vurgu kırıntılarıyla beslenmektedir. Diyerek yazısını sonlandırmaktadır.
– Sevenlerinden bir kaç örnekten sonra, sayan bir okuyucu veya etkisinde kalan bir kişinin yazdıkları çok ama çok anlamlı.
Düşündürücü etkileyici olduğu için buraya almayı uygun gördüm. Yazının formatını bozmamak için de olduğu gibi İktibas ediyorum.
Ercümend Özkan hakkında düşüncelerini Ekşi Sözlük’te paylaşan bir kullanıcı, “Artık birebir kendisiyle aynı istikamette düşünmesem de, bazı konular da farklı düşünsem de ona saygı duymaktan kendimi alamıyorum.” ifadesini kullandı.
İnternetin sansasyonel sosyal medya sitelerinden bir tanesi olan Ekşi Sözlük’te dün yayımlanan bir ‘entry’de Ercümend Özkan konusunda geniş bir yorum yer aldı.
Ercümend Özkan başlığı altında devam eden bir tartışmaya katılan bir kullanıcı, Özkan’ın kitaplarını okuduktan sonra din konusunda görüşlerinin çok farklılaştığını vurguladı ve bunun nedenlerine değindi.
Özkan’ın İslam konusundaki çabası için, “bütün parasını/sağlığını/nefesini bu uğurda harcamış” diyen site yazarı, “insanları değil Allah’ı razı etmeyi seçmiş, insanların değil Allah’ın ayıplamasından korkan” birisi olduğunun altını çizdi.
“fenerlijackal” isimli kullanıcının işte o paylaşımı:
Görüşlerim asla onu tasdiklemek ya da olumsuzlaşmak maksadıyla yazılmamıştır.
Bir dönem kendisini çok önemsemiş ve ondan çok fazla istifade etmiş birisi olarak, yıllar içinde dine/inanca/İslam’a dair fikirlerim gayet değişik bir seyir izledi.
Ama şurası bir gerçek ki; Ercümend Özkan’ı tanımamış bir İslamcının söyledikleri, yazdıkları epey eksiktir.
Çünkü Türkiye’de hakiki İslamcı olarak bir kişi gösterilecekse, bu kişi şeksiz şüphesiz kendisidir.
Bütün parasını/sağlığını/nefesini bu uğurda harcamış ve gayri İslami gördüğü rejim tarafından kendisine sürekli ağır bedeller ödetilmiştir.
Onu okuduktan veya videolarını izledikten sonra, İslam inancı konusunda aynı kalabilmeniz mümkün değildir.
Yani modern tabiriyle tam bir polarizing şahsiyettir kendisi.
İslam’ın temel kavramlarını ana akım görüşlerden farklı şekilde izah eden, Kuran’ı en birincil ve belki de tartışılmaz tek referans noktası olarak gören, adet-hurafe nev’inden her türlü anlatıyı, bu anlatılarla örülü tarikat vb dini yapıları (bilhassa şirke bulaşmış olmaları nedeniyle) reddeden, hadisleri, sahabenin bazısını rahatlıkla tenkit edebilen, peygamberin olağanüstülüğünü reddeden kendi içinde tutarlı bir din anlayışına sahiptir.
İslam’ın sadece bireysel ibadet ve ritüellere hapsedilemeyecek bir din olduğunu söyler. Ona göre İslam; Allah tarafından gündelik hayat, bireyler arası ilişkiler ve ibadet yanında, devlet nizamından, hukuktan tutun da hayatın istisnasız tüm alanlarına varıncaya kadar hâkim olması için gönderilen bir rehber dindir.
Bu anlamda din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması şeklinde formülize edilen laiklik; Allah’a “sen şu işlere bak ama şunlara karışma” demektir.
İslam’ın insan hayatına bütüncül bakışını anlatmak için didinip durmuş ve bu fikir karşısında devlet, diğer insanlar, yargı vb. nazarında ceza almak/ayıplanmak şeklindeki tepkilerden çekinen herkesi İslami olmamakla, Allah’ın dininin aleyhine, insanların hevası ve İslam dışı güçlerin korkusu lehinde sapmakla eleştirmiştir.
İslami çizgisini bilindik şahsiyet ve gruplar ile mukayese ederek açıklamak gerekirse; 1990’larda herkesin ülkeye şeriat getirmesinden bahsettiği refah partisi ona göre İslam’ın i’si ile alakası olmayan, dümdüz bir düzen partisidir.
Erbakan ve ekibi İslam’dan bihaber, dini bilgisi zayıf zavallılardır.
Tarikat ve cemaatler ise insanları Allah’ın gerçek dininden uzaklaştıran, hatta şirke bulayan İslam dışı kurumlardır.
Ercümend Özkan’ın çizgisini az buçuk anlatınca resmini google’dan aratanlar sarıklı cübbeli bir şahıs bekleyebilirler ancak durum tam tersidir.
Sürekli takım elbise kravat ile gezen, sinekkaydı tıraşını hiç ihmal etmeyen bir insan kendisi.
Karşısındaki kitlenin eğitim durumuna göre gayet iyi bir İstanbul Türkçesi ile veya dümdüz iç Anadolu kahve ağzı ile de konuştuğu görülür.
Çıkardığı iktibas dergisi “le monde”dan,” times”dan veya “le figaro”dan alıntılar yapar.
Uluslararası ilişkiler profesörlerine yardımcı olacak kadar iyi bir politik takip dergisi dahi sayılabilir iktibas.
Bazı bölümlerinde de kendi yazıları vardır özkan’ın.Bir ayetin ne anlama geldiğini uzun uzun anlattığı derin akaid çözümlemeleri de aynı dergidedir.Şiddeti asla savunmamış ve bahsettiği İslami rejimin tek yolunun tebliğden ve tek tek insanları irşad etmekten geçtiğini ifade etmiştir.
Milli görüşü o sevmez, onlar da onu sevmez. Rejimi sevmez, rejim de onu zaten sürekli pataklamıştır.
Tarikatlar cemaatlerle zaten kanlı bıçaklıdır. şii denmiştir hakkında ancak şia’yı yerden yere vurduğu onlarca yazısını okuduğum, videosunu izlediğim için gülüp geçiyorum.
Mezhepçi değildir. Hatta büyük ihtimalle mezheplere itibar etmiyordur. Bizzat Türkiye’ye gelmesine vesile olduğu hizb-ut tahrir’i kendi deyimiyle 3 talakla boşayıp yollarını ayıracak kadar da dik bir adamdır.
Tavizsizligi nedeniyle en yakın bazı arkadaşları ile de küsmüştür. dedik ya, tavizsiz.
Bugün “önce kuran / yalnız Kur’an” diye piyasada dolaşan tipler (kendileri itiraf etmese de) argümanlarının çoğunu Ercümend Özkan okuyarak oluşturmuşlardır.
“İnanmak ve yaşamak, İslam ve tasavvuf, selam ile” adlı kitaplarını okuyanlar ne dediğimi çok iyi anlayacaklardır.
Ercümend Özkan 8000 kitaplık bir bireysel kütüphanesi olan, batı klasikleri, Türk edebiyatı, Türk ve dünya siyasi tarihi okuması/analizi konusunda bariz aşmış bir adamdır.
Onu dinleyen, okuyan kişiler fikirlerine katılmasalar da bu hususta hakkını teslim ederler. Ben onu okuyup izlemeye başladığımdan bu yana asla eski ben olamadım inanç konusunda.
Başta kendimi onun fikirlerinin kendi içindeki tutarlılığı ve mükemmelliğine kaptırsam da, sonraki dönemde tam olarak onun fikri istikametinde gelişmedi bende her şey. ilk okuduğumdaki hissiyatım ve yüzüme çarpılan fikirlerin oluşturduğu travma ise hala aklımda.
Dedim ya, ona kulak verdikten sonra asla eskisi gibi kalamazsınız. Söyledikleri herkeste farklı bir etki oluşturur ama asla eskisi gibi kalmaz insan.
Burada onu yerden yere vuran yorumlar okudum. Tebessüm ettim sadece. Dedim ya. Hayat görüşüm süreç içinde başkalaştı. Yoksa o sığ yorumlara onun algoritması ile anında alt/tatmin edici cevaplar vermek çok basit.
Asla hafife alınmayacak bir kişidir kendisi nazarımda. Kitabının adı gibi; “inanan ve inandığı gibi yaşayan” , öylece de ölen birisi.
Deniz Gezmiş sol için neyse, Ercümend Özkan da İslamcılık için aynı şey bence.Plazalarda, lüks mekânlarda fikri mastürbasyon yapıp, cukkasını düşünen fikir adamlarından değil.
Takipçisi de yok zaten. Olması da mümkün değil. Talep ettiği şeyler konfor bozacak türden çünkü. Herkesin maçası yemez.
Kendi ifadesiyle “insanları değil Allah’ı razı etmeyi seçmiş, insanların değil Allah’ın ayıplamasından korkan” birisinin kitlesi olamazdı zaten.
Artık birebir kendisiyle aynı istikamette düşünmesem de, bazı konular da farklı düşünsem de ona saygı duymaktan kendimi alamıyorum. Ve yazısını/yorumunu noktalar.
Sözü/yazıyı bitirirken onun şu ifadelerini de eklemek istiyorum
Sözü yine rahmetliye verip rabbimizden rahmet dileniriz.
“Tekrar/lanıp duran geleneksel İslamlığıyla değil midir? Müslümanlar kâfirlerin kucağına düşmüşler ve hallerinden de rahatsız olmamaktadırlar?
İslâmizasyon, İslâm’ı İslâm’la engelleme politikasının adıdır. Asıl İslâm’a karşı koyabilmek için ondan motifler bulunan karıştırılmış İslâm’a başvurma ihtiyacı her gün artmaktadır. Kendisine intikal eden bütün mirası herhangi bir tahkikten geçirmeden olduğu gibi kabul etmek bir insanın yapabileceği en büyük kusurdur…” (Ercümend Özkan).
Rahmet ola.
Allah razı olsun Hamdi abi , güzel bir makale olmuş.
Ercüment Özkan örnek aldığım,emrolunduğu gibi dosdoğru olan alim muttaki bir müslümandı.
Onu geride bıraktığı yazılı, görsel eserleri ile tanıma imkanı bulmuştum İktibas Dergisi bu konuda birincil konumdaydı ,süreç içerisinde yazdığı kitaplar,videolar ve dava arkadaşları ile kurduğum dostluklar Onu daha sahih bir şekilde tanımamı sağladı.Allah onlardan razı olsun.
O’nun hakkında süreç içerisinde birçok makaleler paneller yayımlandı bunlarıda takip ettiğimde kendisini ve fikirlerini İslami mücadeleye katkılarını müslümanların şahidlikleri ile daha iyi tanıma imkanı buldum.Söylenecek herşey vesile olanlar tarafından söylendi..
Benim ençok sevdiğim özelliği ise hak bildiği yolda bedeli neolursa olsun hakkı ifade etmesiydi,canınıda malınıda bu yolda feda edebilmesiydi.Kınayıcının kınamasından korkmayan net bir duruşa sahipti.Bu kınayıcılar ister güç ve iktidar sahibi cezalandırı olarak resmi devlet otoritesi gerekse geleneksel ve modern otoriteler olsun ve hatta en yakınında olduğunu zannettiği bazı kişiler,şirazesi kaymış bazı güya islami yapılanmalar olsun farketmezdi onun için.Tabiki bu yol, mücadele vahyin belirlediği,resullerin örnekliğini gösterdiği yoldu.
Fakat bir konu varki benim baştan beri hep kafamı kurcalaya gelmiştir.Kendisi verdiği mücadelede ortaya koyduğu örneklikte cahiliyeye karşı tavizsiz bir mücadele ortaya koyarken dava arkadaşları bu örnekliği biraz sekteye uğratmışlardır diye düşünüyorum , sebebine gelince ise şöyle,
Özkan şahitliği ve sözleri ile, sistemiçi savrulmayı yaşayan ve bunu meşru hale getirmek için gayret eden “Erbakan ve arkadaşları” gibi yapılanmalar için mealen “bunlar sistemin yani devletin en üst kademesine kadar yükselip bir eli yağda bir eli balda yaşayıp ,başbakan dahi olurken ,bana bunların kurumlarında bir çaycılık bile yapmak yasak ,bunlara sevdanın yolları bana kurşunlar,bu işte bir gariplik yokmu sizce ,ben neyaptımta rejimin bunca gadrine uğradım.?” diye birilerini uyarmaya uyanmaya çalışmıstı.
Kendide biliyorduki bu yol budava meşakkat içeriyordu ve bedeli pahalıydı,rahat yoktu…
İman ettim demekle,evvelkilerin çektiklerini çekmeden Allah’ın rızasını kazanmak mümkün değildi.
Yani işin özü kendisine devletin kurumlarında bir çaycılık dahi verilmezken bırakalım çaycılığı hapishanelerin ,sürgünlerin yolu,kınamaların,mahrumiyetlerin yolu reva görülürken,dava arkadaşları ve takipçileri her türlü resmi memuriyetlerde başta diyanet,milli eğitim askeriye…gibi, görev alabilmişlerdir üstelik yürürlükte olan cahili memur yemin metnine rağmen.
Tabi bu konuda Özkanda bu durumu meşru kabul edip eleştirileri kabul etmemişti.
Bu konuda onu böyle düşünmeye iten sebep zannımca çevresinin genellikle memur çevreden olması ile alakalıydı,belkide bunun süreç içerisinde çözülebileceğini zanetmişti bilmiyorum.
Tambir ikilem,şu bir gerçekki cahili yapılanmadan fikri akidevi ayrışma bireysel cemeatsel ayrışmanın yanında kurumsal ayrışmayıda gerektirir,aksi halde sisteme rızık yoluyla bağlanma biz nekadar karşı çıksakta süreç içerisinde islami mücadelede bir tıkanma meydana getirir ve getirmiş diye düşünüyorum.
Buda benim eleştirim olsun,sürçi lisan ettiysem affola…