GenelMektuplara Cevap

Oruç nefse ceza mıdır?

SORU: Nisa Suresi 92. ayette “… Ve kim bir mümini hata en öldürürse Allah tarafından tövbesinin kabulü için peş peşe iki ay oruç tutması gerekir.” 5 Maide 89. Ayette “…yeminin kefareti… Üç gün oruç tutmaktır. ” 58 Mücadele Suresi 3 ve 4. Ayetlerde “…eşine temas etmeden önce peş peşe iki ay oruç tutması gerekir.” 2 Bakara Suresi 185 inci ayette ise ” Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Ve kim o aya şahit olur içinde bulunursa onda oruç tutsun.” denilmektedir. Bu ayetlere bakarak mümini öldürmenin, yalan yere yemin etmenin ve eşiyle beraber olmamaya yemin edenin (zıhar) hafifletilmiş cezalarının oruç olduğu anlaşılıyor. Bu durumda Ramazan ayı orucu da nefislere bir nevi ceza mıdır?

CEVAP: Bu hükümlerin her birinde,  bildiğimiz veya bilemediğimiz nice hikmetler vardır. İslam, bir hayat nizamı yaşama biçimidir. Bu nizamın hayata geçirilmesi ise, hayat devam ederken yapıp ettiklerimizle ilgili konulmuş emirler, nehiyler, öğüt ve tavsiyelerin tatbiki ile hayata geçirilecektir. Olumsuz davranışların insan psikolojisi üzerinde meydana getirdiği suçluluk duygusunu silmek için Rabbimiz,  bir takım yaptırımlar koymuştur. Bu o’nun kullarına karşı merhametinin tezahürüdür. Bunu bir ceza olarak görmek doğru değildir. Eğer ramazan orucunu bir ceza olarak görürsek; Rabbimizin koyduğu her kuralı ceza olarak görmek gibi bir durum ortaya çıkacaktır ki bu temelden yanlış olur. Maide suresinin 6.ayetin de namaz için temizlik önerilerinin ardından şöyle buyruluyor:

“…Allah size bir güçlük çıkarmak istemiyor, fakat sizi temizlemek ve şükredesiniz diye de üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor.”

Allah Teâlâ, İnsanın hevasına tabi olarak yaşayacağı bir hayatın sonunda hüsrana uğrayacaklarından dolayı, içlerinden bir elçi göndererek insanlığa iyilikte bulunduğunu şöyle ifade etmektedir:

Andolsunki Allah, inananlara ayetlerini okuyan, onları arıtan, onlara kitap ve hikmeti öğreten, kendilerinden bir peygamber göndermekle iyilikte bulunmuştur. Hâlbuki onlar, önceleri apaçık bir sapıklık içinde idiler.”

Yine Peygamberimizin eşleriyle ilgili öğüt veren Rabbimiz, Ahzab suresinin 30. Ayetinden 35. Ayetine kadar uymaları gereken kuralları sayarken:    “ Ey ehli beyt! Allah sizden kiri gidermek ve sizi tertemiz,  yapmak istiyor.” Buyurmaktadır. Bu nedenle dinin her kuralı inananların insan kalabilmeleri, Allah’a kul olabilmeleri için özenle konulmuş kurallardır. İnananlar bu kurallara tabi olarak huzur ve mutluluğa ereceklerine yürekten inanırlar. Herhangi bir suç işlediğinde Rabbinin kendisine ön gördüğü cezayı çekmeyi gönülden arzu ederler. Bununla kul olarak teslim olmanın huzurunu duyarlar. İbadetleri Allah’a itaatin, saygının ve sevginin bir tezahürü olarak yaparlar. Onun her hükmüne uymayı ibadet bilir, birini diğerinden ayrı tutmazlar. Bu nedenle oruç tutmayı da asla bir ceza olarak görmezler. Bir hatanın ardından tutulması istenen oruçların hikmetini de; kirlenen insanı tezkiye etmek, tevbelerini kabul etmek için bir vesile olarak değerlendirmektedir.

Yanlışlıkla bir adam öldüren kimsenin Mümin bir köle azad etmesi ve ölenin yakınlarına  diyet ödemesi gerekir dedikten sonra: “…Bunları bulamayan kimsenin, Allah tarafından tevbesinin kabulü için iki ay peş peşe oruç tutması lâzımdır. Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir.” (Nisa 4/92) ayeti bunun en açık delilidir

Daha Fazla

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi Çekebilir

Kapalı