Geçen hafta İngiliz basınında çok önemli bir haber yer aldı. İsrail’in Facebook üzerinden İslâm’a karşı nefret söyleminde bulunan aşırı sağ (Neo-Nazi) sayfaları kontrol ettiği ve nefreti körüklemek için gizli operasyon ağı kurduğunun tespit edildiği şeklinde.
Habere göre, Facebook’ta toplam 1 milyon takipçiye sahip 21 aşırı sağ sayfanın şimdiye kadar koordineli olarak her hafta 1000 adet sahte haber yaydığı anlaşıldı. Aşırı sağ gruplara ait etkin Facebook sayfalarını kontrol altına alan İsrailli siber casusların, bu siteler üzerinden hedef ülkelerdeki etkin Müslüman siyasilere yönelik kara propaganda yaptığı ortaya çıkarıldı.
Bu habere göre, haftada 1000 yalan haber üretiliyor. Bir hafta 168 saat eder. 1000 bölü 168 eşittir 5,9. Yani her 1 saatte 5,9 yalan haberle karşı karşıyayız. Tabii bu rakamlar haberde geçen ülkeler için geçerli. O ülkeler arasında Türkiye yok. Eğer İngiltere veya ABD’de saatte 5,9 yalan yayıyorsa İsrail, Türkiye’de aynı sürede 59 yalan yayıyor demektir.
İsrail’in yalan yayma aracı sadece Facebook değil, Twitter, Instagram dahil sosyal medyadaki bütün platformlar üzerinden yalan haberler yayıyor.İnternet medyası dahil ana akım medya da İsrail’in manipülasyon araçlarıdır. Bütün bunların ötesinde İsrail’in Türkiye’deki en yaygın yalan yayma aracının WhatsApp uygulaması olduğunu düşünüyorum.
Açtığımızda from facebook diye karşımıza çıkan WhatsApp’ta hepimiz çeşitli grupların üyesiyiz. Kimimiz veli grubuna, kimimiz site yönetimine, kimimiz meslek birliğine, kimimiz mezunlar grubuna, kimimiz hemşehri derneği grubuna, hasılı her birimiz birden çok WhatsApp grubuna üyeyiz. Bir sabah kalkıyoruz ilk paylaşanı belli olmayan abuk sabuk ama bizi endişelendiren habere rastlıyoruz.
Özellikle kriz dönemlerinde, bir doğal afetle ilgili, siyasi ve toplumsal olaylarla ilgili bazen ses kaydı şeklinde dehşete düşürücü haberler geliyor WhatsApp gruplarımıza. Koca koca adamlar bazen bu yalanlara kanıp ülkeyi kurtarıcı değerlendirmeler yapıyor. Doğru pabucunu giymeden, yalan dünyayı dolaşıp geliyor.
İslâm medeniyeti tarih boyunca böyle büyük yalanlara maruz kalmış ve büyük acılar çekerek, bedeller ödemiştir. Bu yalanlar karşısında da yeni kavramlar üreterek, bizlere tecrübelerini büyük bir miras bırakmış. Dünyayı yalan yüzünden helâkın eşiğine getiren, fâsıklara ve münafıklara karşı İslâm medeniyetinin bize bıraktığı bu kavramlar üzerinde hassasiyetle durursak, bütün tezgâhları tersyüz edebiliriz. İşte, kendisini bilmesek de rol-modellerini çok iyi tanıdığımız kavramlar:
Nemîme, nemmâm: “İnsanlar arasında kötülük, düşmanlık ve bozgunculuk maksadıyla söz taşıyan, kovuculuk yapan, gammazlık yapan..
Siâye, sâi: Yönetici ya da devlet başkanı ile onun çalışanının arasını bozmaya çalışan, arada gidip gelen.
Vâşî: Sözleri yalanları süsleyip püsleyerek insanları aldatan.
Meşşâ: Söz getirip götürerek kardeşler arasını ayıran.
Kattât: Birilerinin sözünü gizlice dinleyip, dinlediklerini onların düşmanlarına haber veren.
Kassâs: Sorgulayıp deşip elde ettiği bilgileri arayı bozmak için kullanan.
Zerrâ: Dostların arasına kin ve nefret tohumu eken.
Kallâ’: Yöneticiye ya da devlet başkanının değer verdiği insanlar hakkında onlara olan itimadını söküp atıncaya kadar yalan bilgiler taşıyan.
Müsellis: Kendi kardeşinin işini bitirmek için onu devlet başkanı ya da yöneticiye tezvir eden.
Eğer bu kavramlar doğrultusunda kendimize çeki düzen verirsek, yaklaşan felâketi atlatabiliriz. Aksi takdirde fetret kaçınılmaz. Yapacağımız şey çok basit; Allah’ın “Ey iman edenler! Size bir fâsık bir haber getirirse, bilmeyerek bir topluluğa zarar verip yaptığınıza pişman olmamak için o haberin doğruluğunu araştırın” buyruğuna uymak. Bir de Hz. Ali’nin Hariciler için söylediği, “Söz hak, murad batıl” cümlesini kulağımıza küpe yapmak. Bunu başarırsak siyonistlerin yalanları vız gelir…
