GenelYazarlardanYazılar

Suriye’de Demokratik Bir Toplum Oluşturma Çabaları!

Halkı Müslüman coğrafyada meydana gelen gelişmelerin hızına yetişmek mümkün değil. Bu coğrafyada baş döndürücü gelişmeler günümüzde an itibariyle de devam etmektedir. Batı ve batılın temsilcileri son iki yüzyıldır kokuşmuş, aynı zamanda yozlaşmış ve demokratik! Sistemlerini allayıp pullayarak Allah’tan ve onun gönderdiği aziz İslam’dan ümitlerini kesen ve adeta sürüleşen bu toplumlara altın kâseler içerisinde zehirlerini sunmaktadırlar.

Akıllarını kullanmayan bu zavallı toplumlar bundan dolayı boylarına kadar pisliğe batmaktadırlar. Bir zalimin zulmünden kurtulanlar koskoca dünyayı yalnız başına, ortaksız olarak kirleten laik- demokrasi ile kurtulacaklarını sanmaktadırlar. Bin dokuz yüz doksanlı yıllardan sonra gemi azıya alan Allah ve iman edenlerin düşmanları olan batı; cetveller ile sınırlarını çizip her birine sus payı olarak verilen krallıklar ve yarı resmi devletçiklerle yüz yıl içerisin de orta doğudaki hedeflerine ulaşıp çıkarlarını korudu.

Ancak “ Devrimler önce kendi öz çocuklarını yerler” gerçeğinden hareketle başa getirdikleri bu kuklaları daha sonra kullanım tarihleri sona eren bir eşya gibi paçavraya çevirip demokrasi götüreceklerini vaat ederek onursuzca alaşağı ettiler. Bunun en bariz örneği zalim ABD’nin Irak’a götürdüğü sözüm ona demokrasisi olmuştur! Bu demokrasi en iyimser rakamlarla bir buçuk milyon masum insanın ölümüne neden olmuştur. Kandan beslenen bu demokrasi savunucuları kendilerini kirlettikleri gibi masum orta doğu ve Anadolu insanını da kirletmektedir.

Zira demokratik sistemler Allah’ı da, ahireti de, günahı da, utanmayı da terk ettirmiştir. Önce insanı sonrada bütün varlık âlemini kirleten bu zalim sistemler uygulandıkları toplumlarda nefsi, nesli, canı ve malı ne var ise kural tanımaksızın kirletmiştir. Her şey ayan beyan ortada iken bunu görmeyecek kadar basiretleri ve algıları körelmiş ve yok olmuş halkı Müslüman coğrafya halen demokrasiyi kendilerini kurtaracak can simidi olarak görmektedirler. Türkiye’nin de içerisin de bulunduğu bu coğrafyada oynanmadık ayak oyunları kalmadı.

Bu coğrafyada sürekli karmaşa, kargaşa, kaos ölme, öldürme, kan ve göz yaşı bir gün olsun eksik olmadı. Ceddimiz Osmanlının Viyana kapılarına kadar gitmelerini işgalcilik olarak gören satılmış beyinler söz konusu ABD’ nin on bir bin mil öteden gelerek Suriye’de üstler kurup buraları işgal etmesine seslerini çıkarmamaktadırlar.

Altmış küsur yıldır zalim ve aynı zaman da eli kanlı diktatör Esat ailesi tarafından adeta açık hapishaneye dönüştürülen bu topraklar bedelini çok ağır ödeyerek bu zalim aileden kurtuldular. Bedel demişken yaklaşık on milyon insan yerinden yurdundan edilerek mülteci durumuna düşürüldü. Ayrıca bilinen kadarıyla yedi yüz bin insan da katledildi. Gördüğünüz gibi bu insanlar az bir bedel de ödememişlerdir. Kimisi evinden barkından kimisi canından bir şeyler vererek ülkelerini bu zalimin elinden kurtardılar.

Ancak iş burada bitmiyor tam aksine yeniden başlıyor. Oluşan yönetim boşluğunu doldurmak için yıllarca Müslim ve Müslimelerin acı, ıstırap çekmelerine neden olan ve o coğrafyada istikrarsızlığı körükleyen başta zalim ABD, Fransa ve Almanya olmak üzere yeni yönetime tavsiyelerde bulunmaktadırlar. Şeytanın sağdan ve soldan gelmesi misali katlettikleri insanların yakınlarını düşünerek yine demokrasinin nimet ve faziletlerinden bahsetmeye başladılar. En son Ürdün’de yapılan bir toplantıda Antony Bilinken’ ın sözcülüğünü yaptığı bu şeytan ve dostları şunları açık dille seslendirdiler: Suriye de ki yeni yönetime tavsiyemizdir! ” Dini özelliklede İslam’ı yönetimden kesinlikle uzak tutacaksınız. Dini bu işe karıştırmayacaksınız. Aşırı örgütlere( PKK ve PYD) hariç tutulmak üzere diğer bütün gruplarla acımasızca mücadele edeceksiniz ve varlıklarına son vereceksiniz. İşte o zaman yanınızda olur ve sizi destekleriz.” Demek suretiyle yeni yönetimi uyarmışlardır. Yıllarca yaklaşık kırk yıldır ülkemize ve milletimize kök söktüren bu cani örgütlerin PKK. Ve YPG örgütlerinin kapsam dışı bırakılması kafirlerin bu coğrafyayı huzur ve güvene hasret bırakacaklarının bir göstergesi değil midir? Artık sözü nereye getireceğimiz belli olmuştur.

Yanı başımızda komşumuz ve kardeşlerimiz olan Suriyeli kardeşlerimiz yukarıda da söylediğim gibi az da olsa sağlanan güvenlik ortamı sayesinde dünyanın dört bir yanından ülkelerine dönmektedirler. Bunların dört milyona yakını da bizim ülkemizde misafir olarak kalmışlar şimdiler de ise peyder pey ülkelerine dönmeye başlamışlardır.

Bizler Müslimler ve Müslimeler olarak bunların ihtiyaçlarını karşılayıp yardımcı olduk. Bu insanların ne laik nede demokratik bir sistemle yönetilmeleri gibi bir istek ve arzuları yoktur. Suriye’de oluşan bu yönetim boşluğunu demokrasi veya demokratik! Yönetim şekli ile doldurmaya çalışan ve ellerini ovuşturan bu insanlar hiç mi Allah’tan korkup kulundan utanmazlar.? Dünyanın başına bela olan bu anlayış kendilerine ne kazandırdı? Hiç düşünmezler mi? Sokaklarında eşcinsellerin kaldırım aşındırdığı bu ülkeler adeta denizde girdaba kapılan insan misali çırpındıkça batmaktadırlar. Şunu kesin olarak ifade edeyim ki:

Suriye’ye demokrasi ihracatına yeltenenler neticede Esat kadar bir zulme imza attıklarını veya atacaklarını hiç mi düşünmezler. Allah’ın indirdikleriyle hükmedip insanları hem bu dünyada hem de ahirette mutlu etmek var iken insan öldürene at hırsızı cezası veren bu laçka ve kokuşmuş sistemi ihraç etmek Allah’ı ve onun gönderdiklerini inkar etmek değil de ya nedir.?

Bu güne kadar yaptıklarımızın bir anda heba olup gitmesini istemiyor isek bu kardeşlerimizin mutlaka oluşturacakları yönetim şeklinin aziz İslam ve onun tek kaynağı olan yüce Kuran ve onun yürüyen hali son elçinin uygulamaları esas alınarak oluşturulmalıdır. Bunun için karşımıza geçip iyi ve kötü polis rolünü oynayan münafık ve zalimlere çok dikkat etmeliyiz. An itibariyle ülkelerine dönen kardeşlerime Allah için İslam’ı esas almayan hiçbir oluşuma ve yönetim şekline razı olmamaları gerektiğini bir kardeşleri olarak şiddetle tavsiye ediyorum.

Sağlam bir ağacın bünyesine girip onu içten içe kemiren sonrada hafif bir rüzgârda devrilen ağaç misali beşeri ideolojilerden olan demokrasi adeta bir toplumu ifsat edip içten içe çürütüp yok etmektedir. Elinizde çok büyük bir fırsat var ne olur ayağınıza kadar gelen bu fırsatı dünya menfaatini umarak geri tepmeyin. Sizden sonrakiler ya sizi rahmetle ya da lanet ile anacaklar bu sizlerin tercihine kalmıştır.

Aziz İslam’ı çağlar ötesinin anlayışı ve zihniyeti olarak gören batı ve batılın temsilcileri bu anlayışları gereği İslam’ın devlet talebi yoktur. Sakın ha dini dünya işlerine karıştırmayın diyerek siyasetten, ticaretten, hukuktan uzak tutarak sadece bir vicdan işi olarak hayattan kovup attılar. Böyle olunca da ortada İslam filan kalmadı. Oysa İslam’ın kendisi başlı başına tam bir dünya dinidir ve dünyalıların dinidir. Onun insanoğlunun hem bu dünyada hem de ahirette mutlu sona ulaşmasını sağlayacak önerileri ve yaptırımları vardır:

Şöyle ki, “ Ey iman edenler, Allah’a karşı gelmekten hakkıyla nasıl sakınılması gerekiyorsa öyle sakının ve Müslimler olmadan sakın öleyim demeyin. Ve bunun için topluca Allah’ın ipi Kuran’a sımsıkı bağlanın ve bölünüp parçalanmayın! Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın! Hani siz, bir zamanlar birbirinize düşmanlar idiniz. Allah, kalplerinizin arasını uzlaştırdı. O’nun bu iman nimeti sayesinde kardeşler oldunuz. Siz, bir ateş çukurunun kenarın da idiniz de Allah, sizi oradan kurtardı. Doğru yolu bulasınız diye Allah, size ayetlerini işte böyle açıklıyor. Sizden, iyi ve güzele çağıran, kötü ve çirkin olanı da engelleyen bir toplum oluşsun. İşte kurtuluşa erecekler bunlardır. Kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra ihtilafa düşüp, bölünüp parçalananlar gibi olmayın. İşte onlar için korkunç bir azap vardır.” ( Al-i İmran- 102-103-104-105)

Mealini verdiğimiz ayet grubun da nasıl bir otorite nasıl bir ümmet olmamız gerektiğinin de esasları belirlenmekte. Her sistemin her ideoloji ve dinin hayat için belirlediği kavramları vardır. İslam’ın belirlediği başta tevhit, şirk, rab, ilah, iyi, güzel helal, haram ve temiz bu doğrulara sahip çıkmak ve kabul etmek inananların başta gelen özelliklerindendir. İnanıp iman edenlerden oluşan her tolumun fertleri iyiliği emredip kötülüklerden nehy etmekle sorumludur. İslam bu yönüyle bütün beşeri ideolojilerden ayrılır. Allah’ın tamamlayıp ikmal ettiği din de hiç kimse eksik ve kusur aramasın. Yaratan yarattıklarının halinden an itibarıyla habersiz değildir.

Daha önce kardeş Suriye halkının başına çorap ören zalimler şimdi de ne melem bir şey olduğu ortada olan demokrasi putuyla yeni çoraplar örmenin peşindedirler. Bu ayak oyunlarına asla kanmayalım. Allah, yaklaşık altmış küsur senedir kendi halkına her türlü zulmü reva gören zalim Esat’ı iman edenlerin elleriyle gerekli cezayı vererek her zalim ve zorbanın kötü akıbetinden kaçışının mümkün olmadığını bizzat yaşatarak gösterdi. Bu konuyla ilgili olarak iki ayet meali daha paylaşarak yazımıza devam edelim:

“ Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse bilsin ki Allah, onların yerine öyle bir toplum getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah’ı onlar Müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı onurlu davranırlar, Allah yolunda tüm gayretlerini sarf ederler ve hiçbir kınayıcının kınamasından korkmazlar. İşte bu, Allah’ın hak edene verdiği lütfudur. Allah ikramı geniş olandır ve her şeyi bilendir.” ( Maide-54)

“Rahmet sahibi olan Rabbin, hiç kimseye ve hiçbir şeye muhtaç değildir. Allah dilerse sizi ortadan kaldırır ve sizi başka bir toplumdan var ettiği gibi, dilerse sizin yerinize de arkanızdan başka bir toplumu ortaya çıkarır.” ( En’am-133).

Yüce Kuran’da bu konu ve konularla ilgili olarak birçok ayete rastlamak mümkündür. Tek başına bile bu ayetler ne demek istediğimizin muhataplarımız tarafından anlaşıldığı kanısını taşıyoruz. Bu gün Suriye’de yönetimi ele geçiren kardeşlerimiz bizler inanıyoruz ki çok ağır bedeller ödemişlerdir. Zira batı dünyasının tamamına yakını Suriye eski yönetimini son ana kadar destekliyorlardı. Hatta öngörüsüz çakma politikacılardan bazıları Esat ülkeyi terk etmiş olduğu halde: “Efendim! Esat’la görüşülmesi gerektiğini ifade edebilmişlerdir.”

Kardeşlerim ödediğiniz bu ağır bedellerin karşılığı İslam olmadıkça hiçbir öneri ve teklife yanaşmayın, kabul etmeyin aksi halde sizler ile birlikte mücadele veren ve rabbine kavuşan kardeşlerinizin dirilme gününde yüzüne bakamazsınız onlar sizlerden şikâyetçi olurlar. İçerisin de bulunduğunuz bu hali İslam’ın ve iman edenlerin lehine çevirmek sizlerin elinde. Ya aziz İslam ile şerefinizi, onurunuzu kazanacaksınız ya da onursuz bir yaşama mahkûm olacaksınız. Tercih ve karar sizlere aittir. Cephede kazandığınız bu zaferi onursuzca kurulan masada ayak oyunlarına gelerek kaybetmeyin.

Zira Allah sizlere de bizlere de muhtaç değildir. Şayet İslam’ı iktidar etmez isek Allah bizleri de yok eder sizleri de ve yerimize bütün şeref ve onurun kendilerinde olduğu yeni bir topluluk meydana getirir. İslam’ı ’da onların eliyle devlet haline getirir. Henüz bu fırsatı kaçırmış değilsiniz ancak fazlada zamanınız yok. Zira leş kargaları üzerinize üşüşmek üzereler. Kazanan İslam ve iman edenler olsun kaybedenler ise bunun dışındaki bütün fikir, sistem ve ideolojiler olsun. Başka bir yazıda buluşmak üzere Allah’a emanet olunuz.

Daha Fazla

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi Çekebilir

Kapalı