GenelYazarlardanYazılar

Teslimiyet Tevekkül Güven Ekseninde-TEDBİR

Son derece dikkate değer ve önemli bir hususa dikkat çeken bir diyalog.  Hz Yakup as ile oğlu Yusuf as arasında geçmektedir. Yakup (as) ın tevekkülü sabrı güveni, imtihan edildiği bilincinin ilmek ilmek işlendiği bu sureden almamız gereken derslere dikkat çekmek istiyorum.

Birer istikrar sembolü olan resullerin örnek hayat mücadelesi, zorlaşan şartlara rağmen tevekkül sabır ve güvenin hiç bozulmadan eksilmeden devam edişi, sonunda mutlu birlikteliklere ve Allah’ın maksadına teslimiyeti simgelemesi bakımından önemli bir değerdir.

Tevekkülün iki önemli unsurundan birincisi tedbir ikincisi, Güvendir. Teslim olmuş bir kişiliğin kimliğin bu unsurlarla yaşamasının sonuçlarından Allah’ın razı olacağı gerçeğinin dersini vermektedir.

Hz Yakup, Allah’ın elçisi olarak tedbirde kusur etmemeye çalışsa da, tedbirleri boşa çıksa da, tevekkülden vaz geçmediği gibi güveninden de hiçbir eksilme olmuyor. İstikbale dair ümidi her zaman diri olarak şahsında tecelli ediyor.

Hz. Yusuf’un rüyası, onun masum güzelliğinin gelecekte gelişecek olan olaylara ve mukadderatına ilâhî gayb âleminden nasıl bir sembol ve misal olmuş ise, bütün ayrıntılarıyla, Yusuf Kıssası da Muhammedî güzelliğin en yüce anlamına öyle bir başlangıç simgesi ve sembolü olarak nazil olmuş olan bir gaybî hakikattir. Ve bilhassa bu açıdan ve bu özelliğinden dolayı en güzel kıssadır.

Hani bir vakitler Yusuf, babasına demişti ki: “Babacığım, ben rüyada on bir yıldızla güneşi ve ayı bana secde ederken gördüm.”

(Babası) “Yavrucuğum! “dedi, “rüyanı kardeşlerine anlatma. Sonra sana bir tuzak kurarlar. Çünkü şeytan insanın açıkça düşmanıdır.”(Yusuf-5)

İLK TEDBİR:
Yavrucuğum rüyanı kardeşlerine anlatma. Yakup nebi ilahi vahiyle muhatap olmuş bir resul olarak aldığı ilk tedbirden sonra tevekküle güvene teslimiyete devam ediyor.

Şu feraseti görüyor musunuz? Hz. Yakup bu tedbiri alıyor ama sonuç ne oluyor?

Kardeşleri Hz. Yusuf’a yine tuzak kuruyorlar. Tedbir boşa çıkıyor. Ama Hz. Yakup yine tedbirden / güvenden teslimiyetten vazgeçmiyor. Tuzak kurabileceklerini ifade ederek yeniden Yusuf’la birlikte tedbire başvuruyorlar.

Hz. Yusuf’un abileri, onu yanlarında gezmeye götürmek istediklerinde Hz. Yakup, Hz. Yusuf’u korumak adına yine tedbir alıyor. Onlarla göndermek istemiyor ve bir korkusunu dile getiriyor.

“Babaları, “Doğrusu onu götürmeniz beni endişelendiriyor; farkında olmadığınız bir sırada onu kurt yer diye korkuyorum” dedi.” (Yusuf 13)

Peki, bu tedbir işe yarıyor mu? Hayır!
Yusuf’un kardeşleri, tam da Hz. Yakup’un korktuğunu söylediği şeyi bahane olarak zikrediyorlar ve Yusuf’u bir kurdun yediğini söylüyorlar.

Aradan yıllar geçiyor.
Hz. Yusuf, Mısır’da arzın hazinelerine sorumlu yönetici olmuş.

Kardeşleri, kıtlık yılında Yusuf’tan yiyecek maddesi almak üzere gidiyorlar. Yusuf, onlara başka kardeşleri olup olmadığını soruyor. Onlar, Bünyamin diye bir kardeşleri daha olduğunu söyleyince, bir daha onu getirmezlerse yiyecek vermeyeceğini söylüyor.

Yusuf’un kardeşleri, Hz. Yakup’a durumu anlatarak Bünyamin’i kendileriyle göndermesini istiyorlar. Hz. Yakup ise göndermek istemiyor. Kardeşler ısrar edince bu defa Hz. Yakup yine tedbire başvuruyor, onlara yemin ettirerek söz alıyor.

“Yakup (as) şöyle cevap verdi: “Aşılamaz engellerle kuşatılmanız hariç, onu bana mutlaka getireceğinize dair Allah adına yeminle kesin söz vermediğiniz takdirde onu sizinle beraber göndermem!” Ona hepsi de kesin söz verince, “Söylediklerimize Allah şahittir” dedi.” (Yusuf 66)

Yine tedbir. Yeni bir sözleşme.Hz. Yakup, çocuklarını Mısır’a gönderirken hepsinin tek bir kapıdan girerek bir arada hareket etmemelerini, dikkat çekmemelerini istiyor.

Böyle bir tedbire başvuruyor. Ama biliyor ki bu tedbir, Allah’ın takdirini bozamaz. Fakat yine de tedbire başvuruyor. Teslimiyet tevekkül güven ekseninde tedbirini alıyor ki; takdire bahane bulunmasın.

Sonra şunu söyledi: “Oğullarım! (Şehre) hepiniz bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Ama Allah’tan gelecek hiçbir şeyi sizden savamam. Hüküm Allah’tan başkasının değildir. Ben yalnız O’na güvenip dayandım. Güvenecek olanlar yalnız O’na güvenip dayansınlar.

Şehre babalarının kendilerine emrettiği şekilde girdiler ama bu, Allah’tan gelecek hiçbir şeyi onlardan savacak değildi. Şu var ki, Yakup’un içinde taşıyıp onlara açıkladığı kaygıyı gidermiş oldu. Şüphesiz o, bizim kendisine öğrettiğimiz bir bilgiye sahipti. Fakat insanların çoğu (bu hakikati) bilmezler.” (Yusuf 67-68)

Tedbirin sonuçlarına batığımızda, başarılı oluyor mu? Hayır!

Bu defa da Hz. Yakup, oğlu Bünyamin’den ayrı düşüyor! Peki, Hz. Yakup ümidini kesiyor mu? Güveninde sıkıntı oluşuyor mu?

Tedbirlere ve tevekküle son veriyor mu? Hayır.

Bir oğulun kaybının yanına bir oğul daha ekleniyor ve kayıp ikiye çıkıyor.

Üstelik Bünyamin’in de bu şekilde babasından ayrı kaldığını gören büyük kardeş, babasının yanına dönecek yüzü olmadığını belirterek o da Mısır’da kalıyor. Hz. Yakup için imtihan daha da zorlaşıyor. Kayıp evlat sayısı üçe çıkıyor.

Hz. Yakup tedbirden, tevekkülden ve sabırdan güvenden vazgeçiyor mu? Hayır!

Hz. Yakup’un son hamlesi geliyor. Bu defa artık alınacak hiçbir tedbir kalmadı, başvurulacak hiçbir yol kalmadı.
Ama işte tam da burada Hz. Yakup tevekkülünün zirve cümlelerini kuruyor:

“Ey oğullarım! Gidin de Yusuf’u ve kardeşini iyice araştırın, Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü inkâr edenlerden başkası Allah’ın rahmetinden ümit kesmez!”

Muhteşem bir güven, yürekten bir teslimiyet, en kalbi tevekkül.

Bu zorlu sınav sürecinde, Hz. Yakup üzülüyor, yıpranıyor, ağlıyor ama Allah’a asla isyan etmiyor. Hüznünü Rabbinden başkasına dökmüyor:

“85. Oğulları, “Allah’a and olsun ki, sen ‘Yusuf’um!’ diye diye sonunda ya hasta olacaksın ya da büsbütün helâk olacaksın!” dediler.

86. Yakup da şöyle dedi: “Ben acımı ve kederimi ancak Allah’a arz ediyorum ve ben sizin bilmediklerinizi Allah’tan gelen bilgiyle biliyorum.”

Mutlu sona adım adım ilerlerken resmin tümünü okuyabilirsek; Bu sınavda tarafların her biri ayrı ayrı deneniyor. Yakup (as) evlatları ve Yusuf. Belki birbirinden bağımsız gibi gözükse de.

Her birinin imtihanının veçhelerinin farklı farklı olduğuna şahitlik ediyoruz. Yani babanız Resul de olsa, sınanıyorsunuz,. Evladınız Mısıra hâkim de olacak olsa sınanıyorsunuz. Hiçbir şeyin Allah’dan bağımsız olmadığını anlıyorsunuz.

Bu sureden alınacak dersler o kadar çok ki, Dönüp dolaşıp yeniden okuyup tefekkür edilmelidir.

Geç gibi, uzun bir zaman dilimi gibi de olsa, aile sonunda buluşuyor. Kimin riyasetinde? Allah’ın. Ondan bağımsız olmadığımızı, olamayacağımızı kıssaların en güzelinde işliyor rabbimiz.

Sonuç olarak;

Aldığımız / alacağımız bütün tedbirler boşa düşse bile tedbir almaktan vazgeçmeyeceğiz.

İmtihanın dozu ve şiddeti gitgide artsa bile Rabbimizden asla ümit kesmeyeceğiz.

Hüznümüzü, kederimizi insanlara arz ederek Rabbimizi şikâyet etmek yerine Rabbimize arz ederek O’na sığınacağız.

Teslimiyet tevekkül güven ekseninde TEDBİRİ elden bırakmayacağız.

Vesselam.

Daha Fazla

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir