
AKLINI KULLANAMAYAN ÖZÜRLÜ YARATILMIŞ KİMSELERE BAKIP DA ALLAHA ŞÜKRETMEMİZ Mİ LAZIM?
Allah Teâlâ eşyayı yaratırken her şeyi karşıtıyla birlikte yarattığını bildirmiştir. {Mümin 40/58} Gece ile gündüz, siyah ile beyaz, yer ile gök, soğuk ile sıcak, hayat ile ölüm, hastalık ile sıhhat, akıllı ile deli, sağlam ile sakat… v. b. gibi. Elbette bunlarda insan için ders alacağı ayetler vardır. Yaratılışta hazır bulduğumuz bunca nimetin kıymetini bilmek takdir etmek insanın aklına gelmezken, hasta olunca sıhhatin, yokluk olunca varlığın, soğuk olunca sıcağın, sakat olunca sağlamlığın kıymetini yakinen anlar. Doğrusunu Allah bilir ama bunca sağlamın yanında sakatın, akıllıların yanında akıldan mahrum olanların yaratılmış olmasının hikmeti de bu olsa gerek. Akıllılar onlara bakıp ta kendilerine verilen akıl nimetinin kadir ve kıymetini anlasınlar ve bunu kendilerine bahşeden Allah’a şükrünü eda etsinler içindir.
Bu nimetten mahrum olan kimselerin ise herhangi bir sorumlulukları yoktur. İnsanın sorumlu olmasının nedeni, akledebilen düşünüp anlayabilen bir yetiye sahip olmasıdır.”Aklı olmayanın dini de/ sorumluluğu da yoktur” hükmü bu nedenle verilmiştir. Allah kullarına vermiş olduğu güç ve imkân kadar sorumluluk vereceğini Bakara 286. ayetiyle açıklamıştır. Yaratılanlar üzerindeki Allah’ın adaleti işte böyle tezahür etmektedir.
Zariyat suresinin 56. Ayetiyle ifade edilen: “Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etmeleri için yarattım” genel ifadesinin umumiliği; akıl nimetinden yoksun olanları kapsamadığı açıktır. Çünkü sorumluluğun nedeni insana verilen akıldır. Akıl yoksa sorumlulukta yoktur. “İstisnalar umumî kaideyi bozmaz” kuralı burada hazırlanmalıdır.
Bunları yaratmadaki hikmeti ise yukarıda açıklamaya çalıştık. Bilmiyoruz bu insanların bu hale gelmesinde insanın bir payı var mıdır?
“Başınıza gelenler elinizin yaptıklarından dolayıdır.” {Şura 42/30} hükmünü ve;
“Ellerinizin yaptığından dolayı karada ve denizde fesat çıktı. Bunlardan bir kısmını size tattırıyoruz bir kısmını da bağışlıyoruz” {Rum 30/41} Ayetleri çerçevesinde düşündüğümüz de, bu gibi sakat doğumların ve akıl nimetinden yoksun olarak dünyaya gelenlerin veya sonradan bir sebeple bu hale gelmelerinde; anne babanın, çevrenin, yenilip içilen sunî yiyeceklerin, kullanılan ilaçların, kirletilen çevrenin etkisi nedir? Biliyoruz ki akıllı olarak dünyaya gelmiş ve belli yaşa kadar da aklıyla yaşamış, fakat yaşadığı bir olay, yapılan işkence veya verilen bir ilaç sebebiyle akli dengesi bozulan nice insanlar vardır. Bu durumda aklını kaybeden kimseye bir hesap sorulmazken, kaybetmesine sebep olan kimselere elbette bunun hesabı sorulacaktır. Meydana gelen bir kazada taraflardan birinin kastı olmadan olmuşsa her iki taraf için kaza iken; taraflardan birisi bilerek ve isteyerek yaparsa onun için kaza değil cinayet olacağı açıktır.
Yakın tarihimizde yaşanan siyasi kavgalar sebebiyle sokaklarda yapılan kavgalarda ve cezaevlerinde yapılan işkencelerden dolayı sakat kalan, akli dengesini kaybeden birçok insanın varlığı bilinen bir gerçektir. Hâlbuki bunlarda sapasağlam Allah’a kulluk için yaratılmışlardı. Fakat uğradıkları zulüm sebebiyle bu hale mahkûm oldular. İşte bu da insanoğlunun eliyle yaptıkları yüzünden olmuştur. Bu durum, kulluk için yaratılan insan ve cin’in, Allah’a kulluktan yüz çevirmesinin sonuçlarından bir sonuçtur. Kurtuluş, iman eden Salih amel işleyen ve birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye eden kimseler içindir.