GenelYazarlardanYazılar

Bana /Bize Dokunmayan Yılan Bin Yaşasın’ı Yaşayan Müslümanlar

Şu açıklamayla yazıma başlamak istiyorum.

Bu  başlıktaki deyimi yaşam haline, alışkanlığa,  vurdumduymazlığa getiren  Müslüman’ım diyenlerden başkaları bulunmamaktadır, en azından tepki gösterirler. Bunu iyi düşünerek, olan olayların neticelerini dikkate alıp, ona göre hal, hareket, alışkanlıklarımızı, algılarımızı hesap ederek hep beraber kitabımız Kur’an-ı dilimize göre okuyup, anlayıp hayatımıza ilmek -ilmek dokuyarak yaşamamız, ömür tüketmemiz lâzım.

Ne demek arkadaş, ana, baba,  kardeş, amca, dayı din kardeşi, akrabalar sana bana dokunmayan yılan bin yaşasın, ama başkalarına dokunsun. Yarın sıra sana, bana gelmeyeceğinin garantisini kim verdi.

Halâ dünyanın içine düştüğü bela çukurunu görmüyor muyuz,   halâ akıllanmayacak mıyız, müslümanlar olarak ne zaman uyanacağız  ne zaman akıllarımızı, bize emredilen şekilde çalıştırıp yaşayacağız.(Akıllarını çalıştırmayanların üstlerine pislik yağar. Yunus 10/100) Buradaki Ayet bana,  sana, bizlere ne ifade ediyor?

Konumuzu Kur’an ayetleriyle açarak devam edelim;

Allah cc Kur’an-ı Kerim’de inananlar ve inanmayanlara hitap ediyor, uyarıyor. Cennet ve cehennemle hem müjdeliyor, hem de korkutuyor.

Maide suresinin şu üç ayetine bir dikkat çekelim;

( İnsanlardan korkmayın, benden korkun, ayetlerimi az bir paraya satmayın.  Allah’ın indirdiği hükümlerle hükmetmeyenler ( insanları) Müslümanları Allah’ın indirdiği ile sevk i idare etmeyenler,  onlar kafirlerin  ta kendileridirler. Maide 5/44),

(Biz onların üzerine şöyle yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş, yaralamalarda ödeşme. Kim de bu hakkını sadakasına sayarsa; o günahlarının  bağışlanmasına vesile olur. Her kim de Allah’ın indirdiği hükümlerle hükmetmezse onlar zalimlerdir. Maide 5/ 45),

(Her kim ( kimler) Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyecek olursa, işte onlar doğru yoldan sapan fasıkların ta kendileridir. İncil ehli de onun içindeki Allah’ın  hükmünü versin. Kim ( kimler) Allah’ın indirdikleriyle hüküm vermez ise, işte o fasıklar yoldan çıkmış sapmışlardır. Maide 5/47 ).

Şimdi burada şu soruyu sormamız,  kendimizi sorgulamamız lâzım,  bu ayetlerin anlatımına göre, Müslüman’ım diyenler , Müslüman alemi nerede, bugün neredeyiz,  ne haldeyiz,  bugünkü olanların vebali kimde,  kimlerde….

Açık konuşalım, kaçamak yok, gizlenmek yok,  ” Bana Ne! ” demek yok ! Görünen o ki, bu söylemler çok kullanıldı ve,  ve de bizler değerimizi, değerli her şeyimizi neredeyse kaybetmek üzereyiz.

Daha ne bekliyoruz? Daha nelerin olması lâzım? Gözlerimiz kör, kulaklarımız sağır mı oldu?  Her taraf kan, gözyaşı, açlık, kıtlık, ölen çocuklar, kadın, erkekler gözlerimizin önünde ölmeleri, öldürülmeleri, bunların hesabını biz Müslüman’ız  deyip,  duyarsızlardan sorulmayacağı mı zannediliyor?

Tam yerinde bir uyarıcı ayet. Duymadık bahanesi yok, kaçamak yok.

(Kur’an ile apaçık bir davet gelmiştir. Buna rağmen sırtını dönüp duymazlıktan, görmezden gelen (gelenlerden) daha zalim kim vardır?

Ayetlerimizden yüz çevirip başkalarını da (ayetlerimizden) uzaklaştırmaya çalışanları şiddetli bir azapla cezalandıracağız. (Enam 6/ 157).

Ey, ben, biz Müslümansız diyenler, bizler ne tarafta duruyoruz,

safımız neresi, nelerle meşgulüz? Bence çok uzağa gitmeye gerek yok. Ailemize, kardeş, akraba ilişkilerimize bir göz atalım, hak hukuk, insanlık, iyilik değerlerinin değerini ne kadar biliyor, hallerimiz ne halde. Dereyi geçene kadar…

Sonra,  sonrası iftiralar, karalamalar, sövmeler, vurmalar, öldürmeler hemen -hemen her mahallede vuku bulmaktadır. Şu ayet bizleri ne kadar alâkadar  ediyor. Kur’an-a göre yaşamımız nasıl, neye göre oluyor, nefislerimizdekiler ne, bakalım ayet kimlere hitap ediyor.

(Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden koruyun, (oranın) görevlileri Allah’ın kendilerine verdiği emirlere baş kaldırmayan, kendilerine verilen buyrukları yerine getiren, pek haşin melekler vardır. (Tahrim 66/6).

Eee!  Müslüman’ım diyenlerimiz,  hala bana dokunmayan yılan bin yaşasın demeye devam edecek miyiz? İçimizi Kur’an-a göre temizlemeye tövbe edip, yeni bir yaşam yolu seçmemiz çıkarımıza olacaktır. Maide suresinin şu üç ayetine bir dikkat çekelim 44/45/47.

Allah cc burada üç duruma uyararak vurgu yapıyor:

Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyenler “A” kâfirdirler , “B” zalimdirler ,  “C” fasıktırlar. Kâfirler belli, onlar inanmamış olanlardır  Allah’a inanmayanlardan indirdikleri ile hükmetmeleri pek akıl işi  olmamakla beraber,  hala bizdeki inanmış görünenler ne yazık ki kafirlerden onların kanunlarından yarar umuyorlar, onunla yönetme, yönetilme istiyorlar.

B-  ikinci vurgu, zalimdirler:  Ey Müslüman’ım diyenler, bütün Müslüman âlemi kimler, hangi kanunlarla idare olunuyor, Allah’ın indirdikleriyle idare edilseler bugünkü hal ve yaşamlar böyle mi olurdu?

“C-”  üçüncü vurgu,  fasıklardırlar, kim fasık olanlar, güvensiz, yalancı, takiyeci, döneklerdirler, menfaatçi, dünya maddiyatçısıdırlar, arkadaşını, kardeşini satar, vurur vurdurur, namussuzdurlar, sözlerinde durmazlar, etrafımızın yaşamları bu minval üzere.

Şu duyumları çok duyuyoruz, bizim Müslümanlarımız şu kadar Umreye gittim, namazımı kılıyorum, hacca da gittim diyenler dolup taşıyor, ellerinden tesbihler, tesbihmatikler düşmüyor, bunlar neredeyse toplumun çoğunluğuna sahipdirler, birbirleri aralarında hurafe, hikâye, masal konuşmalarla meşguller, konuşmalar şeytana pabuç bırakmayacak şekilde, doğruları eğer büker, doğruyu söyleyenlere düşman olur, itibarsızlaştırırlar, bu durumda bizler niye Siyonistlere, kâfirlere kızalım onlar kendilerinin inandıklarını yapıyor, yaşıyorlar. Müslüman âleminde onların zulümlerini, katilliklerini aratmayanla doludur. Müslüman’ım diyen halk ta içlerine bir dünya maddiyat dini yerleştirmişler Ohh ! gelen ağam, giden paşam…

Onların en büyük amacı büyük  büyük evler,  giyim, pahalı model araba, pahalı pahalı cep telefonları, küçük küçük odalara kocaman ekranlı plazmalar, kim milyoner olur, evlenme programları, diziler, hollywood magazinleri, ohh -ohh  lüks hayat, lüks hayat, işte sana Türk ,lâik Müslüman milleti.

Yanı başımızda açlık var, savaş, ölüm var, hapishaneler, toplu mezarlar var, bebekler var, bebeği karnında ölen kadınlar, erkekler, ihtiyarlar var, her gün sayıları artıyor. Bizim, bizdeki Müslüman’ım inanmış görünenlerin umurlarında mı?  Veya  ne kadar umurlarında. Hani ayette kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlardan ve taşlardan olan ateşten koruyun, (Tahrim 66/6) ‘deki ayet kimin, kimlerin umurunda onlar kendilerini çocuklarını koruyamazken beş, on metre uzağı nasıl görsünler,  görünen o ki onların bütün  dertleri dünyalık.

Kâfirler inandıkları gibi çalışmışlar, silahlarını hazırlamışlar, Ey Müslümanlar!  Sizlerin silahı nerede? Varsa da onlarla kendi soydaşını, kardeşini   acımadan öldürebiliyorsunuz. Keyiflerine hapsedilmiş ucuz, zahmetsiz hiçbir bedel ödemeden!..  Temenni ve dualarla kuru -kuru imanlarıyla bir netice alınmıyor. Eyy millet uyanalım artık. Bizler başı boş yaratılmadık uyarıldık ta.

Rabbimiz haber veriyor,  biz bu kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık.

(  Kur’an’la apaçık davet gelmiştir, buna rağmen sırtını dönenler  (kale  almayanlar), (görmeyen), görmezden gelenlerden daha zalim kim vardır. (Enam 6/157)

Eyy bizler! Biz neyi görmüyoruz? Belli ki görmüyor  duymuyor, anlamıyor, anlamak istemiyoruz. İşimize gelmiyor.  İçimizde kurduğumuz hikâye, masal, hurafe, inanç kalelerimiz yıkılacaktır.

O zaman  başka -başka şu veya bu sistemlerle idare olmak, olunmak zalimlik olmuyor mu?  Yazıklar olsun demekten başka ne diyebilirim ki yazıklar olsun! Bu yaşam durumları karşısında durumumuzu Rabbimiz bildiği için bizleri zalimlikle itham ediyor bunu idrak edelim artık, bizlerin zalimlikleri onlardan ne kadar farklı, bunu bir görelim?

Bu  günlerde Hıristiyan âleminin yılbaşı, noel kutlamaları var, Ben biz Müslüman’ız derken mangalda kül bırakmayanlar, yurt dışında Hıristiyanlarla yılbaşlarını kutlama sırasına girmişler, biletlerin zamlı olması hiç umurlarında  değil. Yurt dışına gidemeyenler de evlerini, işyeri dükkânlarını, ışıklarla, çamlarla süsleme derdinde. Onlardan olmaya ne kadar da hevesliler. Burada bir şeye de değinmek isterim,  bu batı hayranlığını yaşam haline getirenler, öte yandan dört mevsimi olan güzel ülkemizi kirletmek, yakmak pisletmek, görüntüsünü doğasını bozan her türlü hırslılığı, hileyi yapan, ar damarı çatlamışlarla dolup taşıyor. Her şeyin yalanı dolanı, sahtenin sahtekarlığın her gün çoğalmakta yiyeceklerin, içeceklerin DNA’sını bozmuşlar, sahte içkilerden ölenler her gün çoğalıyor.

Güzel vatanıma her izine geliş dönüşümde hayal kırıklığı ile dönüyorum, insanlık denen haslet tükenme noktasına yaklaşmış, sokakta huzurlu yürüyemiyorsun. Otobüste, dolmuşta, metroda yaşlılara hamilelere yer vermiyorlar, kimseye ses çıkaramıyorsun, her an bıçağı, silahı ensende kalbinde bulabilirsin.

İşçiye, ustaya iş yaptıramıyorsun. Hile, eksik parayı alana kadar usta şurası olmadı demeye kalktın mı çok  biliyorsan kendin yap laflarıyla karşılaşıyorsun. Komşuya hediye verirsen iki üç kere selâm verir. Memleketimin köyü, kasabası, vilayeti böyle stresle dolu daha evden adımını atarken korku tedirginlikler başlıyor.  Ey okurlarım, ben bu satırlara ne zaman iyi şeyler kısmet olur yazabileceğimi çok  merak ediyorum, inanın yazmak istiyorum ama yok, yok, yok…

Şu duruma da değinmeden geçmek istemiyorum;  doğrusunu söylemem gerekirse Avrupa ülkesi olan Avusturya ‘da dinleniyorum. Adımımı dışarı attın mı korku, stres yok ara sokaklarda beyaz kırmızı çizgi olsun olmasın arabalar yayaya yol veriyor, otobüs, tramvay, metroda yaşlılara sakat kör hamilelere yer veriyorlar, yanlışlıkla ayağına bassalar birkaç kere özür  diliyorlar. Tabii ki yer verme hususunda ihmaller var, bunu da en çok  Türkler ve çocukları yapıyor, kapatıyorlar başlarını cep telefonlarıyla meşguller.

Avrupa’da yaşayan başta Türkler, öteki Müslüman halklar inançlarının gereğini hiç yaşamıyorlar. (sanki kendi ülkelerinde yaşıyorlar) Görünen o ki sadece dünyalık için yaşıyorlar.  Marketleri buraların marketlerinden pahalı, aynı Türkiye misali keyfi zam, yine zam.

Yazıma uyarıcı düşündürücü birkaç ayetle devam etmek istiyorum yazdığım yazımla uyumlu olduğunu düşünüyorum. ( Her kim /kimler)  Allah’ı  bırakarak şeytanı (şeytanlaşmışları)  dost edinirse, o (onlar) apaçık bir ziyana girmiş olurlar. (Nisa 4/ 118)

Bizler kimi, kimleri yar edinmişiz!

(Şeytan böylelerine boş vaatlerde  bulunur, onları boş kuruntularla oyalar,

Şeytanın vaatleri, akılları karıştırıp aldatmaktan ibarettir, şeytan (ve şeytanlaşmışların ) peşinden gidenlerin varacağı yer cehennemdir, oradan bir çıkış yolu yoktur.  Nisa 4/ 119/121 ).

Bu ayetler kâfirlere değil, ben biz Müslüman’ız diyenlere başkalarının inançsızlıklarını yaşam biçimi edinenleredir.

(Ant olsun ki biz cin ve insanlardan birçoğu için cehennemi yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, idrak etmezler, gözleri vardır görmezler, kulakları vardır(Hak hakikati) duymazlar, onlar dört ayaklı hayvanlar gibidirler, hatta daha da sapıktırlar. Onlar gaflete düşenlerin ta kendileridirler.(Araf.7/ 179). Eyy ben, biz Müslüman’ız diyenler! Hala Aman bana, bize dokunmayan yılan bin yaşasın,  koro halinde demeye devam mı edelim?

(Muhakkak ki, Allah adaleti ve iyiliği akrabaya yardım etmeyi emreder. Çirkin işleri, fenalığı, azgınlığı da yasaklar. O düşünesiniz diye size öğüt verir. (Nahl 16/.90)

Değerli okurlarım dünyaya açılan kapımız olan iktibas çizgisine yazı yazan kıymetli yazar iman kardeşlerime Allah cc razı olsun, kendilerine Rabbimden sağlıklar, kalemlerine, beyinlerine gayret versin diye dua ediyorum.  Sağ olsunlar var olsunlar, azimle sabırla senelerdir yazıyorlar.  Elbette anlayanlar anlıyorlar, anlamayanların da bir gün anlamalarını umut ediyorum  hidayet Allah’tandır.

Dağarcığımda olanlarla olaylara, meselelere değinme  ihtiyacında bulunmak istedim. Şunu da ifade ederek yazımı sonlandırmak istiyorum.

Üzülüyorum samimi söylüyorum her gün daha çok üzülüyorum.

Allah cc için sevmek, iyiliği esirgemeyen, elinden tuttuğum, yardım ettiğim arkadaş, kardeş dediklerimiz dünyalık için nasıl da değişmiş, ters yüz olmuşlar.  Arkadaşlık, kardeşlik, akrabalık nerede kalmış, içimdeki sevgiyi merhameti yıkmak için ellerinden geleni yapmışlar ne diyelim ki Habil Kabil olayı diyelim. Aklını çalıştırıp Kur’an yolunu bulmaya çalışanlara gayret diliyor, selâm olsun diyorum…..

Selâm ve Dua ile

Daha Fazla

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi Çekebilir

Kapalı