
Başarılı Olmanın Ölçüsü Nedir?
Başarı, insandan insana değişen bir galibiyet duygusudur. Ancak başarının ne olduğu konusunda üzerinde uzlaşılmış bir tanım da yoktur. Herkesin kendine göre bir başarı tanımı olduğu gibi, bu başarıyı elde etmede izlediği yöntem de farklıdır. Bu noktada kişinin yönelimlerini etkileyen faktörler de değişkendir.
Başarı, insanoğlunun gündeminden hiç düşmeyen birçok insanın elde etmek istediği bir şeydir. Peki başarı ne demek? Kısaca varmak istediği hedefe ulaşabilmek olarak tarif edilebilir. Bu hedefler kimileri için mal-mülk sahibi olmaktır, kimileri için kariyer, kimileri için şan-şöhrettir. Bazıları içinse huzur veya mutluluktur…
Başarı, hedeflerimize ulaşmak için attığımız adımların ve gösterdiğimiz çabanın sonucunda elde ettiğimiz istenen sonuçları ifade eder. Bu sonuçlar, akademik, mesleki, kişisel veya toplumsal alanlarda olabilir. Başarı, kişinin kendi standartlarına veya toplumun genel kabul gören ölçütlerine göre de değerlendirilmektedir.
Başarı, sadece bireysel hedeflere ulaşmakla kalmaz, aynı zamanda toplumsal etkileşimde de önemli bir rol oynar. Toplumda tanınma, saygınlık kazanma ve başkalarına ilham verme gibi unsurlar başarıyla ilişkilendirilir. Ancak, başarının tanınması veya dışsal ödüller, kişinin içsel tatmin ve huzur için yeterli olmayabilir. Gerçek anlamda iç dinginliği sağlayan huzur, kişinin kendi değerleri ve amaçları doğrultusunda yaşamını sürdürmesiyle elde edilir. Bu yönüyle başarı, içsel bütünlük ve kişisel memnuniyetle de yakından ilişkilidir.
Kişisel gelişim uzmanları başarıya ulaşmak için, disiplin, azim, tutku ve özveri gibi bir çok özelliklerin birleşimiyle elde edilir derler. Kişisel gelişim ve deneyim kazanma süreçleri, başarıya ulaşmak için önemli adımlardır.
Her başarı, genellikle bir dizi zorlukla karşılaşmayı ve bunları aşmayı gerektirir. Bu süreç, insanın doğumuyla başlar ve ölümüne kadar devam eder.
İnsanlar genellikle her evrede bu durumun sancısını çeker. Çünkü başarılı olmak istemek ve ona ulaşmak arasında oldukça büyük farklar vardır. İsteyen herkesin ulaşamadığı bu kavram, elde edebilmek için sabırla, azimle sürekli çaba harcanılması gereken bir yolculuğu da beraberinde getirmektedir.
İnsanoğlu hayatın her evresinde başarı üzerine yoğunlaşmakla ilgili stratejiler geliştirmiştir. Bu konu insanların ilgi odağı olup sürekli konuşulan ve üzerinde çalışılan, geçmişte ve günümüzde neredeyse her alanda başarılı olmak için sürekli çıtayı daha yükseklere taşıyan toplum oluşturmak için adeta yaşıyoruz. Başarı, yaşamın her alanında bir endeks haline gelmiş durumda. İnsanlar, daha başarılı olmanın yollarını aramak için canla başla çalışıyorlar.
Başarı, içinde yaşadığımız evrende mutluluğun ana kaynağı olarak görülüyor. Mutlu olmak istiyorsanız, başarılı olmalısınız deniliyor. Ancak hangi alanda başarılı olursak mutlu olacağımız sorusu da akla geliyor. Diğer taraftan, mutluluk denilen şey nedir? Mutluluk; devamlılığı olmayan geçici bir duygudur. Kısa süreliğine bu duyguyu tatmak için bunca çabaya değer mi? Bu konuyla alakalı 2018 yılında bir makale yazmıştım “Huzur Nedir?” Oradan kısa bir alıntıyı sizinle paylaşmak isterim.
“Mutluluk ise sevinçtir, neşedir. Sevinç ve neşe bir şeyleri başarmak, sahiplenmekle gerçekleşen duygu iken, huzur, hiçbir şeye sahip olmadığınız da yaşadığınız duygudur. Huzuru yanlış yerlerde, yanlış işlerde ve yanlış varlıklarda aradığımızda beyhude arayışlar içerisinde oluruz. Bu halimiz şuna benzer; “Akmakta olan suya avcumuzu uzatırız da bir türlü suyun altına sokmayız” bu bize hiçbir şey kazandırmaz, susuzluğumuz gitmediği gibi yorulduğumuzda yanımıza kar kalır. Bizim aradığımız huzur hiçbir şeyin bozamayacağı, hiçbir gücün kaçıramayacağı huzur olmalıdır.
Kimileri de huzuru mutluluğa eş değer olarak görmekte, mutluluk yerine huzuru, huzur yerine de mutluluğu kullanmaktadır. Bunlar ayrı ayrı kavramlar/değerlerdir. Kişi mutlu olduğu halde huzurlu olamayabilir, huzurlu olan da mutlu olamayabilir. Mutluluk daha çok elde etmeye ve başarıya endeksli bir olgudur. Başarmak, elde etmek sonu gelmeyen birçok zahmet, fedâkarlık ve eziyetlere katlanmakla gerçekleşir. Dünyanın en ünlü insanı, mal-mülk-servet, yüksek kariyer sahibi vs. olabilirsiniz ama huzurlu musunuz dendiğin de?! Malın mülkün makamın olmayabilir ama huzurlu olursunuz ama mutlu olamayabilirsiniz.
Mutluluk görece bir kavramdır; kimi bir çiçekle mutlu olurken, ‘ki onun mutluluğu da çiçek solana kadardır.’ Kimine de gül bağını verseniz mutlu edemezsiniz, herkesin mutluluk anlayışı beklentisi oranındadır ve sonu yoktur. Sonunun, dibinin bulunamayışının sonucu olarak refah düzeyi yüksek olan ülkelerde intihar olaylarının daha fazla oluşu refahın/varlığın/lüksün huzuru getirmediğinin açık bir göstergesidir.” (İktibas Çizgisi Dergisi, Huzur Nedir?)
Gerçekte mutlu olmak için başarı mı, başarılı olmak için mutluluk mu gerekir.
İçerisinde yaşadığımız toplum mutluluğu sadece başarıya bağlayabilir, bazı başarılar da vardır ki, sizi mutsuz edebilir. Örneğin; gayri meşru bir kazanç/başarı bize mutluluk verebilir! Ama insan mekanik bir varlı değildir. Onu var edenin, onun yazılımına yerleştirdiği “fıtrat”, bu mutluluğa içerden gelen (takva) bir ses sürekli itiraz edecek ‘bu yaptığın yanlış’ diye ikaz/eror verecek veya sonu kodeste bitecektir. Çok çalışıp başarılı olacağım diye sağlığınızdan olabilirsiniz, başarıp elde ettiklerinizi sağlığınızı tekrardan kazanmak için harcayabilirsiniz…
Yukarıdan buraya kadar anlatmaya çalıştığımız şeyler, her dünya görüşü için hayatın gerçekleri ve genel geçer şeylerdir.
Bizler İslami dünya görüşünü benimseyen, onu hayatına hâkim kılmaya çalışan insanlar olarak bu meselede de çaresiz değiliz O, bize yol yordam göstermekte, hayatımızın bu alanını da boş bırakmayıp doldurmaktadır. Çünkü İslam hayatı kopile kuşatan, dünya görüşü olan bir dindir!
İslam, her kazanımı müsbet manada başarı olarak nitelemez! O’nun çizmiş olduğu kural ve kaideleri dikkate alınarak elde edilen kazanımlar başarıdır. Buna muhalif elde edilenler İslam nazar-ı itibarında başarı değil kişinin felaketidir.
“…Ama onların kazandıkları kendilerine bir şeyi sağlayamadı.” (Mü’min 83, Hicir 84)
“…Altını, gümüşü biriktirip Allah yolunda harcamayanları elemli bir azapla müjdele.” (Tevbe 34)
“İnkâr edenlerin ne malları ne evlatları, onlara Allah’a karşı bir yarar sağlar. İşte onlar cehennemliktirler. Onlar orada ebedî kalacaklardır.” (Al-i İmran 116)
“O gün ki, ne mal fayda verir, ne de oğullar…” (Şu’ara 88
“Ki o, mal yığıp biriktiren ve onu saydıkça sayandır.
Gerçekten malının kendisini ebedi kılacağını sanmaktadır.
Hayır; andolsun o, ‘hutame’ye atılacaktır.
Hutame’nin ne olduğunu sana bildiren nedir?
Allah’ın tutuşturulmuş bir ateşidir. “Ki o, yüreklerin üstüne tırmanıp-çıkmaktadır.
O, onların üzerine kilitlenecektir.” (Hümeze 2-8)
“Veyl olsun onlara…!” (Bakara 79, Tur 11-12, Mürselat 15) Bu terkiple gelen onlarca ayet var ki, bu dünyada kazandıklarının onlara ahirette hiçbir faydası olmayacağını vurgular.
Yaşamı anlamlı kılabilmek için, inandığınız değerlere uygun, hedefinize varmak için doğru yolda attığımız her bir adım bizi gerçek manada başarıya ve iç dinginliğimizi yaşatıp huzura erdirecektir. Hele Müslim olanlar için gerçek başarı ve kazanç Alemlerin rabbinin rızasından başkası değildir.
İslam, dört başı mamur bir dindir, hayatta boşluk bırakmaz başarı konusuna da hadiseye kendi zaviyesinden bakarak, başarma duygusunu fıtrata uygun bir şekilde akidesinden çıkan fikirler doğrultusunda doldurmuştur. Çünkü İslam başarmanın verdiği hazzı sadece ve yalnızca Allah’ın rızasını kazanmaya endekslemiştir.
Özellikle İslam’ı kendisine dava edinmiş dava adamlarının İslam’ı hayata hâkim kılmak için verdikleri mücadelede başarılı olmak istemeleri ve başarılı olmak için çalışmaları da en doğal ve olması gerekendir. Dolaysıyla bizler işimize bakıp mücadeleye devam edelim. Allah’ın rızasına uygun her davranışımız bize rıza-i ilahi olarak geri dönecektir. Bu bağlamda dünyada bazı şeylerin üstesinden gelemesek de zahiren başarısız gibi görünse de Allah katında biz başarmışız demektir. İşin özü, Mü’min başarı için değil, Allah’ın rızasını kazanmak için çabalar ve başarsa bile bunu kendinden bilmez, onun sarhoşluğuna kapılmaz, ‘bunu bana Allah lutfetti’ der. Binaenaleyh, sünnetullaha riayet ederek gereklerini yerine getirdiğimizde, bir şeylerin üstesinden gelinemese bile bizim için başarısızlık diye bir şey yoktur!
Kur’an bu konuda bize Allah resullerini örnek olarak gösterir. Onlar dönemlerinin en azılı despotlarıyla mücadele etmişler, kimileri ölmüş, kimileri türlü imtihanlardan geçmiş, kimileri sürülmüş kimilerine yok denecek kadar kişi iman etmiş ama onlar bu yoldan sapmamışlar, taviz verip eğilmemişler, umutlarını kaybedip yeğse düşmemişler bundan dolayı, Allah indinde kaybedenler sınıfına yazılmamışlar. Bilakis onlar ve onlara iman eden hak yolun yolcuları için; “Allah, onlar için içinden ırmaklar akan, içinde süresiz kalacakları Cennetler hazırlamıştır. İşte büyük başarı budur.” (Tövbe 89)
“’Bugün, doğrulara, doğruluklarının yarar sağlayacağı gündür.’ Onlara içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler vardır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte bu büyük başarıdır.” (Maide 119)
“Kim Allah’a ve Resulüne itaat eder, Allah’tan korkar ve O’na karşı gelmekten sakınırsa, işte onlar başarıyı elde edenlerin ta kendileridir.” (Nur 52)