GenelYazarlardanYazılar

Filistin/Gazze Gerçeği ve Modern Dünyanın Yalanları

Filistin direnişi ve İsrail sorunu, 75 yılı aşkındır inişli çıkışlı süre gelen bir direnişin adıdır. Osmanlının 1917’ den sonra o topraklardan çekilmek zorunda kalmasıyla birlikte, İngilizlerin hakimiyetinde/mandasında kalan topraklara dünyanın çeşitli yerlerinden getirilip yerleştirilen Yahudiler Birinci Dünya Savaşı’nın ardından İngiliz mandası altındaki Filistin’e Yahudi göçü sel gibi aktı. Bölgenin demografik yapısını değiştirmeye başlayan bu göçler, yerleşik halka uygulanan tedhiş hareketleri halkı rahatsız etmeye ve gelen tehlikenin farkına varan Filistinlilerin öfkesini artırdı. Ve İngilizlere karşı mücadeleye girişildi.

1920’lerde işgalci İngiliz askerleri Filistin’deki bu isyanları bastırmakta zorlandı.

İngilizler, aynı zamanda Siyonist Yahudilerin kuruduğu, Haganah terör örgütünü kullanarak isyanları bastırmaya çalıştı. İsrail’in kuruluş sürecine kadar Filistinliler bu örgütler eliyle birçok katliama maruz kaldı. Siyonistler tarafından kurulan terör örgütleri, Filistin’deki köylere saldırdı, birçok insanı öldürüp mahsullerini ateşe verdiler, gasp ettikleri topraklara işgalci siviller (hırsızları) yerleştirildi. Bu terör örgütleri, ‘devletin’ kuruluşundan sonra İsrail Ordusu’nu oluşturdular.

İngiliz ve Fransa eliyle askeri eğitim ve techisat verilerek kurulan terör örgütleri (Haganah, Irgun, Lehi ve Stren) ki, Irgun’ün başına, Menaham Begin geldiğinde terör örgütü binlerce sivil Filistinliyi canice ve hunharca katletti ve veya yerlerinden sürdüler. M. Begin sonraki yıllarda İsrail terör devletinin başbakanı olacak.

14 Mayıs 1948’de İsrail Siyonist terör devleti kurulduktan 2 hafta sonra da bu terör örgütleri Savunma Kuvvetleri’ni kurdu. Örgütte görev alan birçok isim sonraki yıllarda İsrail’de üst düzey görevler üslendi. (Tarihe, Sabra ve Şatilla kasabı diye bilinen Aril Şaron da bu örgütlerin yetiştirdiği elemanlarındandı.  16 Eylül 1982’de, İsrail’in desteklediği aşırı sağcı Hıristiyan Falanjist milisler Lübnan’ın başkenti Beyrut’un güneyinde bulunan Sabra ve Şatilla Filistin mülteci kamplarına İsrail ordusunun onayıyla ve gözetimi altında saldırarak çoğu kadın ve çocuk savunmasız 2.000 Filistinliyi cesetleri tanınmaz hale gelecek şekilde vahşice katletmişti. Katliamın ertesi sabahı, cesetler, Sabra ve Şatilla sokaklarında üst üste yığılmışlardı. Artık her şey için çok geçti. Ve bu adam 2001 İsrail’e başbakan oldu.)

19.yüzyılın sonlarına doğru, Avrupa’daki Yahudilere karşı takınılan tutum, Siyonist hareketin ivmesini artırdı, Filistin olarak adlandırılan bölgede Yahudilere ait bir anavatan kurulmasına yönelik uluslararası destek arttı. Suriye’nin İngilizler tarafından işgalinden sonra, I. Dünya Savaşınıtakip eden “Balfour Deklarasyonu” ve Filistin mandasının kurulmasıyla birlikte, Aliyah (İsrail topraklarına diaspora Yahudilerinin geri dönmesi) arttı ve bu da Filistin-Araplar ve Yahudi gerginliğinin artmasına sebep oldu. 1948 yılında İsrail Bağımsızlığının ilan edilmesiyle, Avrupa da ve Müslümanların yaşadığı ülkelerden birçok sayıda Yahudi İsrail’e göç etti ve birçok Filistinli terör faliyetleriyle topraklarından zorla göç ettirildi. O gün bu gündür Filistinliler kendi topraklarında ve komşu ülkelerinde “mülteci” konumuna düşürüldüler…

Kısa bir tarih özetinden sonra, Hamas: (Haraka el-Mukavama el-İslamiyye) “İslami Direniş Hareketi” dir Türkçesi. Hamas, ilk kururulduğu yıllarda kendisini “İhvan ekolünün bir parçası ve bağımsız bir Filistin “örgütü” olarak tanımlayan Filistin’deki bir siyasi partidir. Filistin halkının uluslararası toplum tarafından meşru temsilcisi olarak sayılmaktadır.!

FKÖ (Filistin Kurtuluş Örgütü)’nün aksine Hamas, İsrail’in var olma hakkını tanımıyor. Amblemi, Kudüs’teki Kubbet-üs-Sahra’yı ve İsrail, Gazze ve Batı Şeria topraklarının ana hatlarını tek bir Filistin devleti olarak tasvir ediyor.

Hamas, 1987’de kuruldu kurucuları: Şeyh Ahmed Yasin, Abdülaziz el Rantisi ve Muhammed Taha dır. Hamas, Mısır merkezli Müslüman Kardeşler Teşkilatının (İhvan) çalışma metodunu kendisine örnek almış ve bundan dolayı Filistin’deki uzantısı olarak biliniyor ama Hamas’ın son açıklamasında bu iddiasından vazgeçtiği anlaşılıyor ‘bağımsız bir örgüt olduklarını ihvan la sadece fikirsel bağlarının olduğunu’ kamuoyuna deklare etmiştir.

Hamas. 1993 de FKÖ’ nün barış anlaşmalarını kabul etmeyerek İntifadayla kendini duyurdu. İntifada; bir isyan veya ayaklanma veya bir direniş hareketi. Çağdaş Arapça’daki kullanımı baskıya karşı meşru bir ayaklanmaya atıfta bulunuyor. Kelime anlamıyla “titreme, silkinme” demek. Bu, terim aynı zamanda “sallamak, kurtulmak”, bir köpeğin üzerinndeki sudan silkelemesi veya uykudan sıyrılması gibi anlamlara da geliyor.

2006’da Filistin genelinde yapılan seçimleri alan ve iktidar olan Hamas, İsrail başta olmak üzere Batılı ülkelerce tanınmamış ve hükümetten düşürülmüştür. Hamas’ın büyük bir zafer kazandığı genel seçimlerdi. 132 sandalyeli Filistin Meclisi’nde Hamas 74 sandalye kazanırken, El-Fetih 45 sandalye kazandı. Hamas’ın seçimleri kazanmasına İsrailli politikacılar sert tepki gösterdiler. Başbakan Ehud Olmert, Hamas’ı “terör örgütü” olarak nitelerken Türkiye, İran, Katar… Filistin’deki seçim sonuçlarını kabul ederek Filistin halkının iradesine saygı gösterilmesi gerektiğini savundular. Siyonist İsrail, Hamas’ın seçim kazanmasını kabul etmeyerek “Hamasistan kuruldu” diyerek tepkisini ortaya koymakla kalmadı “terörist” ilan etti. Ogün bugündür Gazze’ye baskılar daha şiddetlenerek artı ve dünyadan izole edilmeye, duvarlar örülmeye, deniz sahasını daraltmaya, sınır kapılarının sıkı denetimi, yerleşimci/hırsızların zorla insanların evini, arsasını, tarlasını elinden almaları, suikastlar düzenlemeleri, tutuklamalar… adeta açık hava hapishanesine dönen, kendi ülkelerinde mülteci konumuna düşen, dövülen, hakarete uğrayan, hapsedilen, Neredeyse her aileden bir yakını öldürülen bu insanlar “YETER” deyince de “sus bağırma terörist” yaftasıyla karşılaşmaktalar. ‘Bu nasıl bir dünya’ demekten insan kendini alamıyor.

‘Hamas’ın seçimleri kazanmasından sonra Filistinlileri cezalandırmak amacıyla çeşitli alanlarda ambargolar uygulayan İsrail’in durmak bilmeyen, giderek artan saldırıları ve Filistinli örgütlerin karşı koymaları/direnmeleri bölgede tekrar savaş çanlarının çalınmasına zemin hazırladı. Örneğin, 9 Haziran 2006’da İsrail, Gazze Şeridi’nin kuzeyinde bulunan Beyt Lahiye plajına yaptığı füze saldırısı ile dördü çocuk sekiz Filistinliyi öldürdü. 10–25 Haziran 2006 arasında Gazze Şeridi’ne yapılan İsrail füze saldırılarında 20 Filistinli öldü. Buna karşılık 25 Haziran’2006 da Filistinli milisler bir İsrail askeri kontrol noktasını basıp iki askeri öldürürken, bir askeri de kaçırdı. Bunun üzerine İsrail, Hamas liderliğindeki Filistin Hükümeti’ne karşı operasyonlarını yoğunlaştırdı. İlk olarak, 29 Haziran 2006’da, aralarında bakan, vekil, belediye başkanı ve üst düzey yetkililerin bulunduğu 64 Hamas yetkilisini esir aldı. 6 Temmuz 2006’da yapılan İsrail saldırıları sonucu 22 Filistinli hayatını kaybetti. Bir İsrailli askerin Filistinlilerce kaçırılmasından sonra İsrail’in füze saldırıları sonucu iki hafta içerisinde yetmişten fazla Filistinli hayatını kaybetti.’ (Müzaffer Şenel. Ortadoğu Yıllığı 2006) Bu 2006 yılında bir sene içerisinde yapılan vahşeti her sene misliyle yaşadılar ve yaşamaktalar. Yıllardır bu Siyonist devlet terörü sürüyor, bunca baskıya ve bunca zulme rağmen bu insanlar hala direniyorlar, Kendi vatanlarına sahip çıkmaya çalışıyorlar.

2006’da İsrail-ABD ilişkileri ile ilgili olarak, bölgede örtüşen çıkarlar temelinde politikaların, ABD’deki Yahudi lobisinin etkisi sayesinde aynileştiği tespitini yapmak yanlış olmayacaktır. Zira gerek ABD Başkanı George W. Bush gerekse de Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın, özellikle hem Hamas konusunda hem de Lübnan Savaşı’nda İsrail’in pozisyonunu destekleyen açıklamaları ve Tel Aviv’e paralel söylemleri dikkate değerdir. Hamas’ın seçim zaferi ardından, İsrail’in Hamas’ı uluslararası toplumdan tecrit etme çabalarına ilk ciddi destek ABD’den geldi. Hamas’ın İsrail’i yok etme amacından vazgeçmedikçe, Filistin’e yardım yapılmamasını öngören ve Bush Yönetiminin desteklediği tasarı, 15 Şubat’ta, ABD Temsilciler Meclisi’nde bire karşı 418 oyla kabul edildi. Hamas’ın seçim zaferi ardından toplanan ABD, AB, BM ve Rusya’yı kapsayan Ortadoğu Dörtlüsü, 30 Ocak’ta, Hamas’a, Filistin Otoritesi’ne yapılan uluslararası yardımların devam etmesi için üç şart öne sürdüler. İsrail’i tanımak, şiddeti ve terörü reddetmek ile Yol Haritası da dahil olmak üzere daha önce yapılmış tüm anlaşmalara saygı ve kabulünü içeren şartlar Hamas tarafından reddolurken, Filistin Otoritesi Başkanı Mahmud Abbas tarafından kabul edildi. (Amerikan Temsilciler Meclisi: Hamas‟a Yardım Edilmeyecek, 16 Şubat 2006, http://www.voanews.com/turkish/archive/2006-02/2006-02-16-voa11.cfm)

Şunu demeye çalışıyoruz. Bu iş 7 Ekim 2023 de başlamadı. Bu işi 7 Ekimle başlatanlar, 80 yıllık devlet terörüyle soykırıma uğrayan, ülkeleri işgal edilen ve bu mazlum halka yapılan zulmü göz ardı edenlerdir.

Hamas, İsrail’e karşı direniş sergileyen hem de İsrail’in ablukasına karşı Gazze şeridinde yaşayan 2 milyon Filistin halkının ihtiyaçlarını karşılayan ve ülkesini savunan bir direniş harekatıdır.

Hamas, Filistin topraklarının İsrail’den tamamen temizleyip bağımsızlığını kazanmayı hedefleyen bir örgüttür ve bu amaç doğrultusunda silahlı mücadeleyi savunur.

Hamas liderleri, 7 Ekim de gerçekleştirdikleri hareketin gerekçesini şöyle ifade ediyorlar; “Siyonist İsrail’in Batı Şeria’daki hırsızların (yerleşimci) Filistinlilere yönelik baskısının, uluslararası toplumun yasadışı kabul ettiği yerleşim inşaatlarının devam etmesinin, İsrail hapishanelerindeki binlerce mahkumun işkence ve kötü şartlarda tutulması ve Gazze’ye yönelik devam eden ablukanın kendilerini saldırıya mecbur bıraktığını” söylüyor.

Nitekim Hamas’ın üst düzey sözcüsü Usame Hamdan, El Cezire’ye, grubun kendi videolarında savaşçılarının yalnızca yasadışı yerleşimlerde yaşayan ve meşru hedefler olarak tanımladığı hırsız/yerleşimcilere saldırdığı konusunu belirtti. “Yerleşimciler ve siviller arasında ayrım yapmak zorundasınız. Yerleşimci/hırsızlar Filistinlilere saldırdı” dedi Hamdan.

İsrail’in güneyindeki sivillerin de yerleşimci olarak kabul edilip edilmediği yönündeki soruya Hamdan şöyle yanıt verdi: “Orada yerleşim yerleri olduğunu herkes biliyor. Sivilleri bilerek hedef almıyoruz. Yerleşimcilerin işgalin ve silahlı İsrail kuvvetlerinin bir parçası olduğunu ilan ettik. Onlar sivil değiller” diye ekledi.

İslam toplumunun bu mazlum halkı, bütün bir dünyaya, İmanın, direnmenin ve ilkelerinden taviz vermeden mücadelenin nasıl yapılacağını, davalarını hiç konuşmadan hal dilleriyle öğrettiler. Demek ki, Allah’ın emirlerine uyarak cihad edildiğinde, sabır gösterip mücadele edildiğinde, düşman ne yaparsa yapsın hak ve hakikatten sapmadığımız müddetçe mesajınız makes bulmakta, dünyada ne tür yansımaları olduğuna hep beraber şahitlik etmekteyiz. Yeryüzüne nizam verdiklerini iddia eden zalimlerin maskelerini düşürdüler ve bu zalimlerin zulmünü meşru kılan Birleşmiş Milletlerin, NATO’nun ve ‘insan hakları’ savunucusu STK kurumlarının bu zalimlere hizmet ettiğini, dünyaya insanlık dersi verenlerin gerçek yüzlerini ortaya çıkartılar. Siyonizm tarihinde belki de ilk kez yalnız kaldı, onları destekleyen ülkeler ve kurumlar suçüstü yakalandılar. Dünyanın en büyük askeri ve istihbarat gücü olarak lanse edilenler, Hamas karşısında zelil oldular. Siyonizmin ve Yahudiliğin gerçek yüzünü ortaya çıkardılar. İslam toplumlarının başında bulunan hainlerin hainliklerini ortaya çıkartıp maskelerini düşürdüler. İman iddiasında bulunanlara da; cihadın, cesaretin, imtihanın, sabrın, dava için yaşamın ve ölmenin, cennet karşılığında canı ve malı satmanın… savaşta ve barışta Mü’mince davranmanın nasıllığını hepimize öğrettiler!

Kur’an da geçen birçok ayetin nasıl anlaşılması gerektiğini adeta dünyaya tefsir ettiler.

“…Nice az topluluklar, Allah’ın izni ile nice çok topluluklara galip gelmiştir. Allah, sabredenlerle beraberdir.” dediler.” (Bakara 249)

“Ey Nebi! Müminleri savaşa teşvik et! Eğer sizden sabırlı yirmi kişi bulunursa inkâr edenlerden iki yüz kişiyi yener, sizden yüz kişi olursa bin kişiyi yener; çünkü onlar yaptıklarının bilincinde olmayan bir topluluktur.” (Enfal 65)

“Ey iman edenler! Sabır ve namazla Allah’dan yardım dileyin. Şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir.” (Bakara 153, Enfal 66)

“Size ne oluyor da, Allah yolunda ve “Ey Rabb’imiz! Halkı zalim olan şu kasabadan bizi çıkar; bize kendi katından bir veli (koruyucu, sahip) gönder, bize kendi katından bir yardımcı gönder” diyen zayıf düşürülmüş erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz?” (Nisa 75)

“Ey iman edenler! Yahudi ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden her kim onları dost edinirse muhakkak ki o da onlardandır. Şüphesiz ki Allah, zalimler topluluğunu hidayet etmez.” (Mâide, 51)

“Kahrolsun o hendek ashabı.  Tutuşturucu yakıt dolu ateş. O zaman onlar o (ateş hendeği)nin başında oturmuşlardı. Ve mü’minlere yaptıklarını seyrediyorlardı. Bunu, Mutlak Üstün Olan ve Övgüye Değer Yegâne Varlık olan Allah’a iman edenleri cezalandırmak için yapıyorlardı.” (Buruc 4-8)

Ve daha nice ayetler. Vesselam.

Daha Fazla

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi Çekebilir

Kapalı