İslam’da kadın lider olabilir mi yada fetva verebilir mi?
SORU: İslam dininde bayandan lider olabilir mi? Bayan alimler/alimeler olup bunlar fetva verebilirler mi? İslam tarihinde bayan alimeler yer almışlar mıdır?
CEVAP: Bu konuda Kur’anda iki örnek vardır. Birincisi Saba melikesi Belkıs’ın durumunu açıklayan ayetler:
“Ona: Köşke gir! Dendi. Melike onu görünce derin bir su sandı ve eteğini yukarı çekti. Süleyman: Bu, billûrdan yapılmış, şeffaf bir zemindir, dedi. Melike dedi ki: Rabbim! Ben gerçekten kendime yazık etmişim. Süleyman’la beraber âlemlerin Rabbi olan Allah’a teslim oldum.” (27/44), (27/29,34)
Diğeri ise peygamberlerin sadece erkeklerden gönderildiğini beyan eden ayet: “Biz senden evvel kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başka (peygamberler) göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, zikir ehline sorun.” (16/43)
Bu ayetlerden anladığımız kadarıyla Peygamberlik istisna olmak kaydıyla lider olma konusunda herhangi bir sorun gözükmemektedir. Liderlik halkın umurunu yüklenecek ilim ve ehliyete sahip olmayı gerektirdiğinden bu özelliklere sahip olan bir kimseye kadın olsun erkek olsun emanetin verilmesinde herhangi bir mahzur yoktur. Zira bunun için ehliyet ve adaletle hükmetme şartı getirilmektedir:
“Allah size, mutlaka emanetleri ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne kadar güzel öğütler veriyor! Şüphesiz Allah her şeyi işitici, her şeyi görücüdür.”(4/58)
Bu vasıflara haiz olup hakka ittiba eden ve halkın teveccühünü kazanmış bir müslüman hanımın halkın umurunu yüklenmesinde hiçbir engel yoktur. Toplumun yarısını oluşturan bir kesimini bu işlerden uzak tutmanın bir mantığı da yoktur. Bu işlerde öne çıkan cinsiyet değil şahsiyet sahibi, yapılacak işin üstesinden gelebilecek ehliyete sahip ve adaletle hükmedecek yeterliliğe ulaşmış bir kimse olması gerekmektedir.
Alimlik/alimelik konusuna gelince elbette İslamda bir hanım Din’inin, dünyanın ve ihtisas gerektiren herhangi bir konunun uzmanı olur ve bu konuya taalluk eden hususlarla ilgili görüş ve düşüncelerini ortaya koyar, başkalarıyla tartışır, kendi kanaatini ifade eder. Bunlar için İslam herhangi bir engel koymamıştır. Doktor olmanın cinsiyet şartı olmadığı gibi bir konunun alimi yani bileni, mütehassısı olmak için de cinsiyet ayrımı yapılması doğru değildir. Konu bilgi ve beceriyle alakalıdır. Bu haslete sahip olan kimse o konunun alimi ve muallimidir. Bilmeyenler ise cinsiyeti ne olursa olsun o konunun cahili ve talibidir.
Ta ki, onu öğreninceye kadar.
İşte bu manada İslam’ın ilk kadın alimi Hz. Aişe Validemizdir. Nebevi mektebin ilk öğrencisi tüm Sahabeye ders verecek bir seviyeye ulaşmış ve rüştünü de ispat etmiştir. Peygamber’in sözlerini maksadına uygun olarak anlamış, Kur’an ile test ederek çağdaşlarına anlatmıştır. Her rivayeti Kur’an’la test etmesine örnek olarak şu uygulamasını vermek istiyoruz:
Sahabeden Amir b. Mesruk şöyle anlatıyor: “Hz. Aişe’ye (r.anh), ‘Ey anacığım Hz. Muhammed Rabbini gördü mü?’ diye sorduğumda bana şöyle cevap verdi: Söylediğin tüylerimi ürpertti. Senin üç meseleden haberin yok mu? Onlar hakkında sana nakilde bulunan yalancıdır. Kim sana Muhammed’in (as) Rabbini gördüğüne dair rivayette bulunursa yalan söylemiştir. “Gözler onu idrak etmez fakat O gözleri idrak eder…(6/103). Vahiy ve perde arkasından olmaksızın Allah’ın bir insanla konuşmuşluğu yoktur.(42/51) ayetlerini okudu. Kim sana yarın ne olacağını bildiğine dair bir nakilde bulunursa yalan söylemiştir. Hiç bir nefis yarın başına ne geleceğini bilmez” (31/34) ayetini okudu. Kim sana Rasul’ün bir şeyleri gizlediğini söylerse yalan söylemiştir”. Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et, eğer bunu yapmazsan O’nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan korur. Doğrusu Allah kafirlere yol göstermez.” (5/67) ayetini okudu.” (Ayrıca M.Sayit Hatiboğlu’nun Hz. Aişe’nin hadis tenkitçiliği ile ilgili bir makalesi var. Elde edip okuyabilirseniz size daha geniş malumat verecektir.)
İşte Hz. Aişe (r.anh) böyle bir seviyeye nail olmuş bir alimdir. O’nun kadınlığı buna mani olmamış, dinini öğrenmede ve öğretmede asla tereddüt göstermemiştir. Bugünün müslümanları bu anlayış ve netliğe ne kadar muhtaçtır. Kendimizi Kur’an’la düzeltmeye, rivayetleri Kur’an’la düzeltmeye, hayatı ve hayat anlayışımızı Kur’an’la düzeltmeye ne kadar çok ihtiyacımız var!..
İslam, kadına sahip olduğu yeri vermesine rağmen asrısaadetten hemen sonra geleneğin dinin üzerine düşürdüğü gölge uzun zaman etkisini sürdürmüştür. Bu nedenle kadınların hayat sahnesinde yeniden boy göstermeleri bu kadar gecikmiş, istisnalar “kaideyi” bozmamıştır. O kadar etkilemiş ki yaşadığınız çağda kadının bunca işlerde at başı yarışmalarına rağmen, “kadınlardan alim” olup olamayacağını sorgulama gereği duyulmuştur. Bundan kurtulmak için işin kaynağına Kur’an’a giderek beşeri tortulardan kurtulmak gerekmektedir. İlk günkü tazeliğini koruyan haliyle bugün bizlerin dünyasını aydınlatmaya, halimizi düzeltme, bizleri birleştirip Allah’ın razı olacağı bir anlayışta buluşturmaya muktedirdir.