Mümin Vakarını Koruyandır
“Rahman’ın kulları yeryüzünde alçak gönüllülükle yürürler. Cahiller, onlara laf attıkları zaman, “Selam” derler.” (Furkan 63)
Yaşadığımız sosyal hayatta, her tür anlayıştan insanlarla karşılaşmamız muhtemel olduğu kadar mukadderdir de. Dolaysıyla bu insanlara karşı, bir duruşumuz ve tavrımız olması gerekir. Genellikle insanlar ilk anda, gerekli tavrı ortaya koymakta zorlanır, nasıl davranacağını bilemeyebilir. Ama meselenin farkında olan yetkin müminler vakar ve ciddiyet sayesinde, karşısındaki kişi kim olursa olsun, en başta tavrını ortaya koyup münasebetlerini bu çizgi düzleminde sürdürüp, vakur duruşunu sergileyebilendir. Çünkü aziz İslam’ın inşa ettiği kişinin, ahlaki yapı taşlarından bir tanesi de vakarlı olmaktır.
Bu kavram etimolojik olarak, “ağırlık”, “işitme duyusunun kaybolması”, “ağır yük”, “birine saygıda bulunmak”, “ağırbaşlı ve yumuşak huylu olmak” ve “sabır ve metanetli olmak” gibi anlamlarına karşılık gelmektedir.
Dilimize de geçmiş olan “vakar”: Ağırbaşlı olma, temkinli davranma, mevki ve kişiliğin gereğini hakkı ile koruma, hafif meşrep olmama anlamında bir terim olarak kullanılmaktadır.
Bu bağlamda, mümin vakarlı olan insandır, her hal ve durumda vakarını bozmayan, kendini bilmez cahille karşılaştığında ona sadece ‘selam’ diyendir ki, bu da şu demektir; ‘sizinle uygun bir zaman ve mekânda daha sonra görüşmek üzere’ demektir. (Selam-bizden size zarar gelmez demenin de adıdır.) Ama bu rahatsız olup kalkışını, en azından jest ve mimikleriyle de olsa yüz hatlarına yansıtan/ aksettirendir… (Nisa 140)
Vakar, kişinin davranışlarında, konuşmasında veya duruşunda ciddiyet, olgunluk ve yetkinlik sergileme durumunu ifade eder.
Vakar, ağırbaşlılık, temkinli ve teenni ile hareket etmek, izzet, azamet, ciddiyet ve haysiyet sahibi olmak gibi anlamlara gelir. Vakar, alçakgönüllülük ve hilm ile insanın kendi onurunu ve toplumsal düzeyinin gerektirdiği itibarını koruma eğiliminden oluşan erdemli bir melekedir.
Yerine göre konuşan, yerinde susan, hal ve hareketinde temsil ettiği düşüncenin haysiyetini koruyandır. Vakar insanı hem bayağılık ve hafiflikten hem de gurur ve kibirden koruyan dengeli bir meziyettir. “Tevazu ve vakar birbirini tamamlayan özelliklerdir. Vakarsız tevazu insanı basitlik, zillet ve hakarete; tevazusuz vakar da insanı gurur ve kibre götürür.”
“O (Rahmân’ın has kulları) yalan yere şahitlik etmezler, boş şeylerle karşılaştıkları vakit (oradan) vakar ile geçip giderler.” (Furkân, 72)
Vakar, hakkı ayakta tutmak, nahoş şeylerle karşılaştığı zaman o şeyden rahatsızlığını tavır koyup söyleyen en azından yüz ifadesiyle olsun rahatsızlığını gösterendir. Vakur
duruş, davasına inanan, inandığı doğrular üzerinde tutarlı, cesur ve ilkelerinden taviz vermeden, her konjonktüründe onurlu duruşun adıdır. Bu ilkeli duruş bazen insana bazı bedeller ödetir. Dolaysıyla bunun bilincinde olup bedel ödemeye de hazır olmalıdır.
Bu boş kuruntu değildir, her konum ve şart ve şekilde nasıl davranılması gerektiğini bilmektir ve bu bilge duruş kişinin imtihanıdır, vakar aynı zamanda bildiğini hayatında görünür hale getirmektir.
“İmanlarına iman katmaları için müminlerin kalplerine sekine indiren O’dur. Göklerin ve yerin askerleri Allah’ındır. Allah bilerek hükmedendir.” (Fetih 4)
Sekinet: Güven, huzur, gönül rahatlığı, tereddütsüz teslimiyet, şüpheden uzak inanç demektir. Ayette “sekinet” olarak ifade edilen bir iç huzuru ve iç barışının veya bir itminan, dinginlik halinin, müminin duygu ve düşüncelerine yön verip temkin, güven, ciddiyet, ağırbaşlılık, rahatlık, telaşsızlık ve tevekkül gibi yansımasıdır.
“Onlar boş şeylerden yüz çevirirler.” (Müminûn, 23/3)
Vakar, iş hayatında ve sosyal ilişkilerde önemli bir etkiye sahiptir. İnsanlar, vakarlı kişilere daha fazla güvenir ve saygı duyar. Vakarlı olmak için öz disiplin ve öz kontrol gereklidir. Kendi değerlerine bağlı kalmak ve başkalarına karşı empati göstermek de vakarlı olmanın önemli unsurlarıdır. Vakar, kişinin karakterini yansıtan bir özelliktir ve herkesin geliştirebileceği bir haslettir.
Müminler, mağrur ve kibirli insana tevazu gösterilmezler. Böylelerine karşı erdemli olma düşüncesiyle mütevazı olmaya çalışanlar, farkında olmadan zillet ve hakarete uğramış olurlar. Dinimizin gerçek tevazu anlayışında kendini beğenmiş kimselere tevazu ile değil vakarla muamele edilmesi emredilmiştir.
Vakar; kibir ve gururdan farklıdır. Kibir, kendinde bir varlık görmek, gurur ise boş şeylerle övünmek demektir. Vakar, insan olma haysiyetini korumaktır. Vakar bütün ahlaki ilkeler gibi imandan kaynaklanan ve imanın gereği olan bir erdemdir. Çünkü imanın mümine kazandırdığı sorumluluk bilinci vakarlı davranmayı gerektirmektedir.
“Size ne oluyor da Allah’a gereği gibi (vakaran) davranmıyorsunuz ?” (Nuh 13)
(Yani, “O’na yakışır bir şekilde davranmıyorsunuz.”)
Yumuşak huyluluk ve azamet manalarını da ifade eden vakar, hafifliğin zıddıdır. Kibir ne kadar kötü ise vakar da o kadar değerlidir. Ancak vakarlı olmak, asık çehreli, çatık kaşlı, geçimsiz ve uyumsuz insan demek de değildir. Vakar, zillet ile kibir arasındaki denge noktasıdır.
Müminler için vakar, ahlaki bir erdem olarak kabul edilir ve kişinin davranışlarında, sözlerinde, giyiminde ve duruşunda bu özellikleri yansıtması beklenir. Bu tanımlara göre vakar, tutum ve davranışların itidal noktasını oluşturmaktadır. Vakar, başkalarına karşı saygılı ve güvenilir olmayı, sakin ve sabırlı bir tutum sergilemeyi ve olgun bir tavır sergilemeyi içerir. İslam’a göre vakar, insanın Allah’a karşı olan saygısını da yansıtması gereken önemli bir erdemdir. Dolayısıyla vakar, Müslim’in karakterini inşa eden ve ortaya koyan temel ahlâkî vasıflardan birini oluşturmaktadır.
Bu nedenle bu davaya gönül verenler, hayatlarında vakarlı olmaya önem vermeli ve bu unutul muş erdemi yaygınlaştırmaya çalışmalıdırlar…