FITRAT, İstikamet, İstikrar, Samimiyet Gayret.
Râgıp el-İsfehânî (ö. 502/1108),Fıtratı, Allah’ın mahlûkatı yaratması olarak yorumlamaktadır.
Ancak bu, herhangi bir fiili yapabilme kudretine sahip olmak üzere bir şeyi yoktan var etmek (icat) ve eşi, benzeri olmayan bir şeyi yaratmak (ibda’) anlamında bir yaratmadır.
“Allah’ın yaratması ki, insanları ona göre yaratmıştır ”Rum 30/30 ayetinde de bu anlamda, yani yoktan var etme ve Allah’ı tanımayı (marifetullah) insanların gönüllerine yerleştirme anlamında geçmektedir.
Allah’ın insanların içlerine yerleştirmiş olduğu imanı tanıma (marifetü’l-iman) kuvveti de, Allah’ın yaratmasıdır (fıtratullah).
“And olsun onlara, ‘Kendilerini kim yarattı? Diye sorsan, elbette: ‘Allah’ derler” Lokman31/25 ayeti bu hususa işaret etmektedir.
Ayrıca; “Gökleri ve yeri yoktan var eden Allah’a hamd olsun”,fatır 35/1
“Rabbiniz, göklerin ve yerin Rabbidir ki, onları yaratmıştır ”enbiya 21/56 ve “bizi yaratana ”Taha 20/72 ayetleri de aynı anlama işaret etmektedir.
* Ragıp el-İsfehânî, el-Müfredât fî garîbi’l-Kur’ân, Kahraman Yayınları, İstanbul 1986, s. 575.
Biz bu konuda fıtratın yansımalarına bir nebze değinmek istiyoruz.
Fıtratınca/yaratılmış insanın, fıtratınca/yaşanacak hayatın, fıtratın insanda itminanını, fıtratın toplumsal adaletini, fıtratın sosyal ilişkilerini bilenler; bunların tasavvuruna ve inancına sahip olanlar,bunların perspektifinden, yaşadıkları hayatı, içerisinde bulundukları şartları okuyunca, Onların fevkindekileri, hakikilerini, sahicilerini arzu edip, talep ederler.
Ahsen’i takvim üzere yaratılmış olan insana yakışan da budur.
Yaratılış amacına uygun/uyan insanın, okudukları, bildikleri, duydukları, düşündükleri şeylerle, yani vahiyle teçhiz edilmiş donanımları ve halleriyle, fıtratın amaç ve ilkeleri ile uyumlu halini inşa etmelerini mümkün kılacak olanın, hayatın her anında, karşılarına çıkacak her durumda; en doğru, isabetli, hikmetli kararlar alıp, davranışlar sergilemek olduğunun bilincindedirler.
Vahiyle arayışa girenler, aradıkları konuya teksif oldukları oranda, biriktirdikleri kaynaklarla harekete geçerek, buna bağlı olarak sorunlar çözümlenecektir.
Fıtrat bunu şart kılar, yaratılış amacına muhalefetten uzak rabbe kulluğa endeksli hayatın gerekleridir bunlar.
Bu motive edici gücün kaynağından bağımsız değillerdir.
Elbette istikamet, samimiyetin bütün veçheleri ile yürekten kabullenişin tezahürleri, ihtiva ettiği sabrın bütün mana ve ruhunu taşıyan bir istikrarla durmadan yük alarak devam edecek bir hareketin, bu zaman kadar şahit olunan etkisiz faaliyetlerin aksine, tesirli mücadelenin tarafında olacaklardır.
Bilmek gerekir ki; özgün biçimde farkına vardığımız sorunları ancak kendimiz çözmek mecburiyetindeyiz. Riskleri sadece kendimiz elimine edebilir ve ihtiyaçlarımızı da kendimiz gidermek zorundayız
Yine bilmek gerekir ki; eğer bunlar özgün ve farklı sorunlar, riskler ve ihtiyaçlarsa; bu durumda özgün ve farklı usuller ve yaklaşımlar gerekli olabilir.
Eğer buna ilişkin, hazırda; bilgi, usul, tecrübe yoksa bu kere bunları da kendimiz çözümlemek zorundayız.
Bunun için istikamet, istikrar samimiyet gayret ve yalnız ve yalnız Rabbe kulluğa dayalı bir çabanın sorun ve problemleri nasıl çözüleceği;
Vahiy ve fiili pratik esaslı hareketler için kolay ve çaresiz değildir.
Çaba gayret ve başarının anahtarı, mevcut kaynağın tüm olumsuzlukların üstesinden geleceğine inanmamız ve hareket halinde olmak, işe başlamak, başlarken de yolda devam ederken de istikrar, “istikametin dayanağına olan güven esasları gözden ırak edilmemelidir,
“istikamet, istikrar samimiyet, çaba/gayret, sonucunun rabbimize havale edilerek sabır.
Niyeti, kaynağı, aidiyeti, talebi, hazırlığı, ameli bu cümleden olanların, bundan sonra; yeniden bilinecekler, bulunacaklar, yapılacaklar ve olunacakların yolu vahyin işaret ettiği, resullerin hiç terk etmedikleri ve Sünnetullah bağlamında yaşayışın tabii sonucudur.
Bu yolu yaşayanlar ( hepsinin en doğrusunun, hikmetlisinin, kâmilinin bulunacakları/bulundukları yoldur. İstikamet, istikrar samimiyet gayret bir fıtri armağandır.