GenelMektuplara Cevap

Geçmişine Hor Bakan Geleceğine Yan Bakar

Sayın İktibas Çizgisi yetkilileri! Ben İslamı medyadan gördüğüm kadarıyla tanıyorum. Sizleri de öyle. Ancak bildiğim kadarıyla bu gün yaşanan hayatta İslam dininin herhangi bir yetki alanı yoktur. Devlet, demokratik laik bir cumhuriyet. Hükümet ise laik bir anayasa çerçevesinde toplumu yönetmek üzere halktan yetki almış bütün kurumları ile bu hukuk çerçevesinde yürütmeyi yapıyor. Yargı demokratik hukuka göre olaylar hakkında hüküm veriyor. Ekonominin çarkları bu hukuka göre dönüyor. Toplumun genelinin düşünce davranış ve ahlak anlayışı piyasa şartlarına göre şekilleniyor. İslam’ın ise yüz yıllık cumhuriyet tarihinde bildiğim kadarı ile resmi olarak hükümranlık alanı olarak tahsis edilmiş bir alanı da yok. Buna rağmen medyada İslam’ın her konusu ağızlarda sakız edilmiş, tenkitler tahkirler kırıla gidiyor tartışılıyor konuşuluyor. Sanki ülkeyi yöneten İslam’mış gibi her olumsuzluğun faturası İslama ve Müslümanlara kesiliyor.

İşin daha vahim olanı, kendini Müslüman olarak tanımlayan insanlar çeşitli guruplara ayrılmış; kimse kimseyi beğenmiyor. Geçmişin eleştirisi adı altında yapılanlar adeta dinden ve dindarlardan insanları uzaklaştırmak için düşmanları bile hayrete düşürecek şeyler yapıyorlar. Her gurup kendi anlayışını doğru başkalarını ise yanlış olarak görüyor. Sanki hayatı düzenlemek onlara bırakılmış gibi ahkâm kesip duruyorlar. Ben bunun sebebini bir türlü anlayamadım. Sizler bu durumu anlayabiliyorsanız; makul bir sebebi varsa bizlere de anlatır mısınız?

Cevap: Allah Teâlâ her ne yapmışsa mutlaka güzel yapmıştır. Çünkü kendi kitabında “Allah işini güzel yapanları sever” buyurmuştur. İşini güzel yapanları seven Allah elbette kendi işini de güzel yapar. Bu nedenle baştan “ Biz insanı en güzel surette yarattık” buyuruyor.(Tin 95/4 ) İman edenler bu siret ve suretlerini korurken; rabbinin sözüne itibar etmeyenleri ise aşağıların aşağısına çevirdiğini yine aynı surenin 5.ayetinde beyan ediyor. İnsanın bu özelliğini koruması için ilk insanı kendi ailesine elçi seçmiş nesline rehber kılmıştır. O günden günümüze kadar bu rehberliğe itibar edip iman edenleri âlemlere üstün kılacağını vaat etmiştir:

“Müşrikler istemeseler de dinini bütün dinlere üstün kılmak için Peygamberini hidayet ve hak din ile gönderen O’dur” buyurmuş. (Saf 61/9)

İnsanlık tarihi boyunca Allah bu sünnetini hiç aksatmadan yerine getirmiştir:

“Andolsun ki; her ümmete: Allah’a ibadet edin ve taguttan kaçının, diye elçiler göndermişizdir. Allah, içlerinden kimini bununla hidayete erdirdi. Kimi de sapıklığı hak etti. Şimdi yeryüzünde gezin de; elçilerimizi yalanlayanların sonunun nasıl olduğunu görün.” (Nahl 16/36)

Sizlerin de tespit ettiği gibi; bu millet yıllar önce Allah’ın rehberliğini terk etmiş, çoğunluğun hevesine tabi olmuştur. Hâlbuki bu insanlığın kıyamete kadar üstünlüğünü korumak için yapmaları gerekeni son elçisine vahyetmiş olduğu kitapta şöyle açıklamıştır:

“Sizden, hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” “Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte bunlar için büyük bir azap vardır.”    (Ali İmran 3/104-105)

Bununla birlikte şu ölçüyü de koymuştur:

“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, resulüne de itaat edin ve sizden olan emir sahibine de itaat edin. Eğer herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz; Allah’a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Resulüne arz edin. Bu, Allah indinde daha iyidir ve sonuç bakımından da daha güzeldir.” (Nisa 4/59)

Buna rağmen “görünen köy kılavuz istemezmiş” kaidesine göre hali pür melalimiz ortadadır. Ne Allaha itaat ne resulüne ittiba kalmış! Nede bizden olan emir sahibi. Kendimize bile yabancılaşmışız. Bir Japon iki yıl önce ülkemize gelmiş yaşanan hayatı, izlenilen yayınları gözlemlemiş, hayretler içinde şu açıklamayı yapıyor:” Ben bu ülkeye geleli iki yıl oldu. İki yıldır gördüğüm kadarıyla yapılan yayınların hiç birisi bu toplumun inançlarına, geleneklerine ve aile ahlakına uygun değildir. İşin daha garip olanı ise bu programlar TV de ailece izleniyor” diyor!..

Bir toplumu doğruya yönlendirecek ve onları ayakta tutacak o toplumun sözüne itibar etmiş olduğu söz ustalarıdır. Bu inanları devreden çıkardığınız zaman toplumda söz ayağa düşer. Herkes başına buyruk istediğini yapar istediğini konuşur hale gelir. Ortamda istikrar ve kalite olmaz.  Bu yöntem bütün firavunların halkını zayıflatmak için uyguladığı bir yöntemdir.

“Gerçekten, Firavun, yeryüzünde zorbalığa yöneldi ve halkını sınıflara ayırdı. İçlerinden bir zümreyi güçsüz bularak oğullarını boğazlıyor, kadınlarını diri bırakıyordu. Çünkü o, bozgunculardandı.” (Kasas 28/4)

Muhalif olarak görülen bir topluluk çözülüp parçalanmadan direncini kırmak mümkün değildir. Şairin dediği gibi : “Girmeden bir millete tefrika düşman giremez. Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.”  Sindirmek isteyenler öncelikle bu Toplumu çekip çevirecek olan âlim ve ulemasını yok etme yolu tutulmuş. Kalanların saygınlığına gölge düşürülmüş, halkın sıkılıp suyu çıkarılmış, sonra da kendi ideallerine uygun insanlar yetiştirilerek halkı onların eliyle ehlileştirmeye çalışılmıştır. Bu saha öylesine başıboşluğa terk edilmiş ki köylerde cenaze yıkayıp kaldıracak insan bulunmaz hale getirilmiştir. Toplum bu konuda o kadar serbest bırakılmış ki, dinin tüm mukaddeslerine saldırı serbest hale getirilmiş, bunları yapanlara karşı ise “fikir hürriyeti” var! Bahanesi ile hiçbir müeyyide uygulanmamıştır. Hal böyle olunca kimi cehaletinden kimi de ihanetinden diledikleri gibi istismar etmek ilericilik, modernlik, aydın bilim adamlığı ile taltif edilmiştir. Bu sebepledir ki, yandaşlarını korumak için yasa çıkarılırken; sistemin mukaddesine dokunulmadığı sürece Dini ve “dindarları” tahkir edici hareketler hiçbir zaman umursanmamıştır. Din ve dindarlık daima itibarsızlaştırılmıştır.

Bunun bir başka ayağı ise İslamı kendi dünya görüşlerine rakip olarak gören küresel sistem,  kolektif olarak üretmiş oldukları çareleri (!) basın yayın ve eğitim aracılığı ile halkı Müslüman olan ülkelere dayatmışlar. Hatta o ülkelerin eğitim ve öğretim politikalarına bile müdahil olmuşlardır. Bu durum Türkiye için de farklı olmamış. ABD 1949 da ismet paşa ile Fulbrigt antlaşması namıyla bir antlaşma yapmış; yılladır milli eğitim politikamızı bile onlarla birlikte belirlemişiz!..

Gelişen teknoloji ve değişen şartlar şimdilerde bunun da ötesine geçerek sanal ortamda 7-24 yediden yetmişe kafasını telefondan gözünü televizyondan ayırmaz hale gelmiş bir toplum olmuşuz. Her isteyen istediğine ulaşma konusunda bir engel kalmamıştır. Bu ortamda Kimi düşüncesini pazarlıyor kimi ürününü. Kimi ahlaki erdemlerini sunuyor,  kimi de ahlaki bir kural tanımadan ne biliyor ne buluyorsa pazara döküyor. Bu ortamı fırsat bilenler de kimi cehaletinden kimi de ihanetinden din adına konuşmaya başlıyor. Bunlardan bir kısmı; Dindarların hatasını dine yükleyerek dini yaşanılmaz, uygulanmaz, hayatın gerçekleri ile örtüşmeyen bir ütopya olarak göstermeye çalışırken; Diğer guruplar ise ilmilikten ve ciddilikten uzak kendi görüş ve kabullerini tek doğru imiş gibi takdim ediyor. Sonuçta bu günkü sanal âlemde gördüğümüz curcuna ortaya çıkıyor. Bir dünya görüşü ehil olmayanların eline bırakıldığı zaman acemi şoföre teslim edilmiş araba gibi ne kaporta kalır ne de motor. Kısa zamanda hurdaya çevrilip bırakılacağı gibi; Allah’ın dininin de hiçbir hürmetini bırakmadan münakaşa malzemesi haline getirmektedirler. Hâlbuki din tartışmak için değil yaşanmak için gönderilmiştir.

Bu durum karşısında bizim ne yapmamız gerekir konusuna gelince; Hz. Ömer (r.a.)’ın : “Ben kötülerden korkmam. Fakat kendini iyi kabul edenlerin de en aza kötüler kadar cesaret gösterememesinden korkarım” sözünde olduğu gibi; bizlerde üzerimize düşeni yapmakla mükellef olduğumuzun bilinci ile hareket etmek zorundayız.”  Bizim derdimiz dini doğru öğrenmek amacımız iyi bir Müslüman olmak ise, dinimizi Kur’an’dan örnekliği de Allah’ın resulünden alarak yaşamaya ve yaşanacak doğruları anlatmaya çalışmak olmalıdır. Tâki hak olan bu damar, alacaklar için açık bulunsun!..

Daha Fazla

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi Çekebilir

Kapalı